Haykırıyorum, Duyuyor Musunuz?

0
115

Değerli okurlarım, biz millet olarak ‘ağlamayı, sızlanmayı’ sevdiğimiz gibi, hazır yiyiciyizdir. Neden böyle olduğunu kesin olarak bilemiyorum ama çocukluk yıllarımda bütün yaşlılardan hep aynı şeyleri duyardım. Onlarda, çocukları da hayatta değil şu anda. Yine de rahmetle anıyorum.

Şöyle söylerlerdi: ‘…Şunu yapma, bunu yapma günahtır. Attığınız adım bile günahtır, vs. vs…’ Öyle beynimize işledi ki, her şey günah ama sevap sayılacak bir şey yok. Ders çalışmakta günah, top oynamak zaten günah… Beynimiz öyle doldu ki, her günümüz suçluluk duygusuyla geçiyordu. Özellikle kadınların çalışması günahtan da öte, onlar fahişeydi, maazallah…

Benim anlatmak istediğim tamamıyla bunlar değil. Bilinen şeylerin altını çizmiş oldum o kadar. Fakat tembelliğimizin günahlardan kaynaklandığını samimi olarak belirtmeliyim. Yıllar geçti, devir değişti, (ata ele isteyi..) diyenler de toprak oldu, bugünlere geldik. Günümüzde de günah var, olmaz olur mu? Kasımpaşalı dostum diyor ki; “ Kılıfına uyduracaksın” öyle söylüyor.

öcal sanat3

Hortumculuk yapacaksın, vergi kaçıracaksın, hayali ihracat yapacaksın, inkâr edeceksin, sesini yükselteceksin, ormanları da tahrip edeceksin. Yollar yapıyoruz diye, geceleri ormanları katledeceksin. Bunlar pek günah sayılmıyormuş. Bu büyük işleri yapanlardan kimseler hesap sormuyor, muhtemelen soramıyor, onların da yanına kalıyor. Ne güzel bir ülke değil mi?

“Benim memurum işini bilir” diyenler çoğaldıkça, faturası ödenmiş olan bu ülkenin iki yakası bir araya gelir mi? Göstermelik yollar, köprüler yapıldıktan iki ay sonra çökerse, Özel hastaneler milletin canını yakmaya başlarsa… Çimento yerine kum doldurulan apartmanlar çökerse, Meşrutiyet rejimi getirilip, polis devleti oluşturulursa… İntikam almak için ordunun tüm paşaları süresiz hapsedilirse, AB yerine, Arap Birliğine yöneltilirse, Çevremizdeki ülkelerle can düşmanı olunursa… Bazı bürokratlar millete ‘G…’ diyecek kadar ileri giderse, Ayakkabı kutuları (o da nereden çıktı şimdi) ortalıklarda gezinirse, Ülke insanları “Onlar” ve “Bizler” olarak ikiye bölünürse… Bunlar saymakla bitmiyor. Hepsi de doğru.

Hepsi de tamamen doğru ama bu millet hala ağlıyor, sızlıyor ve bir poşet nohut ve bir torba dumanı bol kömüre eyvallah diyor. Bakalım en yakın seçimde de aynen “EYVALLAH” diyecek mi? Doğruyu söylemem gerekirse, bu asil milletin onuru satılık değildir. Hiç kimse onları satın alamaz. Bu kez ders verecektir. Biraz rötarlı da olsa, ayakkabı kutucularının (kutulardan çok söz ettim. Bu konuda beni aydınlatan olursa sevinirim…) hakkı verilir.

Avrupa Birliği’ne girebilmek mi? Önce koşulları yerine getireceğiz, şaibeden kendimizi arındırmalıyız. Çıkarılan herhangi bir kanunla aklanmak, paklanmak olmamalıdır. Şaibesi önce “İSTİFA” etmeyi bilmeli. Kendin için kanun çıkararak oturduğun yerde tertemiz olamazsın. Yemezler!

Mal varlığını hemen bildireceksin, bundan ürkmeyeceksin. Gerçekten kimseyi dolandırmadıysan, yani namuslu isen “Yüce Divandan” korkma. Neden hem kanun çıkarıyorsun ki. Bir dostumun yüzün giden spor bakanına acıyorum. Artık onu kimse kurtaramaz, ben bile kurtaramam. Yakında Bir Kurtarıcı Samsun’a Çıkacaktır!…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Öpüşmenin Raconunda Neler Vardır?

Değerli okurlarım, öpüşmek suları durultur, yan bakmaları aheste de olsa düzeltir, düzlüğe çıkarır. Öpüşmek şerri ortadan kaldırır, önemli bir altyapı oluşturur. Bunları söylerken de, öpüşmek için yaklaşıp ve kafalarını birbirini vuranlara ne demeli bilmiyorum. Kafalarını birbirine vuranların özel mesajları var mıdır merak ediyorum.

