Eğitimci Karadaş ‘Paylaşılamayan Ortadoğu’yu Anlattı

0
208

Ayna Kültür ve Sanat Derneğinin bu haftaki konuğu Eğitim-Sen İskenderun Şube Başkanı Ali Karadaş oldu. Yusuf Karataş ile birlikte hazırladıkları ‘Bitmeyen Savaş Paylaşılamayan Ortadoğu-Sykes Picot’nun 100. Yılı’ isimli kitap hakkında konuşan Karadaş, bugünü anlayabilmek için geçmişe ışık tutak gerektiğini ifade etti.

Biri Fransız ve biri İngiliz olan ili diplomat tarafından hazırlanan ‘Sykes Picot’ Anlaşması hakkında konuşan Ali Karadaş; “İki diplomat oturuyorlar, bir otel odasında, ellerinde cetvel, bugünkü Ortadoğu’yu şekillendiriyorlar büyük oranda. Paylaşım süreci bitmiş değil hala devam ediyor. Bunun sonucunda ne oluyor, Araplara tek bir Ulusal devlet vaat etmişken, onlarca Arap Devleti ortaya çıkıyor, Araplar bu işin mağduru.

Kürtlerin toprakları 4 bölgeye ayrılıyor, daha önce İran ile yapılan anlaşma ile bir bölümü İran sınırında olan Kürtlerin coğrafyası Sykes Picot anlaşmasıyla dörde bölünmüş oluyor. Bir kısmı Türkiye’de kalıyor, bir kısmı Irak’ta, bir kısmı Suriye’de kalıyor. Ortadoğu’ya baktığımız zaman Ortadoğu’nun bugünkü özelliği nedir diye sorarsanız en önemli özelliği Sykes Picot’tan 100 yıl sonra yeniden bir altüst oluşun yaşanması. Bugünkü gelişmeler ışığında birkaç şey söylemek istiyorum. Ortadoğu’da yeniden bir altüst oluş yaşanıyor. Dünyada değişen güç dengelerine göre Ortadoğu şekilleniyor. Bilindiği üzere çatışan büyük iki ana güç ABD ve müttefikleri ile Rusya ve müttefikleri. 1917’de Rusya’da devrim olmasaydı gizli belgeler açıklanmasıydı, gizli anlaşmalardan haberimiz bile olmayacaktı” şeklinde konuştu.

‘Firavun Anayasası’ İnsanları Sokağa Döktü

Ortadoğu’da yaşananları Mısır ve Suriye üzerinden anlatan Karadaş; Ortadoğu’daki altüst oluşun üzerine iki önemli ülke üzerinden gitmek istiyorum. Biri Mısır diğeri Suriye Ortadoğu’nun en önemli iki ülkesi. Mısır’da gençler oturma eylemi yaptı, Mübarek gitmek zorunda kaldı. O dönemde atılan en büyük slogan ‘Halk düzenin yıkılmasını istiyor’ sloganıyla halk bu talebin arkasında ısrarla durdu. 2010 sonunda çıkan basında Arap Baharı olarak yer alan olaylar Mübarek’i gönderdi.  Sonrasında yapılan ilk seçimlerde İhvan geldi. İhvan, 8 aylık bir süre içerisinde, 20-30 milyonluk bir insanın sokağa dökülmesini ortaya çıkaracak işler yaptı.

İlk yaptıkları iş devlette kadrolaşmaktı. Önce kadrolaşıyorlar, Müslüman olmayanlara karşı din adamları fetvalar yayınlamaya başlıyor ve oradaki yüzde on birlik nüfusa karşılık kiliseleri yakma, evlerini yakma, dükkânlarına yağmalama eylemleri başlıyor. Sonra Suriye ile ilişkilerini kesti İhvan. Bunun dışında yolsuzluk ve işsizlik arttı. En önemli adımlardan bir tanesi Firavun anayasası dedikleri bütün toplumun karşı çıkmasına rağmen kendi anayasalarını parlamentodan geçirmeleri, onunla ilgili yüzlerce kişi ölüyor.

