Kendini Bilmek ya da Bilmemek

0
238

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Birisi çıkmış Alevi cemaatinin önderi sıfatını takınıp Başkan Dingil’e plaket sunmuş. Aman  ne güzel… Alan memnun veren memnun! Adama sormazlar mı “kardeşim sen kimsin? Hangi cemaatin kanaat önderisin, seni bu mevkiye kim ne zaman  getirdi?”

Başkan Dingil’e de sormazlar mı “Sayın başkan sen Aleviler arasında doğmuş, yaşamış ve Alevileri en yakından tanıyanlardan biri değil misiniz ki, Alevilerce adı sanı  bilinmeyen birisinden başarı ödülü almayı kendine yakıştırıyorsun?

Şunu kesinlikle söylüyoruz ki öyle önüne gelen çıkıp da Aleviler adına konuşamaz, ödül veremez ve kendine genç kanaat önderi diye yakıştırmalarda bulunamaz. Bu arkadaş nasıl bir aymaz ki özelikle İskenderun ve çevresinde bunca değerli Alevi bilge ve hoca varken kendine, kanaat önderi diyebilme cesaretini kendinde bulmuş? Bu cesareti nereden kimden almış olabilir?

Ve Başkan Dingil önüne gelenden onurluk alacak  kadar plakete düşkün mü? Belli ki bizim bilemediğimiz işler dönüyor ortalıkta. Ancak ne  dönerse döşün  kimsenim umurunda değil Allah muhabbetlerini artırsın ancak kimse Aleviler adına konuşmasın.  Ve önderliğe soyunmasın genç ya da yaşlı. Önüne gelen bir iki kelime öğrenip bir okul bitirerek kanaat önderi falan olamaz. Özelikle Alevilerde. Ki Aleviliğin ilk ilkesi kendini bilmektir kendini bilmeyen hiçbir şey bilmez çünkü. Sayın Başkan bir daha bunları göz ününde bulundur umarım.

Ben bu satırları yazarken öğrendim ki kanaat önderi diye tanıtılan arkadaş tekzip yayınlamış. Kendisinin böyle bir şey söylemediğini haberde öyle yazıldığını söylemiş, biraz rahatladım doğrusu…

seyfi dingil6

Sonra herkes işini yapsın. Kimsenin kimseye kazandırdığı bir şey yok. Kaldırım döşeniyor çevre düzenleniyormuş, Allah Allah belediyenin temel işleri değil mi bunlar? Yoksa biz mi yanlış biliyoruz? Zaten canım sıkkın ve yanıyor sevgili amcamın kızını yeni mezara koymuşuz. Birde çıkmış bir aymaz ben önderlerden biriyim diyor? Sevgili amca kızımın cenazesine katılan yerli yabancı din adamları orada bulunanlara Kuran-ı Kerim şöleni yaşatırken huşudan hepimiz erimiş, cenazemizi unutmuşken, bu insanın kanaat önderi olarak lanse edilmesi inanılır ve bağışlanır şey değil.

Haberi okuyan herkes bu durumdan oldukça sıkıntılı ve tepkiliydi. Tepkiler aynı zamanda başkana da yağıyordu. Benden söylemesi.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım. Yılın son günlerini yaşarken Ankara’daki yangın bizimde içimizi yaktı. Başbakan zararlar telafi edilecek diyor. Umarım tez telafi edilir ancak hiçbir şey artık eskisi gibi olamaz. Yangının  nedeni hakkında her hangi bir açıklama da yapılmadı!

Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım kendini bilmeyene bakın Sokrates ne diyor?

Sokrates M.Ö. 5. y.y.’da Atina’da yaşamış olan Yunan filozofudur. Sokrates, öğrencisi Platon ve gençler üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Kendisi bilgiye çok önem verir ve şöyle der: “Hiç kimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin eksikliğinden ileri gelir”. Sokrates, yine bilgi için şöyle der: “Sadece bir iyi vardır,  bilgi ve sadece bir kötü vardır, cehalet…

Cahil İnsan kendinin bile düşmanıdır; başkasına dost olması nasıl beklenir.”Sokrates, Atina’nın toplanma mekânlarında gezinerek, her meslekten insana, işlerine ve fikirlerine dair sorular sormuş, kendi yaşamlarını sorgulamaları, kendilerini tanımaları için bir vesile olmak istemiştir.

