İskenderun Kitap Fuarından Esintiler

0
78

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 1. İskenderun kitap fuarı Pazar günü  sona erdi ama yankıları  hala sürüyor ve sürmeye devam edecek. İlki olduğu için kuşkusuz eksikleri vardı, fazlaları vardı ancak önümüzdeki yıllar yavaş-yavaş bu eksiklerin giderileceğinizden kuşkum yok. İskenderun için çok olumlu, çok önemli bir adımdı, bu  emeği geçenlere gerçekten çok teşekkür ediyoruz. Aslında bir sanayi ilçesi olan İskenderun’da…

Edebiyat ve sanat alanında yetişenlerin sayısı hiçte küçümsenecek gibi değil. Ve ne yazık ki  bu gün  hak ettiği yerde olduğu  söylenemez  ancak  kitap fuarı  ile ilk adımlar atıldı ya oda umut verici güzel bir şey dilerim ilerde hakkettiği yerde olabilmesi için biraz daha destek alır üniversitelerden, siyasi ve sivil toplumlardan. Çünkü sanat, yaşam damarlarımızdan biri ve o damarı beslemek zorundayız. Kitapla, şiirle, öyküyle, söyleşi ile resimle, tiyatro  ve sinema ile. Ancak yakından izliyorum, belli sayıda, belli insanlar, tiyatroya, sinemaya gidiyor. Bunların çoğu da gitmiş olmak için yani orda görünmek için gidiyor. Kitap deseniz okuma oranı çok düştü. Yani  kitap fuarında gördük.

Eşi, dostu, arkadaşı olanlar kitapların kapağını açmadan şunu bunu onu ver, diyerek kitap aldı. Ya da burnunun ucu ile bakınıp geçti gitti. Kendimi nedense  sebze meyve pazarında hissetim. Ancak birçok  renkli, ahenkli,  dolu dolu  arkadaş edindik. Birlikte zamanımız çok güzel geçti, tartıştık şiir üzerine öykü üzerine okuma oranı üzerine tanışmanın, tartışmanın dibine vurmadık ama dibi yok zaten onu başka zaman yapacağız inşallah.

AYNI RİTİMDE ATIYOR

YÜREKLERİMİZ

AYNI YOLUN YOLCUSUYUZ

INSANIZ, UMUT DOLUYUZ…

Nebih Nafile

Ve sevgili okuyucularım bu günkü konuğum  festivale katılan Antakyalı arkadaşlardan Nebih Nafile. Bir öğretmen, aynı zamanda şair, aynı zamanda radyoda program yapıyor bağlaması ve şiir dinletisi ile. Nebih Bey dün Süpürge ve Sanat Derneğinin konuğuydu aynı zamanda. Önce öğretmenlik mesleğinin incelikleri ve önemi üzerine konuştu, sonra şiir ve yazımı ve daha sonra bağlaması ile minik bir konserle programını sonlandırdı. Süpürge ve Ayna Derneği yine kalabalıktı. Ayak üzerinde hoşbeşler, ayak üzerinde halledilmeye çalışılan sorunlar, yine ayak üzerinde verilen sözler. Ve her şey her zamanki gibi çok güzel bir iki saate sığıyor. İyi ki bu dernek var, sayesinde gerçekten  değişik  kişilikler ve sanaçtılar tanıyoruz ve bizler birbirimizi yeniden görme fırsatı yakalıyoruz. Hem bilgileniyor, hem hoş zaman geçiriyoruz

İlgili resim

Ve sevgili okuyucularım “Güneş Hepimiz İçin” adlı şiir kitabından birkaç alıntı yaparak sizlere onu tanıtmak istiyorum.

Dikkat ettim bizler yalnızca çok sevdiğimiz şairlerin şiirlerine yer veriyoruz çoğunlukla ancak günümüz şiirlerine ve yazarlarına da  önem vermek zorundayız. Bu sorumlulukla artık İskenderunlu yazar, çizer, şairlere yer vereceğim sayfamda.

Ve…

Sonbahar

Sonbahar!

Estirme rüzgârlarını

Esme ey rüzgâr!

