Eğitim-İş Sendikası Hatay 2 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kuş; “Bilimsel Eğitim Her Zaman Kazanacaktır”
İskenderun Ayna Kültür ve Sanat Derneği ile Evimiz İskenderun Süpürge Derneğinin her Çarşamba düzenledikleri geleneksel ‘Çarşamba Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Eğitim-İş Sendikası Hatay 2 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kuş oldu.
‘Eğitim Birliği Yasası ve Uygulamaları’ konusunda görüşlerini aktaran Hasan Kuş, ilk olarak Tevhidi Tedrisat Kanunun öneminden söz ederek; “3 Mart 1924’te Türkiye büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 3 devrim yasasını, Türkiye Cumhuriyeti’nin reform ve Rönesans hareketleri olarak kabul edebiliriz. Bu yasalarla Anadolu’da bilimsel düşüncenin tohumları atılmıştır.
Tevhidi Tedrisat Kanunu ile eğitim birliğinin, şeriye ve evkaf vekâletinin kaldırılması ile modern hukukun önü açılmıştır. 3 Mart 1924 ülkemizde laikliğin doğum günü olarak kabul edilecek kadar önemli bir içeriğe sahiptir.
Eğitim bilimsel ve laik olursa ancak o zaman Türkiye Cumhuriyeti kalıcı laik bir devlet olabilecektir. Bunun farkına varıldığı için de 3 Mart 1924’te, Cumhuriyet kurulalı henüz bir yıl olmuşken bu çok önemli 3 yasa çıkartılıyor. Yani kendi sürecinde giden evrime büyük bir hız kazandırılıyor. Birden Anadolu’da laik ve bilimsel eğitimle yetişmiş insanlar çıkıyor. Yani dinsel eğitimden bilimsel düşünceye Cumhuriyet’le birlikte bir filizlenme oluyor. Her ne kadar filizlense de bu ağaçlar tam köklenemiyor. Çünkü 1930-40’lardan sonra emperyalist güçler, küresel güçler ve onların yerli işbirlikçileri her seferinde bunu budamaya çalışıyorlar. Örneğin öğretmen okulları kapatılıyor. Arkasından din eğitimi zorunlu değilken zorunlu hale getiriliyor. İlk imam hatip okulunu yenileri izlemiştir” şeklinde konuştu.
Günümüz şartlarına değinen ve eğitim birliği yasasından söz eden Kuş; “Bir taraftan proje okullarıyla devletin maddi olarak muslukları açtığı dini eğitim veren kurumlar var, öteki tarafta normal lise, Anadolu liseleri adı altında kendi haline bırakılmış, hizmetlisi olmayan kurumlar… Şu anda proje okulları denen okullar açıldı. İskenderun’da da açıldı. İmam hatip okulları birer meslek okulu olarak kabul edilmiyor. İmam ve hatip yetiştiren bir meslek lisesi olarak kabul edilmiyor, milli eğitimde ayrı bir bölümdür. Din eğitimi bölümü vardır. İnsanlar, ‘çocuğunu imam hatibe gönderirsem, iyi yerlere gelemez’ endişesi yaşıyorlar. Son yıllarda ne kadar da imam hatip okulu açılsa da, bunu açan milletvekilleri dahi kendi çocuklarını bu okullara değil, fen liselerine göndermekteler.
Bunun önünü açmanın yolunu şöyle buldular; devletin olanaklarını bu proje okullarına sundular. Örneğin, geçen sene Türkiye’deki tüm öğretmen okullarını kapattılar. İskenderun’da da Paşa Karaca Öğretmen Lisesi vardı. İmam hatip lisesi yaptılar. Şimdi de Paşa karaca Proje Okulu oldu. Bu proje okullarında fen dersleri olabildiğince var. Ama imam hatibin tüm dersleri de var. Bilimsel eğitime alternatif, ama dini eğitim veren, devletin olanaklarını kullanan eğitim kurumları açıyorlar” şeklinde konuştu.
