Duygusal İki Hikaye Okuyalım Bugün

0
87

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılınız bu sabah? Bugün yine hikayelerle devam edelim istedim. Sevgi ve sağlıkla kalın sevgili okuyucularım… Yase

Çocuğunuzdan Mektup Var!

Sevgili anneciğim, babacığım; Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.

Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. \”Ben senin yaşında iken…\” diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.  Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.

Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden \”Örnek çocuk\” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

Sevgiler,

& & & & &

1998 Sonbaharı

Karımı 1998’in sonbaharında kaybettim… Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, “Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri” derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı.

97’in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadik kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: “Biliyorum” dedi.

İzmir’e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine… Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.

-A.

-R.

-K.

-A.

-S.

-İ.

-N.

Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım “Arkasına bak” yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyor musunuz, her  birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997’deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden şu sözler çıktı:

“14 Mart 1997 / Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum…”

2002’deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor… Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü aşk sessiz, sevgi dilsizdir…

Anonim

Günün Şiiri

Kötüler Hep Kazanır

bir kadın gözlerini gizlemeye karar vermişse

korkunçtur, bütün gıcırtılarından yataklar durur.

ne zaman bir çim kokusu

konuşmaya karar vermişse belânın dilinden

katanalar arka ayakları üzerinde zıplar durur.

nerede gözlerini yere indirmişse bir kadın

ve siyah saçları yanlarına düşmüş

bir çim uğultusu

başlar titremeye derinden ve bu

bu susması sarssıllann koltukları tribünlerin

bu bir virüs tarafından ele geçmesi bir bedenin.

konuşmaya karar vermişse bir yağma

boşalmaların dininden

bu kadar olur.

bir vapuru iskeleye bağlayan ipler bir bir atarken

ve açık susunca nasıl korkunç bir sessizlik olur.

korkunçtur, hedefini bulamamış on bir adam

yenilgisini öpmeye eğilir en ağzından.

terli bacakların ucundan ters güllerdir krampon

eksik dişleriyle.

 

yenilmekle

ve bir kadının gözlerini bir köşede bırakmasıyla

başa çıkmayı beceremeyen bir dünyaya

ayakta durmaya karar vermişse

on bir adam

çağlar bütün kılıklarını atmış durur

ve sonuncusunu soyunmaya birazdan.

çok eski bir zamandan uzayan saçlar çözüldü.

fabrika düdüğü ötmeye hazırlanıyor.

siyah giysiler içinde bir adam saatine bakıyor.

en büyükler ve başka en büyükler

ve sevinmeye zaman bulamamış büyükler ve

ve en

sadece en ve kötüler

hakedecekse kötülüklerini ve ve

ve bir kadın gözlerini gizlemeye karar vermişse

en azından

ve kaşları kara

bir golden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bu bu

bu adamların sevinmesi korkunçtur, bu bu

bu kadınların memeleri korkunçtur o zaman, o zaman, o

zaman korkunçtur, bir babanın sarssıla sarssıla ağladığı.

 

siyahlı adam elini havaya kaldırdı

hep susmaya ezberletilmiş bir hayat geriniyor

artık almıyor kavanozlar

bir yağmur, çatlakları doldurmaya

maç, başladı

Enis AKIN

Günün Sözü

Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.

Bernard SHAW

Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.

Honore de BALZAC

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here