Şimdi sadede gelelim. “Öpüşmek, sözcükler kifayetsiz olduğunda konuşmayı kesmek üzere doğa tarafından tasarlanmış çok hoş bir oyundur” diyenler olmakla birlikte, bu güzel vecizeyi İngrid Bergman’ın söylediğini okumuştum. Bunların hepsi de güzelde, türlü şekillerde de söylenebilir. Fakat birisi çıkar da; “Karşında Lana Turner gibi, Ava Gardner, Rita Havyort gibi kadın dururken fazla konuşmanın bir anlamı olabilir mi?” diyecek olursa, inanın buna da verilecek cevap bulamaz, zorlanırız yanıtlamakta.

Konuşmak, doya-doya konuşmak, ikna edici olmak, karşı tarafın ruhunu okşamak, güzel sözlerle yaklaşmak göze alınamıyorsa, tahmin edildiği gibi ya kuş uçar gider, uçmasa bile o ilişkinin ömrü, kelebeğin ömrü kadar olur.

Erkek ruhu biraz sabırsızdır. Karşısında biraz etkilendiği güzel bir kadın görünce ruh hali bozulur, psikolojisi alt üst olur. Konuşmak yerine bir an önce sonuca ulaşmayı ister. Böyle yapanların hiç birisi de mutlu olamamışlardır, kuşu elden kaçırmışlardır.

Kadınlara gelince… Kadınlarda genel olarak kendini saklama, gizleme içgüdüsü vardır. Şöyle de düşünülebilir. Zannedersiniz ki kadın ruhu, sırtını dış dünyaya dönmüş gibi içten tutkulu mayalanmayı saklayarak yaşar. Alçak gönüllü davranışlar, bu işi saklama tutumunun yalnızca simgesel biçimidir.

Kadının, erkeğin bakışlarından saklamaya çalıştığı, aslında bedeni değil, erkeğin bedene yönelttiği niyetlere karşı gösterdiği tepkidir. Kadının, kamunun önüne çıkmadan önce ne kadar çok hazırlık yapar, ne kadar çok çekici olmaya çalışırsa, kamuyla gerçek kişiliği arasında o denli büyük bir uzaklık yaratmış olur. Kadının, çevresinde yarattığı hayranlık ne oranda artarsa, o kadın tarafından seçilmeyecek erkeklerin sayısı da o ölçüde artar. Ve bu erkekler uzaktan seyirci kalmaya yazgılı olduklarını anlarlar.

Bir kadının kendisiyle başkaları arasına koyduğu bütün o lüksten ve zarafetten, bütün o süslenmeler ve mücevherlerden güdülen amaç, kadının iç benliğini saklama, bu benliği daha gizemli, daha ulaşılmaz, daha erişilmez kılma isteğidir. Kadınların bu direnişini kırmanın yolu bir tek şeyden geçer: Flört! Erkek kadını takip eden bir izleyici ve herhangi bir kişi olmaktan flört yoluyla kurtulabilir. Kadının kendisini korumak için taktiği alışılmış, geleneksel maskeyi ve yeni bir ilişkiye açabilmek için flört olmazsa olmaz bir şeydir.

Öpüşmeye gelince; “Artık sözlerle her şeyin ifade edilemeyeceği” bir aşamaya geçildiğinde mümkün olabilir. Kadın erkek ilişkisinin en gerçek yönü öpüşmektir aslında bakarsanız. Bir kadını beğeniyorsanız ve onu hayatınızın içine sokmak istiyorsanız, yapmanız gereken şey bıkıp usanmadan ona olan ilginizi göstermeye devam etmektir.

En önemli şeyin konuşmak olduğunu hiç unutmayalım. Konuşularak gerçekleşen beraberlikler hep uzun olmuştur. Bunun parayla pulla da bir ilgisi yoktur. En sağlıklı yaklaşımlar konuşmayla olur. Bu söylediklerim sosyal insanlar için geçerlidir.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

KAYIP MEZAR

Güneş doğudan doğar,

Madenlere hiç doğmaz.

Adaletsiz… Karanlık, acımasız

Kül yağar, çaresiz.

Bekler dışarıda,

Üçer, beşer çocuklar

Toplar, bile yok oynayacak.

Ama… Köpeklerinin adı Sertap…

Babalar bir kere ölür madende.

Annelerin mezarları bile olmaz.

Toprağa karışsa da vücutları,

İçimizde yaşar, ölmez ki ruhları.

İbrahim Halil, Remziye

Mezarları hep gönlümüzde…

Emel AYDINALP-ANKARA 06.06.2014

Günün Sözü

Kadınlar Eğer İsterse…

Öcal’dan İnciler…

Kadınlar Güldür, Ot Değildir!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here