Müslüman Kardeşlerin Anayasası diğer adı Firavun Anayasası sonucunda 30 Haziran 2013’te birleşen gençler imza topluyor ve halkı sokağa çağırıyorlar. Halk sokağa iniyor, milyonlarca kişi Müslüman Kardeşleri protesto ediyor. Sonrasında ordu bu durumu fırsat bilerek Müslüman Kardeşlere diyor ki 3 gün içerisinde halkın taleplerini yerine getirin ya da ben seni indireceğim. Ve bir darbe gerçekleşiyor ve bugünkü Sisi yönetimi ele alıyor. Mısır’dan çıkaracağımız en önemli sonuç şudur; Herhangi bir ülkede halk hareketi istediği kadar büyük olsun ona önderlik eden bir ilerici oluşum yok ise bir gericilikten öbür gericiliğe savrulur. Bunun en somut örneği Mısır. Önce Müslüman Kardeşlerin Cumhurbaşkanı seçilmiş sonrasında Sisi Cumhurbaşkanlığı seçildi. Bugün Sisi’nin ABD’nin 1 numaralı uşağı olduğu aşikâr” şeklinde konuştu.

“2015’te Suriye Rejiminin Devam Edeceği Net Bir Şekilde Belli Oldu”

İkinci örnek olarak Suriye’yi veren Karadaş, Suriye’nin Mısır’dan farklılaştığını ifade ederek; “Daha olayların hemen hemen ilk aylarında bölgedeki güçler olaylara müdahale oldular. Muhalefet dediğimiz zaman Suriye’de çok kısa süre içerisinde ‘hangi ülkeye bağlı muhalefet’ sorusu sorulmaya başlandı. Farklı ülkeler olaylara müdahil oldular çok kısa süre içerisinde Suriye olayı herhangi bir iç kriz olmaktan öte bir vekalet savaşı olarak adlandırıldı.

Ama 2015’ten sonra olay vekillerin savaşından asillerin savaşı haline döndü. Perde arkasındaki ülkelerin sahaya inmesine çevrildi.

Orada ortaya çıkan muhalefet Suriye’nin dokusuyla uyumlu bir muhalefet değildi, cihatçı kafatasçı bir muhalefetti. İlk sloganı; ‘Aleviler tabuta Hıristiyanlar Beyrut’a’ oldu. Suriye rejimi kesinlikle belirli bölümlerdeki insanlarla sıkıntısı olan bir rejim ama bunun yanı sıra destekçisi olan da bir rejim, bunu görmek gerekiyor altı tümden boş olan bütün halkın karşı çıktığı bir rejim değildi. 2015’ten sonra Rusya’nın da devreye girmesiyle Suriye rejiminin devam edeceği net bir şekilde belli oldu” dedi.

Süreç Farklı İşledi

Ortadoğu’da Müslüman Kardeşlere yakın yönetimlerin idare gelmesiyle eski Osmanlı hayallerini canlandırmak amacıyla çatışmaların başlatıldığını savun Karadaş; “Bu çerçevede Suriye’deki cihatçıların desteklenmesi bundan dolayıdır. Kendisi eğer burada böylesine hakimiyet alanı kurarsa kendi içerisinde Kürt meselesini de bu çerçevede çözebileceğini ve bu şekilde kendi meselesinden kurtulabileceğini düşündü ama süreç farklı işledi.

Paylaşım süreçleri 100 yıl önce başladı ama aslında hiçbir zaman bitmedi. Her daim Ortadoğu kaynayan bir kazan oldu. En önemli sebeplerden biri doğalgaz ve petrol bakımından bu bölgenin zengin olması ve bunların iletimi bakımından vazgeçilmez bir coğrafya olması” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Ortak Fikir Yürütmemiz Gerekiyor

Kitapları hakkında da bilgiler paylaşan Karadaş; “Kitabımız beş bölümden oluştu, birinci bölümünde Sykes Picot Anlaşmasını anlattık. 2. bölüm yeni Osmanlıcılık ve Suriye Çıkmazı adını taşıyor, Türkiye’nin bölge politikalarını derleyen bir bölüm. Üçüncü bölümde Türklerin bu sürecin neresinde olduğu tarihsel olarak inceleyen makaleler yer alıyor. 4. bölüm ‘Bölgesel fay hattındaki ülkeler’ adını taşıyor. Burada özellikle bu süreçlerden etkilenen Lübnan, Irak, İran gibi ülkeleri tanıtmaya çalıştık. Son bölümünde özellikle Kuzey Afrika ülkelerine düşeni anlatmaya çalıştık. Çalışmada 5 Arap aydınının da yazıları var. Bu bölgenin aydınlarının daha çok bir araya gelmesi gerekiyor diye düşünüyoruz. Ortak fikir yürütmemiz gerekiyor. Kitap Arapçaya çevrildi, yakında baskısı da yapılacak” şeklinde konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here