İncindiysen İncittiğin İçindir. Hz. Mevlana
Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu günlerde kalbinize güveniyorsanız ancak haber izleyin diyorum. Doğrusu benim kalbim dayanmıyor. Son okuduğum ve izlediğim haberden sonra kalbim göğsümden fırlayacak sandım. Kalktım bıraktım her şeyi yukarı ağaçlarımın yanına gittim. Onlara sarıldım anneme sarılır gibi… Sakinleştim mi bilmiyorum? Ama kesin çok ağır bir şey yapacaktım o hırsla kalkınca en azından ondan vazgeçtim.
& & & & &
İskenderun’da heykel sempozyumu sona erdi. Ne şanssızlık o kadar her gün o alanda olup çalışmaları izlemek istediğim halde yatağa bağlı geçirmek zorunda olduğumdan günlerimi bir daha oraya uğrayamadım ve şimdi heykeller bitti bile. Ama tesellim halkın bu konuda ilgili olmasıydı. Zaten bu son günlerde halkın birçok konuya aslında ilgisiz ve kayıtsız olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Oysa hep düşünürdüm biz İskenderun halkının üzerinde bir boş vermişlik, bir unutkanlık, bir dalgınlık, bir hayali iyimserlik tülü vardır diye. Yürüyüşümüz duruşumuz bile sanki “beni rahatsız etme, ne olur canım” der gibi? Ama anladım ki hiç birimiz aslında öyle tüller ve aristokrasi altında değilmişiz. Gerektiğinde çapulcu olabilir gereğinde duran adam olabilir ve sanatla uğraşabilirmişiz.
“Duran adam” figürü beni dün çok güldürdü. Bayıldım bu fikre desem hiç abartı olmaz. Aslında öylece durmak ve susmak benim işim. Sık, sık bunu yaparım, kendimce eylemdeyim kuşkusuz bunu yaparken, bazen sizlerle de paylaşırım suskunluğumu. Ve övgüler dizerim susmaya. Ama gezi parkı için Taksim’de öyle durmanın misyonu bambaşka tabi ve çok ama çok tatlı. Sayın Arınç “boyun fıtığı yoktur inşallah onlarda” diyor. Teşekkürler ince düşüncesi için bence o duruş bir terapi etkisi yapıyor hem bedenen hem ruhen, Bu, biz kavga gürültü istemiyoruz, gaz yemek biber solumakta… Öylece durup düşünmek istiyoruz, düşünmek isteyen herkeste durup düşüncelere dalabilir kendiyle hesaplaşabilir. Valla çok güzel bir şey susmak ve öylece durmak… Yıllardır yaptığım için iyi bilirim.
Özelikle susmak var ya bazen çok ama çok konuşmak demektir aslında. Söze dökemediğinizi susarak söylüyorsunuz dolu dolu… Ama bazen de susmak yetmiyor illa konuşmak gerekiyor.
Şimdi şu 3. köprü adı örneğin, “Yavuz Sultan Selim” köprüsü. Bizim kız meslek lisesine giden caddenin de adı bu. Yıllardan beri. Hiç dert etmedik hatta ben daha yeni öğrendim. Uzun yıllar o caddeden okula gidip geldiğim halde kimsenin de derdi değildi isim iyi biliyorum. Ama şimdi? Şimdi de dert değil kimseye. Ama Aleviler bu köprünün adından rahatsız olduklarını söylediler. Haklılar ya da değil. Bu altı üstü bir isim. Ve değişmez, değişemez değil bir çok mekanın adı değişti. Örneğin Mete Aslan bulvarının adı değişti bazı sokaklarında. İstanbul’da ve diğer illerde de isimler değişti ve değişiyor. Yani hiçbir şey değişmez değildir isterseniz ve isimler tek değil. Bir sürü isim var üzerinde kimsenin söz söylemeyeceği değiştirmek istemeyeceği. Şimdi bu isim için rahatsızlık duyanları ayrıntıya takılmakla nitelendiriyor ta Pensilvanya’dan bir beyefendi. Bu nasıl bir şey anlamış değilim. Ve aramızda fark yok diyor. Madem fark yok, madem birbirimize saygılıyız o zaman bu nasıl bir şey? Benim rahatsızlık duyduğum bir şeyi bana dayatıyorsunuz? Benim hassasiyetimi ayrıntı olarak kabul ediyorsunuz. Eğer gerçekten iyi niyetli bir yaklaşım olsa, “Biz bu ismi şu, şu