İncindiysen İncittiğin İçindir

0
213

İncindiysen İncittiğin İçindir. Hz. Mevlana

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu günlerde kalbinize güveniyorsanız  ancak haber izleyin diyorum. Doğrusu benim kalbim dayanmıyor. Son okuduğum ve izlediğim haberden sonra kalbim göğsümden fırlayacak sandım. Kalktım bıraktım her şeyi yukarı ağaçlarımın yanına gittim. Onlara sarıldım anneme sarılır gibi… Sakinleştim mi bilmiyorum? Ama kesin çok ağır bir şey yapacaktım  o hırsla kalkınca en azından ondan vazgeçtim.

& & & & &

İskenderun’da   heykel  sempozyumu sona erdi. Ne şanssızlık o kadar  her gün o alanda olup çalışmaları izlemek istediğim halde yatağa bağlı  geçirmek zorunda olduğumdan günlerimi  bir daha oraya uğrayamadım ve şimdi heykeller bitti bile. Ama tesellim halkın  bu konuda ilgili olmasıydı. Zaten bu son günlerde halkın birçok konuya aslında ilgisiz ve kayıtsız olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Oysa  hep düşünürdüm biz İskenderun halkının üzerinde  bir boş vermişlik, bir unutkanlık, bir dalgınlık, bir  hayali iyimserlik tülü vardır diye. Yürüyüşümüz duruşumuz bile sanki “beni rahatsız etme, ne olur canım” der gibi? Ama anladım ki hiç birimiz aslında öyle tüller ve aristokrasi altında değilmişiz. Gerektiğinde çapulcu olabilir gereğinde  duran adam olabilir ve sanatla uğraşabilirmişiz.

“Duran adam”  figürü beni dün çok güldürdü. Bayıldım bu fikre desem hiç abartı olmaz. Aslında öylece durmak ve susmak benim işim. Sık, sık bunu yaparım, kendimce eylemdeyim kuşkusuz bunu yaparken, bazen sizlerle de  paylaşırım suskunluğumu. Ve övgüler dizerim susmaya. Ama  gezi parkı için Taksim’de öyle durmanın misyonu bambaşka tabi ve çok ama çok tatlı.  Sayın Arınç “boyun fıtığı yoktur inşallah onlarda” diyor. Teşekkürler ince düşüncesi için bence o duruş bir terapi etkisi  yapıyor hem bedenen hem ruhen, Bu, biz kavga gürültü istemiyoruz, gaz yemek biber solumakta… Öylece durup düşünmek  istiyoruz, düşünmek isteyen herkeste durup düşüncelere dalabilir kendiyle  hesaplaşabilir. Valla çok güzel bir şey susmak  ve öylece durmak… Yıllardır yaptığım için iyi bilirim.

Özelikle susmak var ya bazen çok ama çok konuşmak demektir aslında. Söze dökemediğinizi susarak söylüyorsunuz dolu dolu… Ama bazen de susmak yetmiyor illa konuşmak gerekiyor.

Şimdi şu 3. köprü adı  örneğin, “Yavuz Sultan Selim” köprüsü.  Bizim  kız meslek lisesine giden caddenin de adı  bu. Yıllardan beri.  Hiç dert etmedik hatta ben daha yeni öğrendim. Uzun yıllar o caddeden okula gidip geldiğim halde kimsenin de derdi değildi isim iyi biliyorum. Ama şimdi? Şimdi de dert değil kimseye.  Ama  Aleviler  bu köprünün  adından rahatsız olduklarını söylediler. Haklılar ya da değil. Bu altı  üstü   bir isim. Ve değişmez, değişemez  değil bir çok mekanın adı değişti. Örneğin Mete Aslan bulvarının adı değişti bazı sokaklarında. İstanbul’da ve diğer illerde de  isimler değişti ve değişiyor. Yani hiçbir şey değişmez değildir isterseniz ve isimler  tek değil. Bir sürü isim var üzerinde kimsenin söz  söylemeyeceği değiştirmek istemeyeceği. Şimdi bu isim için rahatsızlık duyanları ayrıntıya takılmakla nitelendiriyor  ta Pensilvanya’dan bir beyefendi. Bu nasıl bir şey anlamış değilim. Ve  aramızda fark yok diyor. Madem fark  yok, madem birbirimize  saygılıyız o zaman bu nasıl bir şey? Benim rahatsızlık duyduğum bir şeyi bana dayatıyorsunuz? Benim hassasiyetimi ayrıntı olarak kabul ediyorsunuz.  Eğer gerçekten iyi niyetli bir yaklaşım olsa, “Biz  bu ismi şu, şu nedenlerden ötürü  beğendik ve seçtik. Ama bu bir değişmez kural değildir, bazı insanlar bundan rahatsızlık duyarlarsa neden değiştirmeyelim” deme alçakgönüllülüğünü göstermek gerekmez  mi aslında?  Eğer  bu bir köprü adı ise ve köprülerin işlevi iki yakayı birleştirme ise. Her iki tarafında üzerinde anlaştıkları bir isim neden olmasın? Ki içinde bulunduğumuz durum göz önünde alınarak. Her türlü açılımın gerçekleştiği bir zaman da… Tabi olarak herkesin değişik istekleri olabilir hepsine yetişmek olanaksız ancak ortak  bir seçenek bulmak o kadar zor mu? Coğrafyamız ünlü isimlerle dolu çok şükür, Alevi ya da Sünni ya da bilmem ne, önemli olan burada inanca bakmadan  vatandaşların hepsinin beğeneceği en azından söz etmeyeceği bir isim bulmak. Eğer niyet aslında bu ise…

