Çok Güzel İki Hikâye

0
1270

Günaydın sevgili okuyucularım. Güzel birkaç hikâye okuyarak haftaya başlamaya ne dersiniz? Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım… Yase

Nasipten Ötesi Yok!

Gencin birisi Kâbe’de hep, “ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim” diye dua eder.

Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi, “Neden hep aynı duayı yapıyorsun, baksa bir şey bilmiyor musun?” der.

O da anlatır: “7-8 sene önce yine Kâbe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam 1000 altın vardı. İçimden bir ses bu altınlarla, şunları şunları yaparsın diyordu. Hayır dedim kendi kendime, bu benim değil, başkasının malı, kullanmam haram olur” dedim.

Bu sırada birisi, “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu, nasıl bir torbaydı, içinde ne vardı diye sordum.

Torbayı tarif etti ve içinde 1000 altın vardı dedi. Al öyleyse torbanı diyerek verdim. Adam torbayı açıp içinden bana 30 altın verdi.

Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim, bu köle için ne istiyorsunuz dedim. 30 altın dediler. Adamdan aldığım 30 altını verip genci satın adlim. Bir iki yıl geçti.

Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki, “Efendim, ben Fas emirinin oğluyum, bu gelenler babamın adamları, beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın, onlara 30 bin altından aşağıya satma dedi. O kişiler yanıma geldi, bu esiri bize satar mısın dediler.

Satarım dedim. 60 altın verelim dediler. Olmaz dedim. İyi ama sen bunu 30 altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz dediler.

Öyleyse gidin pazardan alın dedim. Arttıra arttıra 20 bin altına kadar çıktılar. 30 binden aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Altınları verip, genci alıp gittiler. Ben o 30 bin altınla işyerleri açtım, ticaret yaptım, daha çok zengin oldum.

Bir gün bana arkadaşlar, “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim” dediler. Ben de “olur” dedim.

Nikâh kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza, “bu nedir” dedim. İçinde 970 altın var, babam Kâbe’de bunu kaybetmiş, bulan gence 30’unu vermiş.

Kalanını da bana hediye etti, çeyizine koyarsın dedi”.

Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş, vermese idim haram yoldan gelecekti, şimdi helal yoldan yine bana geldi.

Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim. Takdirden ötesi yok… Nasipten ötesi yok…

& & & & &

İnsan Hayatı Değerlidir

Jack yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 50 olduğu yerde 73 ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi? Jack arabasını sağa çekti. “İnşallah su anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer” diye düşünüyordu.

Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Bob? Bu Polis Kiliseden Bob değil mi? Jack iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Kiliseden tanıdığı bir Polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için.

“Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç”

“Merhaba Jack” Bob gülümsemiyordu.

“Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın”

“Evet öyle” Bob umursamaz görünüyordu.

“Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun suredir hiç görmedi. Ayrıca Diana bana bu akşam Patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?”

“Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum” diye cevapladı Bob.

“Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli” diye duşundu Jack

“Beni kaç ile giderken yakaladın?”

“Yetmiş. Lütfen arabana girer misin?” dedi Bob.

“Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda Takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum.”

“Lütfen Jack, arabana gir” diye üsteledi Bob.

Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu.

“Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatını istemiyor ki” diye düşündü Jack. Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamın yanına oturmaktansa, bir kaç Pazar Jack kiliseye gitmeyecekti. Bob kapıyı tıklatıyordu. Jack arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Bob Jacka bir kağıt verdi ve gitti.

“Ceza değil bu” diye kendi kendine söylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu: “Sevgili Jack, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 ay hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben… Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kerede başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hala kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Jack, tek bir oğlum kaldı”

Jack 15 dakika kadar bir sure yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı. Hayat çok değerli, sürekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve başkalarının hakkına saygı göster. Hiç bir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan hayatını asla…

Günün Şiiri

Abur Cubur Adam

İçi yalan dişi yalan
Her bakışı bin bir plan
Gül boyanmış karayılan
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Bir elinde kamerası
Sanırsın film ağası
Her dolapta numarası
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Der Mahzuni tövbe olsun
Böyle dost düşmana kalsın
Şeytanlar namazın kılsın
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Mahzuni ŞERİF

Günün Fıkrası

Tuvalet Muhabbeti

Temel otobüs yolculuğu sırasında mola yerinde inerek tuvalete gitmiş. Tuvalete girdikten kısa süre sonra, yan tuvaletten bir ses gelmiş: -Merhaba!

Temel bu sesi duyunca önce ne yapacağını şaşırmış, sonra gayri ihtiyari “Merhaba” demek zorunda kalmış. Hemen ardından:

-Nasılsın? diye ses gelmiş.

Temel yine şaşırıp muhabbete devam etmiş.

-İyiyim teşekkür ederim siz nasilsinuz?

Yan tuvaletten cevap gelmiş:

-Ne yapıyorsun? Bu soruyu duyan Temel, soruyu soranın o an ne yaptığını tahmin edeceğini düşünerek konuyu dağıtmak için :

-Trabzon’dan İzmir’e cideyrum demiş.  Ya siz? Yan kabinden  sinirli ses tonu ile cevap gelmiş:

-Aşkım şimdi telefonu kapatmak zorundayım. Yan tuvalette adamın biri var, sana sorduğum soruları cevaplıyor.

Günün Sözü

Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir.

W.LİPPMANN

Dün yaptığınız şey size hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değilsiniz demektir.

Earle WİLSON

Unutulmak istemiyorsan, ya okunacak şeyler yaz ya da yazılmaya değer şeyler yap.

Benjamin FRANKLİN

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here