nedenlerden ötürü beğendik ve seçtik. Ama bu bir değişmez kural değildir, bazı insanlar bundan rahatsızlık duyarlarsa neden değiştirmeyelim” deme alçakgönüllülüğünü göstermek gerekmez mi aslında? Eğer bu bir köprü adı ise ve köprülerin işlevi iki yakayı birleştirme ise. Her iki tarafında üzerinde anlaştıkları bir isim neden olmasın? Ki içinde bulunduğumuz durum göz önünde alınarak. Her türlü açılımın gerçekleştiği bir zaman da… Tabi olarak herkesin değişik istekleri olabilir hepsine yetişmek olanaksız ancak ortak bir seçenek bulmak o kadar zor mu? Coğrafyamız ünlü isimlerle dolu çok şükür, Alevi ya da Sünni ya da bilmem ne, önemli olan burada inanca bakmadan vatandaşların hepsinin beğeneceği en azından söz etmeyeceği bir isim bulmak. Eğer niyet aslında bu ise…
Ben deniz kendi hesabıma hiç umurumda değil. Ne isim ne cisim. Ben insana bakarım yalnızca insan gibi insana. Birçok sevdiğim insanın adını soyadını bile bilmem, öğrenmem, sormam kendi adımı da zor, zor söylerim. Adın ne önemi var, içini dolduran olmadıktan sonra. Doluysa da zaten isme gerek yok… Yollar, köprüler, metrolar üzerinden geçip gidelim hayatımız kolaylaşsın diye yapılan beton yapılardır. Onların ismi ne olursa olsun onlar sadece üzerinden geçilip giden yollardır sonunda. Onların sağlam ve güvenilir olması önemli olandır, isimleri değil. İsim yalnızca adres göstermek için lazımdır çünkü… Şimdi soruyorum aslında sağlamlığı ve güvenli olması gereken bir köprü ismi için insanların incinmesi incitilmesi doğru mu?
Her zaman diyorum politika ince bir sanattır diye. İnsanları iyi idare edebilme sanatıdır. Ben deniz olsam bu hassasiyeti göz önünde bulundururdum. En azından kendim için.
Ve sevgili okuyucularım. Öfke baldan tatlıdır ancak öfkeyle kalkan zararla oturur bu da bir gerçektir. Bu yüzden her şey gibi öfkede kontrol edilebilmeli diyorum. Ve öfkeme yenilmediğim için şu an çok şükrediyorum. Çünkü tamda incindiğim gibi incitecektim ve o zaman bir ayrıcalığım kalmayacaktı incitenden. Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım diyorum. Yase
Günün Şiiri
Tuhaf
Tuhaf bir Perşembe günü,
On yedi otuz tramvayı yaklaşıyor.
Bir sigara bulutu geziyor kalabalık arasında.
İnenler arasında görüyorum seni.
Gerçekte bakamazken yüzüne,
Senli benli olmuşuz uzaktan uzağa.
Tramvay hareket ediyor,
Tuhaf biri çıkıyor kalabalıktan.
Beklediğine değercesine sarılıyor,
Öpüyor seni cüretkârca.
Tuhaf bir Perşembe günü,
Susuyorum,
Canımın içinden canan akarken…
Faruk SAHYUNLU
SALKIM MESELİ
Elmas bir tasarıdır aslında, tek düşleyelim
kömürü. Tutku da biter çünkü, an gelir gece de büyür
içimizdeki geceden:
sim korkumuz balkır derin gözümüzden.
Yaşam, atlasa ve ipeğe doladığımız kadırgada
sarıp çözdüğümüz Gün makarası
kalıba döksek ayrışır sise ve saydama,
biri doğrularsa çelişir öteki, sesimizle.
Ey kan ve ivme ilişkisi! Düşün ki hem izcidir gölge,
gövdedir hem avcı. Bu açılma yeri, dışavurduğumuz bu
yaramız, ki bir kapansa…
…de bir tasarıdır aslında – orada takvim çevirir za-
manı insan diline, pafta ayırır işte, ayırsa ayırsa sem ateşi
ender sudan
ve Alaşım: Yalım dilinin
şiir diline değdiği
kıl payında eriyen
has sınır bünyesi!
Çoğaltırken birleştirir salkım her gözünü;
Salkım ki gecel bir tasarıdır aslında
Aslından düşleyelim tek taneyi.
Enis BATUR
Günün Yorumu
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
W. SHAKESPEARE
Günün Sözü
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw