Futbolun Liderleri (1)

0
45

Değerli okurlarım, şöyle gözlerimizi kapatıp da sadece futbolu düşündüğümüzde, gözümüzün önünden neler geçmiyor ki, neler görmüyoruz ki, bir sürü şeyler çağrıştırıyor. Sadece göz açıp kapatıncaya kadar, sıraya da koyamazsınız, aklınızda fazla bir şey kalmaz. Gözünüzü açtığınızda, bazen hayal kırıklığı, bazen umutsuzluk, şaşkınlık yaşarsınız.

İşte öylesine, gözlerinizi kapatıp da, hangi asırda olursanız olun, futbolun liderliği, vazgeçilmezliği, olmazsa olmazlığı hemen fark ediliyor. Asırlar öncesini görmedik ve de bilmiyoruz (bizim kuşaktan söz ediyorum) sadece varsayıyoruz, ya da rivayete göre diyoruz.

Ancak, altmış yıl öncesinden söz edebiliriz. Hem yaşadık ve hem de gördük. Bunun hilesi hurdası olmaz ve bundan dolayıdır ki yıllardan beri sporu, özellikle yazmakla bitiremiyorum. Onun bizleri bitireceğinden de hiç şüphem yoktur. Kaçınılmaz bir hadise olduğundan karşı çıkamayız. Bizden sonrakilerin devam etmesi tek çözüm ve de en iyi çözümdür.

Hatırlayacağınız gibi, bir makalemde, uzun yıllar önce (bunu biraz daha açalım…) Televizyonun ismi bile yokken, telefon, resmi dairelerin demirbaşıyken, otobüsle 60-70 kilometrelik bir yol sekiz saatte gidilirken, filtreli sigara daha çıkmamışken… Yağmur yere düşer düşmez, her taraf hemen çamura bulanırken, hava karardığında, polislerden ve de bekçilerden başka kimse görünmezken, buzdolabı yerine telli dolaplar gündemdeyken… Radyonun bile zengin evlerinin birkaçında bulunduğu bir dönemde, gece maçlarının yasaklanması, fakat hiçbir stadımızda ışıklandırma olmadığından, İstanbul’da Pazar günü oynanan bir lig müsabakasını her hangi bir mekânda radyodan dinlemek lüksüne (!) sahiptik.

Ancak, karşılaşacak takımların isimlerini daha önceden biliyorduk ve o anda bir maç oynandığından emindik. Fakat radyoda cızırtıdan başka bir şey yoktu. Böylesine, fakr’u zaruret içinde geçen yıllar da, futbol denilen o ayak oyunu, her şeye rağmen lider durumundaydı. “Bizim olsun da çamurdan olsun” ifadesinin çok sık kullanıldığı bir ortamda, inanın futbol da çamurun içinde oynanıyordu.

Eğer dikkat ettiyseniz -ki eminim dikkatinizi çekmiştir- sizleri bir anda altmış yıl kadar gerilere, medeniyetin ve tekniğin Kaf Dağının arkasında olduğu bir döneme götürdüm. Ayrıca, profesyonelliğin sadece İstanbul’da bulunduğunu ve orada sıkışıp kaldığı, ülkemizin buram-buram amatör koktuğu çaresiz ve yoksul dönemleri gündeminize getirmiş oldum.

Aslına bakarsanız, futbol daima lider oldu ve öyle kaldı ama günümüze gelinceye kadar hiç de yüzü gülmedi. Hep yoksulluk içinde liderliğini sürdürdü. Temaşa zevkinin üst düzeyde olması onu hep lider konumunda tuttu. Günümüzde durumunda olağanüstü iyileştirme olduğundan, liderliği tavanda çakılı kalmıştır.

Yarın da bu vazgeçilmez liderin teçhizatından söz edeceğim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA