İstanbul’dan kocaman bir günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yoğun geçen bir zaman diliminden sonra azıcık değişiklik yapmak ve özellikle dinlenmek için İstanbul’a kaçmak istedim. Tabi İstanbul öyle kafa dinlemek için seçebileceğimiz ideal bir mekân değil. Ancak sevdikleriniz, aileniz ve evim dediğiniz ev ordaysa uzun yolculuğu göze alıp bir çanta bir ceket kalkıp gidersiniz.
İstanbul her zamanki gibi çok güzel, ne kadar onu çirkinleştirmek için uğraşsalar ki, bunun için epey emek verilmiş doğrusu ama ne yaparlarsa yapsınlar yine de çok güzel hatta bendeniz için büyüleyici.
Ve bu büyüleyici ve büyüleyici olduğu kadar yorucu şehirde ilk gün ve yol yorgunu olduğumdan bugün sayfamda öykü ve şiirler olacak. Biz kardeşimle şu an TRT Sporda Hatay ve YDÜ arasında oynanan basket maçını izlerken. Ve şimdi sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle kalalım ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & &
Hala Yere Düşmedi
Temel, Fransız ve İngiliz 6 yıl hapse girerler. 6 yıl hapsi yer ve çıkarlar. Çıktıklarında nerede kalacaklarını aralarında tartışırken Fransız atılır: “Benim 6 bin katlı binam var isterseniz oraya gidelim.”
İngiliz: “Benimde 850 bin katlı binam var isterseniz oraya gidelim” demiş.
Temel: “Haçen uşaklar kavga edeysuz ama benim bir binam var hapse girmeden önce aşagı tükürdüm hala yere düşmedi demiş :))”
& & & & &
Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş, son celsede hakim delil yetersizliğinden Temel’in tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime; “Uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu?”
& & & & &
Allah’ım! Konuş Benimle!
Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı: “Allah’ım! Konuş benimle!” Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti: “Allahım! Benimle konuş!”
Az sonra hava aniden kapandı, gök gürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti: “Allah’ım! Seni görmeme izin ver!”
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü bir şey değil miydi bu? Yalvarmaya devam etti adam: “Bana bir mucize göster Allah’ım!”
Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına ama o bunu da fark etmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı… “Cevap ver bana Allah’ım! Burada olduğunu bilmemi sağla!”
Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da: “Allah’ım! Neden, neden bana bir cevap vermiyorsun?” diye ağlayıp, yakınmaya devam etti…
& & & & &
Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?” Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.” “Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.” “Hem sıkıldık, hem yorulduk…”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir…”
& & & & &
Beni bende demem, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun
Seni nereye koyam benden içeri.
Yunus EMRE
Ey aşk delisi olan,
Ne kaldın perakende
O seni deli kılan gene sendedir sende
Yunus EMRE
Çalabın aşkı benim
Bağrımı baş eyledi
Aldı benim gönlümü
Sırrımı faş eyledi.
Hergiz gitmez gönülden
Hiç eksik olmaz dilden
Çalap kendi nurunu
Gözüme tuş eyledi.
Yunus EMRE
Günün Şiiri
Savaş Sonu Tutsak Kampları
- Türküleri Severim
Acısıdır duyulan yüreklerde dört mevsim
Acısıdır unutulmuş yalnızlıkların
Türküsüdür böyle deli gözümüzü yaşartan
Savaş sonu tutsak kamplarının.
Savaş sonu tutsak kamplarının
Büyür yalnızlığı gecelerle bir
Duyulan dağca taşça ağlamaklı
Köpeklerin özgürlük türküsüdür
Yorgun çağrısında ulumaların.
Bu tutsak akşamlarda eller sevgiye dargın
Kırık kitaraların duyulmaz ezgileri
Ötelerden ses eder bir zenci yorgun argın
“Yaşamak güzel şeydir” türküsünü çağırır
Kuşkulu gölgesinde ışık oyunlarının.
Büyür kutsal sabahlarda acılar büyür
Büyümeyen maviliklere koşut
Kanamış ak elleri uzamış sakalıyla
Özgürlüğü çağıran bu zenci sensin Aşut,
Yenilmiş çağlarında tutsak sokaklarının.
2.Öteler
Bayram sevinçleri nerede kalmış
Mamutlardan ötedeki çağların
Sevgilerin eşit dağıtıldığı
Kutsal teraziyle aka karaya
Betiklerde uyuyan zamanların.
3.Üşümek
Biz o kadar üşüdük ki o kadar
Bu yoksul güneşler ısıtmaz bizi
Kaldırın aynaları duvarlardan
Bu yokuşun ötesinde günah denizi
Kaldırın kaldırın aynalar soğuk
Biz o kadar üşüdük ki o kadar.
4.Ağıt
Nice soğuk sevimsiz yasalarda
Yarınların kurşuna dizildiği
Bir destandır yazılmış kanımıza
Öyküsünü kuşakların bildiği
Abraham Lincoln’ün güzelliği.
5.Yuğ
Kara giysilerde küçülür zaman
Tamtamlarda büyük yası ak yordamların
Uzar gömütlerce sabahlara dek
Çılgın ağıtları kör baykuşların.
6.Yenik Son
Susmuş bütün diller gerçekler susmuş
Büyüyor şehveti karanlıkların
Bencil türküleri duyulur şimdi
Güzele düşman yaratıkların
Güzele düşman yaratıkların.
Attila AŞUT
Günün Sözü
Can vilayetlerinde gökler vardır ki bunlar bu dünyanın göklerine hakimdirler.
Mevlana
Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
Konfüçyus