Havalar Günlük Güneşlik Ama Önemli Olan İçimizin Günlük Güneşlik Olması!

0
113

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Sevgili İskenderun’da havalar günlük güneşlik bugün. Yurdun kardan, selden geçilmeyen taraflarını düşündükçe değerini daha çok biliyoruz sevgili ilçemizin ancak bu güzeller güzeli ilçenin yolları hala rezalet, hala yıkık dökük, hala toz toprak. Önüne gelen kazıyor, azıcık bir asfalt, sonra kazı, sabır diyoruz ya sabır sonunda her şey bizim için ama kardeşim ya yeter ama artık. Ne sahilde yürüyüş yapabiliyoruz ne de şehir içinde. Tamam çalışıyorlar ama işte ama!!! Zaten sinirlerimiz tavan yapmış her şeyden. Bir defa şehit ve savaş haberlerinin dışında herkes hastalıktan kırılıyor, yolların bu iğrenç durumu hastalıkların sebeplerinden biri bendenizce.

Mecliste anayasa maddeleri oylanıyor,  yakında kaderimiz değişebilir. İşsiz gençlerimiz başımızda düşünüyor, yeni yılın ilk aylarına Ocak Şubat’a bağlamışlar umutlarını atamalar için. Ocak ayı nerdeyse yarılandı ses seda yok. Onlarda “sabır” diyor. Mali durum deseniz hepsinden vahim. Umut diyoruz fakirin ekmeği kardeşim o da can çekişiyor.

Valla bir dünyada yaşıyoruz ki artık kime ağlayacağımızı bilmiyoruz. Günlük güneşlik değil içimiz. İşin kötüsü hasta olunca sinirlerde geriliyor, zayıflıyor ve tahammül katsayısı düşüyor, en ufak bir sorun dünya kadar büyüyor, gözümüzde bir şeyi beğenmiyoruz, kapris üzerine kaprislerdeyiz hepsinin de farkındayız ama elimizden gelende bu ne yapalım?

Allah’tan her zaman bu kadar saldırgan olmuyoruz, valla başımızı belaya sokmak işten bile olmaz o zaman. Havalar yine devamız, günlük güneşlik hastalık havası ama aynı zamanda moralimizi de düzeltiyor her şeye rağmen. “Düzgün moralin buysa” dediğinizi duyar gibiyim.  Ama biraz hoş görünün kimseye zararı yok. Üstelik söylediklerimizin hepsi de gerçek, yani kafadan atmadık ya da yaşadıklarımız sanı değil, değil mi? Ve her şeye rağmen umutlu olmaya gayret ediyoruz. Yoksa nasıl yaşayabilirdik ki?

yase-iskenderun2

Ve sevgili okuyucularım bu sabah her şeyi boş verip güneşlenmeye çıkalım, bütün sıkıntıları, olumsuzlukları, görmezden gelelim, kapıları, pencereleri açıp, sahilde uzun bir yürüyüş yapalım. Ayrıca bu güzel sahilindeki şimdi çok değil, değerini bilelim, ömründe deniz görmemiş insanlar var daha. İstanbul’da bile orada  yaşayıp denizi görmeyenlerin olduğunu da biliyoruz, yani bizim sevgili İskenderun’umuzda, her yol sahile çıkar, hadi evde  mayışmayalım çıkalım, enerji  yüklenelim ama gün batmadan da evde olalım çünkü sobalar bir yansın her taraf duman altı, deva bulacağım derken derdin alasına düşmek işten bile olmaz o zaman.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalmaya gayret edelim, tek sermayemiz bu ve ayrımsız gayrımsız her zaman birlikle beraberlikle. Yase

Günün Şiiri

Ellerimde Bir Göztaşı

Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum

Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu

Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde

Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil gibi

Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim

Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mi

Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç

Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış

Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık

Sabahçı kahvelerde bir çiroz ötüyordu

Ve dalgalarımı geçen o deniz şoförleri

Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler

Uyuklar gibi üstünde mermer masaların

Bir tahta parçasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış

Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında

Öbür tahtalara öbür insanlara doğru

Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum

Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu

Ağardım, nişanlayınca gece ve yavrulayan yalnızlık

Ya da ilk insanın doğdugu, öldüğü dağdi Moby Dick

Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan

çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu

Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri

Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde

Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum

Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu

Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.

Can YÜCEL

Mülemma

Kaçıncı seferberliği bu şiirin

Fizan yemen Kokayin

Bu ters çizilmiş yürek

Bu götyüzü

Kediye verdim yemiyor

Kedimin adı gece

Âşık bir tosbağa sazınnan

Kahvesi kapandığı için

Uçuyor yakin bir uzaya

Habire

Maydanozu muyum ben papahanın

Neden hiçdurma dâvet ediyor beni

Türkçesinden tutuşmuş ormana

Pır ediyor sinir uçlarım

Gümlese ya

Ve nerde o

Nerde o nedircik

O hiç üzülmeyen nüzül

Utanmadan gülüyorum hâlâ

Dayamış başını sevgi duvarına

Amamonyak helânın

Yaşamaktan başka çarem yok ki

Topa tutmak için dostum Kristofu

Bütün balyemezlerimi verirdim oysa

Terbiyeli bir köfteye

Can feda

Buluşuruz yarın sabah

Saat beşte bre timsah

Bre yeşil

Bre güneş

Can YÜCEL

Günün Fıkrası

Başım Belada

Siyasal gerginliğin dışında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulaştığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi… Küçük oğlan, akşamüstü okuldan gelmiş… Kapıdan girer girmez: “Anne!” diye seslenmiş, “Ben Alman oldum!”

Annesi: “O nasıl söz? Sakın bir daha tekrarlama”

“Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık”

Annesi “sus bakayım” diye tiz perdeden bağırırken, babası da içerden duyup koşmuş. Bir tokat, bir tokat daha. Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:

“Şu dünyanın işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!”

Günün Sözü

-İyi yürekli akılsız bir aptal, kötü yürekli akıllı aptallar kadar mutsuzdur. Bilinen bir gerçek bu… İşte ben iyi yürekli, akılsız aptalın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekli bir aptalsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.

-Amacına ulaşmak için hiçbir şeyi küçümseme, tam ulaşamazsan bile dene; Belki başarırsın. Hepimizin güvenini bağladığımız şu ‘ Belki ‘ hiç de azımsanmayacak bir umuttur.

DOSTOYEVSKİ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here