Eğitim Birliği Yasası Uygulanmıyor
Bilimsel eğitimin dünya genelinde her zaman kazanacağının altını önemle çizen Kuş; “Dünya tarihinde bu evrim bazen sekteye uğrayabilir, kimi zamanlarda gerileyebilir de. Ama hiçbir zaman tam anlamıyla geriye gitmez. Bilimsel eğitim tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kazanacaktır. Hele ki, buradaki tohumları sadece atılmadı, filizlendi. Ama bu şekilde bir ara nesil yetişecek.
Bir gerileme söz konusu. Sistem, anlayış böyle devam ederse neler olabilir? Son toplanan milli eğitim şurasında İmam Hatip Mezunları Derneği’nin getirdiği, Eğitim Bir-Sen’in desteklediği bir öneri var, ‘karma eğitim bir zulümdür’ diyor. Şura ‘karma eğitim değiştirilebilir’ kararı alıyor. Çeşitli cemaatlere, tarikatlara ait yurtlar var. Hoca Efendi dedikleri, şimdi Fetö dedikleri ayrı bir yapı vardı. Eğitim birliği bozulmuştu ve dokunmuyorlardı. Şimdi dokunuyorlar mı? Hayır yine çeşitli cemaatlerin yurtları var. Adana’daki yurdu yangın çıkınca gördük. Ya da Karaman’da 8-10 yaşındaki çocuklar karanlığa mahkûm edilmişlerdi. Ülkemizde bunlar zaten eğitim birliği yasasının maalesef uygulanmadığının açık göstergesidir.
Eğitimci olarak şuna inanıyoruz; bu bir bilimsel eğitimden, düşünceden gerileme diyebiliriz, ama tümüyle uzaklaşmamızın imkânı yoktur. Tarihte böyle bir dönem yoktur. Gericiliklerin bir sonu vardır. Bizim bu süre içinde yapmamız gereken birbirimize destek olmak, dokunmak, güçlü durmaktır. Bunu zorlamamız lazım. Bulunduğumuz, yaşadığımız yerde yan yana gelerek, bireysel kimliklerimizi geri planda bırakarak sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.
Oluşan Tablo Gerçekten Kötü
Eğitim Birliği Yasasının olmaması durumunda neler yaşanabileceğini anlatan Kuş; “Eğitim birliği yasası olmazsa, bir tarafta İskenderun’daki gibi bir Özel Bahar Çiçekleri Anaokulu açılırken diğer tarafta devletin okullarında evrimin yasaklandığı, bilimsel düşüncenin geri plana itildiği şekilde eğitim verilirken bir taraftan da insanlar çıkıp diyecek ki, ‘çocuklarımızı bilimsel şekilde yetiştirecek yöntem yok mudur? Şimdi de ‘başka bir okul mümkün’ projesi, Eskişehir’de, İzmir’de, İstanbul’da karşımıza çıkıyor. Öğretmenler bir araya geliyor, okul açıyorlar. ‘Başka bir okul mümkün’ de tamamen modern anlamda okullar açılıyor. ‘Madem orada böyle bir eğitim var, biz de kendi başımızın çaresine bakalım’ deniliyor. Devletin zorunlu alanlarından biri olan eğitim de sermayeleşmeye doğru gidiyor.
Okullarda artık yasaklanan bir sözcük var. Hatta şu anda milli eğitimde yöneticilik yapan bir biyoloji öğretmeni, Fatih Anadolu Lisesi’nde; şunu söylüyor: Evrim sözcüğünü kullanmayacaksınız, sıfır veririm size. Öğrencinin bir tanesi derste ağlıyor. Sordum: ‘Biyoloji öğretmenimiz evrim sözcüğünü kullanmayın dedi. Ama bana bir ödev vermişti anlat diye, konunun başlığı hücrenin evrimiydi. Konunun başlığını söyledim, otur sıfır dedi. Haksızlık değil mi? Ben evrimi istemiyorum, evrime karşıyım ama anlattırdığı konuda bu var ama.’ Oluşan tablo gerçekten çok kötü” diyerek konuşmasını tamamladı. (Haber: Helga TERBİYELİ)