“Filozof” kelimesi Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta “bilgi ve bilgelik dostu” sonra ise “bilgiye can veren, onu sorgulayan” anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da bilgisizliğin bilincinde olmaktır.Sokrates “Bilmediğimizi biliriz ancak felsefe bizi bilmeye yönlendirir.” der.

“Platon’un “Sokrates’in Savunması” adlı eserinde anlattığı kadarıyla Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrates bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir.

Sokrates, yazılı bir kaynak bırakmamıştır. Yaşamı ve düşünceleri ile ilgili bilgiler Platon ve Ksenophon gibi ardıllarının yazdıkları ve Sokrates’in ölümünden on beş yıl sonra dünyaya gelen Aristoteles’in dolaylı anlatımlarıyla günümüze ulaşmıştır. Sokrates ile ilgili diyaloglarda Sokrates’in içindeki tanrısal sesten (vicdanın sesi) (daimon) bahsedilir. Bu güç ona ne gibi davranışlardan kaçınması gerektiği konusunda ilham vermektedir. Sokrates’e ilişkin bilgilerin büyük çoğunluğu Platon’un yazılarından elde edilmektedir. ”

Sokrates kendini bilmenin güçlülüğünü bilir ama bunun önemli ve mümkün olduğunu da hatırlatır. O, erdemi söylemlerine uygun yaşayarak göstermiş bir filozoftur, bir aydındır.Aydın kişi Prof. Dr. Türkkaya Ataöv tarafındanşöyle tanımlanır: “Aydın, daha akılcı, daha insancıl ve herkes için daha iyi bir toplum düzenine ulaşılabilmesi için bu hedefin önündeki engellerin aşılması yolunda yapılması gerekenleri saptayan, bunları inceleyen, onların savaşımını veren ve yaşamını büyük ölçüde buna göre uyumlaştıran kişidir.”

Sokrates yaygın önyargılardan veya toplum tarafından kabul edilmiş kavramlardan hoşnut olunmaması gerektiğini savunmaktadır. Sokrates, öğrencilerine “okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi öz düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız” diye öğütlemiştir. O, öğrencilerinin kendi kişiliklerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir.Sokrates’e göre, başkalarının sözlerini tekrarlamak, önceden söylenmiş fikirleri kullanmak yararsızdır. Herkesin kendi düşüncelerini oluşturması şarttır. Güzel sözler elbette kullanılabilir ancak önemli olan kişinin kendi yorumu ve katkısı ile paylaşacağı çıkarımlardır.

Özgür bir yaşam gökyüzünden zembille gelmez; her gün mücadele ederek, savaşarak kazanılır. Kitleden, rahatsız edici yığından kaçarak da özgürleşilmez. Savaşarak yani Sokrates’in dediği gibi: “Kaçarak değil, kalarak özgürlük” kavramı önemlidir. Sokrates kitleye hitaben şöyle der:”Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim.”

“Kendini tanı”der sık-sık Sokrates. “Burada söz konusu olan bireyin içe bakışta kaybolması değil, daha ziyade yeteneklerinin ve sınırlarının bilincine varmasıdır. Sokrates, entelektüel alçak gönüllülüğünü savunur. “Kendini tanı!” sloganı ona göre, “Ne kadar az bildiğinin bilincine var!” anlamına gelir.” “Fazilet, ruhun güzelliğidir. Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.” der. Büyük bilge Sokrates, “Kendini tanı, o zaman başkalarını ve evreni de tanıyacaksın” derken, insanın kendini tanıma yolunda çıkacağı yolculuğun, kendi mikro kozmosundan başlayarak, evrenin büyük sırlarının saklı olduğu makro kozmosa doğru genişleyeceğine işaret etmiştir.