Yapraklarım sararıyor dökülüyor yavaş yavaş

Üryan  oluyor

Üşüyorum

Yağmurlar yağacak üzerime

Kar

Tipi

Fırtına…

Fakat yüreğimdeki yaprakları

Söküp alamayacaksın ey rüzgâr

Direneceğim her ana gib

i her zorluğun üstesinden geleceğim

baharın ılık rüzgarıyla birlikte4yapraklarım tekrar çıksın diye

Sonra gülümseyeceğim bahara

Ben

Yanımdaki  ağaçlar

Papatyalar

Kuşlar

Nebih NAFİLE

Yalnızlık

Mum ışığın salınışında

Gölgemle beraberim

Yalnız değilim yalnızlığımda

Seni düşünürüm ey yar

Seni her soluk alışımda

Soluk alışımda gecenin

Düşünürüm seni ey yar

Düşünürüm yalnızlığımda

 

Mum ışığın salımında

Gölgemle berberim

Seni düşünürüm ey yaşam

Seni her soluk alışımda

seni   her  soluk alışımda

Soluk alışımda her anımın

Düşünürüm seni ey yasam

Düşünürüm yalnızlığın son uyku olduğunu

İşte o zamn yalnızım

Yapayalnız ve gölgesiz…

Nebih NAFİLE

Lokman Hekim Efsanesi (II)

Adana ve çevresinde yüzyıllardır yaygın olarak Lokman Hekim efsaneleri anlatılmaktadır. Bunlardan bir tanesi şöyledir: Lokman Hekim inanışa göre bütün hekimlerin piri üstadıdır. Her çiçeğin her otun özelliklerini tanıyan Lokman ilaç yapar dertlilere deva bulurmuş. Bütün dünyayı dolaşmış. Çukurova’ya gelince ovanın bereket ve güzelliğine hayran olarak Misis’e yerleşmiş. Çevredeki bütün hastaları iyileştirmiş. Artık hastalığın ne olduğunu unutan Çukurovalılar ölümsüz hayatın peşine düşmüşler. Kendileri için ölümsüzlük ilacını yapmasını istemişler.

Lokman Hekim Çukurova’yı adım-adım dolaşmış bütün Bitkileri incelemiş. Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuya kalmış. Bir ara bir ses duymuş: “Ey Lokman artık araman bitsin ben ölümsüz hayatın devasıyım. Bundan böyle insanlara ve hayvanlara ölüm yok”. Lokman Hekim sesin geldiği Bitkiye doğru yürüyüp koparmış.

Bu arada Tanrı Cebrail’e “Yetiş Cebrail Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hali ne olur?” demiş. Bunun üzerine Cebrail pir-i fani kılığında Misis Havraniye tarafına bir gelmiş. Misis Köprüsü’nün üstünde Lokman Hekimle karşılaşmış. Cebrail: “Selamün-aleyküm” dedikten sonra. Lokman’ın elindeki kitaba bakmak istemiş. Kitabı alıp coşkuyla akan Ceyhan Nehri’ne atmış. Kitabın ardından Lokman da suya atlamış ama bulamamış. Yaz gelip Sular çekilince ırmak boyunda aramaya devam etmiş. Sonunda kitabın sadece bir yaprağını Arpa tarlasında bulmuş.

Bugünkü tıp biliminin o günkü yapraktan geliştiğine inanılır. Yörede hâlâ efsanenin izlerine rastlanılmaktadır. Kitabın bulunduğu arpa tarlasının toprağı kutsal sayılır. Çocukların karınları ağrıdığında bu toprağı ısıtıp beze sararak çocuğun karnına koyarlar.

Günün Şiiri

Acıya Kurşun İşlemez

Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır

Çığlıklarla parçalanmış uykularda

Buruşturulup atılmış aşklarda

Ve çalınmış mutluluklardadır

Ses ile yürek

Büyük rüzgârların o yanık şarkısı

Hâlâ yükselir içimizden dağılır

Coşkunun doruklarında sürer yankısı

 

İlk kurban adanırken bir nehire

Korkunun ilk nişanında başlamıştır

Gözyaşının ilk damlasından kalma

Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne

Kanla yazılan yasalarla

Açlığın otağ kurduğu sabahlarla

Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir

Acıya kurşun işlemez artık

Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

 

Yok bundan böyle ter yarası

Zincir tutsaklığı ve sabır

Kırbaç yalvartması sessizliğin

Can pazarı ve kahır yok

Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek

Adımız halk olduğu günden beri

Bir direnç olmuştur bizde sevinçler

Şimdi acının her kuraklığında

Onlar

Yüreğimizin ovalarına çiselenirler

 

Boşuna değil bu ölürcesine sevmek

Ve ölürken bile yürümek

Boşuna değil

Hep yatağı olduk tarih ırmağının

Yenilgilerle durulmanın

Zaferlerle köpürüp kabarmanın

Ama hiç bir zaman

Anası olamadık geçmişi doğurmanın

 

Yıldızlar ve sular tanıktır bize

Aç ve kavruk bir memeden

Direnmeyi yudum yudum emen

Bir çocuk gibi öğrendik

Ve direndik

Ordular kurduk türkü renklerinden

Bütün ağıtları bir hücumda yendik

Acıya kurşun işlemez artık

Biz yaşamayı zulümsüz sevdik

Adnan YÜCEL

Günün Sözü

Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır.

Oscar Wilde

Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay batıp gözden kayboldukları zaman onların nûruna bir ziyan gelir mi?

Mesneviden

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here