Deprem Değil, Sağlam Olmayan Konutlar Korkutsun

0
185

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Elâzığ ve Malatya’yı vuran deprem hepimizi can evinden vurdu. Ve elimizi başımızın arasına alarak bir kez daha derin-derin düşüncelere dalmamız gerektiğini hatırlattı. Yaralar sarılmaya başlandı ama acılar yürekte. Depremler ve doğal felaketler kuşkusuz önceden bilinse bile önlem alınmadığında büyük felaketlere yol açarlar. 6.6 şiddetinde deprem, ne zaman gelir, nereyi vurur bilemeyiz ancak binalarımız, alt yapımız sağlamsa, en azından göçük altında kimsecikler kalmazdı. Kimse “orada kimse var mı?” diye seslenmek zorunda kalmazdı. Depremler bizim gerçeğimiz bunu herkes biliyor ama nasıl önlem alıyor? Deprem vergileri ne işe yarıyor? Sonra yeni binalar nasıl denetleniyor? Nasıl bilinçlendiriliyor insanlar?

Valla biz kaderciyiz kardeşim ne önlem alırız, ne bilinçleniriz. Ne de önlemler için verilecek önerileri kabul ederiz! Yani var mı böyle bir şey. Eşeğini sağlam bağla sonra Allah’a emen et demiş büyüklerimiz.  

Her taraf bina doldu, otopark yok, önlemi yok, o kadar bitişik nizam ki ufacık bir araç bile geçmekte zorlanır. Ee şimdi ne olacak? Ufacık bir sarsıntıda binalar birbirinin içene girecek valla dehşet bir şey! Yani Elazığ sallandığında bizde sallanmıştık, bizimkiler sokağa indi. Ancak hissettiğimiz gibi değil de direk 6.6 olsaydı iki bina arasında sıkışıp kalacaktık ki bizim binalar depreme dayanıklı inşa edilmiş ya depreme dayanıklı olmayan süslü püslü binalar ve dar sokaklar?

Yani bu durumda gerçekten kaderci olunur kardeşim yani önlemin yok, çaren yok, acizsin tepeden tırnağa, bari bir kapı aralığında dur, bir masa altına sığın, çocuklarınla ne bunca merdiveni inip sokağa atıyorsun kendini.

Valla felaket zamanı o kadar kenetleniyoruz ki birbirimize gözlerimizden yaşlar geliyor, herkes yardım yarışında, keşke diyorum bu kenetlenme yalnızca felaketlerde olmasa, yardıma muhtaçlara her zaman böyle yardım yapılsa, ayrım gayrım olmadan, yalnızca insanca olandan.  

Sanırım deprem vergisini yola ya da bilmem neye harcayan büyüklerimiz de buna güveniyorlar, nasılsa insanlar yardım yarışına girişirler, yaralar sarılır ama yürekler yıkıntı. Yiten bunca can, umutlar, hayaller, sevgiler… Börtü böcek, ağaçlar, hayvanlar yıkıntı altında!

Allah rahmet eylesin kaderleri buymuş der geçeriz ya da Allah rahmet eylesin kaderleri deprem değil, alınmayan önlemler ve çürük binalar ölümlerin nedeni, deriz dinsiz, imansız olmayı göze alarak.

Ve felaketler belirleyici oluyor bazen… İnsanların içinde, dışında ne var, nasıl acayip yorumlar, paylaşımlar ortaya çıkıyor hayret bile edemiyorsunuz?

Ah biz önce insan olmayı öğrenmek zorundayız… Her şey olabiliriz ama insanlığımız eksikse hiç bir şey değiliz, keşke bunu bilseydik… Ve sevgili okuyucularım ülkece yastayız, üzgünüz, kırgınız ama bazı iyilikseverler geleceğe umutla bakmamıza neden oluyor çok şükür.