Ona göre “Sorgulanmamış bir yaşam, yaşamaya değmez.”, “Erdem insanın kendini tanımasıdır.” Özgür akıl, her şeyi araştırmak, tanımak ve açıklamak ister ve onun gözünde hiçbir şey mutlak sır halinde değildir. Rivayete göre Sokrates baldıran zehrini içmeden az önce bir öğrencisinin elinde tanımadığı bir müzik aleti görür. “Bana bunun nasıl çalındığını anlat” der. Öğrencisi üzgün bir şekilde, “Öğreteyim ama Sokrates, sanırım bunu çalıp keyif alacak zamanın olmayacak” der. Sokrates ise “Evet bunu çalıp keyif alacak zamanım yok ama öğrenmenin keyfi var ya” diye karşılık verir. “

Sokrates’e göre üç tür insan vardır: “Birinci tür insan: Bilmediğini bilmeyen insan. Bütün kapılarını kendi eliyle kapatıp uykuya dalmıştır. Uyuyan insan hiç bir şeyi öğrenip anlayamaz, bilip tanıyamaz, ancak geçireceği bir şokla uyanabilir.

İkinci tür insan: Bilmediğini bilen insan. Uykudan uyanarak eksikliğini fark eden, kararlı bir şekilde eksiklerini tamamlamaya arzulu ve uyanan insandır. Süreç içerisinde kendini geliştirip olgunlaşacaktır.

Üçüncü tür insan: Bildiğini bilen insan. Buna uyanık ve Olgun-Kamil insan da denebilir. Bu özelliklere sahip bir insan, varoluşun, hayatın anlamını sezip, arzularını ve nefsini bu anlama uygun bir şekilde yönlendirebildiği ölçüde huzuru ve mutluluğu elde edebilecektir.”

Yunancada “enkrateia”, Callicles’in tarifiyle “Kişinin kendi kendine kumanda etmesi”dir. Sokrates’e göre ise “enkrateia”, “Bilgili olmak ve kendine hâkim olmak; hazlara ve arzulara kumanda etmek”tir.

En büyük bilge, aşkın varlığı en keskin şekilde duyumsayandır. Sokrates’in hep dediği gibi: “Ben bir şey biliyorsam, o da hiç bir şey bilmediğimdir.”

Sokrates, bir gün tanıdığı büyük bir filozofa rastlar ve filozof şöyle der: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”

“Bir dakika bekle.” diye cevap verdi Sokrates.

“Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniliyor.”

“Üçlü Filtre?”

“Doğru, ” diye devam etti Sokrates. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.”

Birinci filtre: Gerçek Filtresi; “Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”  “Hayır, ” dedi adam. “Aslında bunu sadece duydum ve …” “Tamam, ” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim.”

İkinci Filtre: İyilik Filtresi; “Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey, iyi bir şey mi?” “Hayır, tam tersi…” “Öyleyse, ” diye devam etti Sokrates. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.”

Üçüncü Filtre: İşe Yararlılık Filtresi; “Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?” “Hayır, gerçekten değil.” “İyi, ” diye tamamladı Sokrates. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar ya da faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”

Günün Şiiri

Bir Bakışta

ürktü içimdeki kuşlar

bir katar kanat sesi yıkadı

haziran göğünü

yüzün bir buluta giriyordu o an

boynunu vermiştin bir çağlayana

bir tutam kırmızı saç uçuşuyordu

karanlığın parmaklarından.

gövdemiz

bir alevin rüzgârında dört nala

sesimizi gezdiren meydanlar

bir güzelliğe açıyor yelkenlerini; heyamola.

şimdi bize biçilmiş ömürleri yaşıyoruz

en güzel günlerimizi bırakarak ardımızda.

Ahmet ÖZER

Günün Sözü

Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.

Atienne Gilson

Gerçekler öğrenilince, zannetmeler biter.

Huzeyl

Başka birinin sizin kadar iyi yapabileceği bir şeyi bırakın o yapsın, siz yapmayın.

Andre Gide

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here