Ben deniz kendi hesabıma hiç umurumda değil. Ne isim  ne cisim. Ben insana bakarım yalnızca insan gibi insana. Birçok sevdiğim insanın adını soyadını bile bilmem, öğrenmem, sormam kendi adımı da zor, zor söylerim. Adın ne önemi var, içini dolduran olmadıktan sonra. Doluysa da zaten isme gerek yok… Yollar, köprüler, metrolar  üzerinden geçip gidelim hayatımız kolaylaşsın diye yapılan beton yapılardır. Onların ismi  ne olursa olsun onlar sadece üzerinden geçilip giden yollardır sonunda.  Onların sağlam ve güvenilir olması önemli olandır, isimleri değil.  İsim yalnızca adres göstermek için lazımdır çünkü… Şimdi  soruyorum  aslında sağlamlığı ve güvenli olması  gereken bir köprü ismi  için insanların incinmesi incitilmesi doğru mu?

Her zaman diyorum politika ince bir sanattır diye. İnsanları iyi idare edebilme sanatıdır. Ben deniz olsam bu hassasiyeti göz önünde bulundururdum. En azından kendim için.

Ve sevgili okuyucularım. Öfke baldan tatlıdır ancak öfkeyle kalkan zararla oturur bu da bir gerçektir. Bu yüzden her şey gibi öfkede kontrol edilebilmeli diyorum. Ve öfkeme yenilmediğim için şu an çok şükrediyorum. Çünkü tamda incindiğim gibi incitecektim ve o zaman bir ayrıcalığım kalmayacaktı incitenden. Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım diyorum. Yase

Günün Şiiri

Tuhaf

Tuhaf bir Perşembe günü,

On yedi otuz tramvayı yaklaşıyor.

Bir sigara bulutu geziyor kalabalık arasında.

İnenler arasında görüyorum seni.

Gerçekte bakamazken yüzüne,

Senli benli olmuşuz uzaktan uzağa.

Tramvay hareket ediyor,

Tuhaf biri çıkıyor kalabalıktan.

Beklediğine değercesine sarılıyor,

Öpüyor seni cüretkârca.

Tuhaf bir Perşembe günü,

Susuyorum,

Canımın içinden canan akarken…

Faruk SAHYUNLU

 

SALKIM MESELİ

Elmas bir tasarıdır aslında, tek düşleyelim

kömürü. Tutku da biter çünkü, an gelir gece de büyür

içimizdeki geceden:

sim korkumuz balkır derin gözümüzden.

Yaşam, atlasa ve ipeğe doladığımız kadırgada

sarıp çözdüğümüz Gün makarası

kalıba döksek ayrışır sise ve saydama,

biri doğrularsa çelişir öteki, sesimizle.

Ey kan ve ivme ilişkisi! Düşün ki hem izcidir gölge,

gövdedir hem avcı. Bu açılma yeri, dışavurduğumuz bu

yaramız, ki bir kapansa…

…de bir tasarıdır aslında – orada takvim çevirir za-

manı insan diline, pafta ayırır işte, ayırsa ayırsa sem ateşi

ender sudan

ve Alaşım: Yalım dilinin

şiir diline değdiği

kıl payında eriyen

has sınır bünyesi!

Çoğaltırken birleştirir salkım her gözünü;

Salkım ki gecel bir tasarıdır aslında

Aslından düşleyelim tek taneyi.

Enis BATUR

Günün Yorumu

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

W. SHAKESPEARE

Günün Sözü

Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.

Bernard Shaw

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here