Ve şimdi yeniden büyük geçmiş olsun diyorum. Allah rahmet eylesin, kalanlara akıl ve sabır versin. İnşallah ve tekrarından Allah korusun diyeceğiz ama bizler fay hattı üzerindeyiz her an, her şey olabilir bu yüzden Allah korusun demeden önce biz korunmayı öğrenelim sevgili okuyucularım. Allah bizi her zaman koruyor zaten çünkü bize akıl vermiş, çünkü vicdan vermiş, her ikisini devreye sokmasak, suç kimin??

Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım… Abuk sabuk konuşanlara ayrım gayrım yapanlara inadına ayrımsız, gayrımız… Yase

& & & & &

İyilik ve Vefa

Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.”

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

“Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın” “Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye baslar. “Bir dakika” diye seslenir kurt: Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok.” Köylü şaşırır: “Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.” “Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt. “Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.” Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. ” Ne vefası ” der kısrak, ” Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya kovdu… ” Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar. “Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek, ” Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…”

Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir. Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, atışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. “Her şeyi anladım da” der tilki “Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?”

Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam…” İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der. Tilki de “Benim için bir zevkti” diye cevap verir.

O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: “Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş…”

Günün Şiiri

Ben Depremi Daha Küçükken Tanıdım

Bakmayın bana gamlı gözlerle,

Sormayın neden, niçin ağladın,

Nice hayallerim yıkıldı benim,

Ben depremi daha küçükken tanıdım!

 

Ben de isterdim evet gülmeyi,

Çığlıklar atıp anne demeyi,

Yüzüne bakmayı hele anamın,

Ben depremi daha küçükken tanıdım!

 

Ben depremi daha küçükken tanıdım,

Yıkarken dünyaları üstüme,

Ben depremi daha küçükken tanıdım,

Daha seni tanıyamadan, tanıyamadan seni anne!

Mesut BERK

Şöyle Garip Bencileyin

Acep şu yerde varm’ola, şöyle garip bencileyin

Bağrı başlı gözü yaşlı, şöyle garip bencileyin

Gezdim Urum ile Şam’ı, yukarı illeri kamu

Çok istedim bulamadım, şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın, hasret oduna yanmasın

Hocam kimseler duymasın, şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm, gariplere göynür özüm

Meğer ki gökte yıldızım, şöyle garip bencileyin

Nice bu dert ile yanam, ecel ere bir gün ölem

Meğer ki sinimde bulam, şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler, üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin

Hey Emre’m Yunus biçare, bulunmaz derdine çare

Var imdi gez şardan şara, şöyle garip bencileyin

Yunus EMRE

Taştın Yine Deli Gönül

Taştın yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın?

Aktın yine kanlı yaşım, yollarımı bağlar mısın

Nidem elim ermez yâre, bulunmaz derdime çâre

Oldum ilimden avâre, beni burda eğler misin

Yavu kıldım ben yoldaşı, unulmaz bağrımın yaşı

Gözlerimin kanlı yaşı, ırmak olup çağlar mısın

ben toprak oldum yoluna, sen aşurı gözetirsin

Şu karşıma göğüs geren, taş bağırlı dağlar mısın

Harami gibi yoluma, arkurı inen karlı dağ

Ben yârimden ayrı düştüm, sen yolumu bağlar mısın

Karlı dağların başında, salkım salkım olan bulut

Saçın çözüp benim gibi, yaşın yaşın ağlar mısın

Esridi Yunus’un canı, yoldaşım illerim kanı

Yunus düşte gördü seni, sayrı mısın sağlar mısın

Yunus EMRE

Sol cennetin ırmakları

Sol cennetin ırmakları

Akar Allah deyu deyu

Çıkmış islam bülbülleri

Öter Allah deyu deyu

Aydan aydındır yüzleri

Şekerden tatlı sozleri

Cennette huri kızları

Gezer Allah deyu deyu

Yunus Emre var yarına

Koma bugünü yarına

Yarin Hakk’ın divanına

Çıkam Allah deyu deyu

Yunus EMRE

Günün Sözü

Kâinat Yaratıcısına olan inanç, ilmi araştırmanın en kuvvetli ve en asil muharrik gücüdür.
Albert Einstein

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here