Bunca Yiğit Şehit Olmuşken

0
91

Değerli okurlarım, bunca evladımız vatan için toprağa düşüp Allah’a yürümüşken, ülkemizdeki ocaklara ateş üstüne ateş düşmüşken, babalar sessiz ağlayıp da gözyaşlarını saklarken, analar “ŞEHİT” haberini aldıkları yavruları için feryat edip, yüreklerini ve yüreklerimizi dağlarken, savaşan yiğitlerimize yemek yapan, onlara kaşkol ve eldiven ören analarımızdan bazılarına acı haber verilirken, ne yazmam gerekiyordu ki, işte onu sağlıklı olarak bilemiyorum.

Şunları mı yazmalıydım… Bazı sanatçıların ulu orta kahkahalarını, yeni aşklarını mı yazmalıydım. Bunların içinde haddini bilenlerde var, onları tenzih ederim.

Evlatlarımız şehit olup toprağa düşerken ve bu işten avantaj sağlamalıyım diyerek uyduruk açılışlarda resmen propaganda yapanları mı yazmalıydım?

Kula kulluk yapmanın zirve yaptığı ülkemizde, kadınlarımızı, kızlarımızı dillerine dolayan, “Vay efendim, onlar eşofman giyip spor yapamazlar, bir işte çalışamazlar, onların yeri evleridir ve de görevleri çocuk doğurmaktır” diye fetva verip, Dini, Allah’ı kitabı istismar edip birilerine yağdanlık olan o insan müsveddelerine lanet olsun.

Ben, yüksek rütbeli iki asker babasıyım. Onlarla birlikte tüm mevcudiyetim bu vatana feda olsun. Zamanı geldiğinde bu aziz vatan için ölmeyi de bileceğiz. Ay-Yıldızlı o şanlı bayrağın altında yaşıyorsak, o bayrak bizden utanmamalı. Onu utandırmamaya özen göstermeliyiz.

Ancak, konu asla bu noktaya gelmeyebilirdi. Birazcık olsun bu aziz vatan ve Türk insanı düşünülmüş olsaydı, dağdaki eşkıya değişim uğruna şehre sokulup denetimsiz bırakılmasıydı. Emevi Camii’nde namaz kılma sevdasına düşülmeseydi, sağlam bir dış politikayla yola çıkılmasaydı sonuç tabi ki daha iyi olacaktı.

Üç beş aylık evlatlarımız dul kalmayacak babalarını tanıyan, tanımayan çocuklar babasız büyümeyecekti. Şehit analarının feryatları arşa çıkmayacak, yürekler dağlanmayacaktı.

Hepimizin çok iyi bildiği gibi, vatanın selameti adına sınır ötesi bir operasyon bile olsa, burada şahadet kaçınılmaz. Vatan için şahadet şerbetini içen, Allah’a yürüyeceklerin yeri bellidir. Yüce Yaradan’ın peygamberlerine komşu olurlar, ne mutlu onlara.

Burada yanlış yok, sonuna kadar tamam. Fakat bir konu var ki sanırım es geçiliyor ve bunu hatırlatmak aslı görevimidir, yeri gelmişken söylemeyi uygun buluyorum. Bu aziz vatan için en önemli görevimiz, yaşamaktır. “Türk” ve de “Türkiye” ibarelerini kaldırmaya çalışmak değil.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bastığın Yerler Toprak Değildir

Değerli okurlarım, ülkemizin her karış toprağı aziz ecdadımızın mübarek kanlarıyla sulanmıştır. Özellikle Bahar’da rahmetin can verdiği, insanlara maddi manevi çok şeyler veren toprak ana, muhtemelen şehit kanıyla sulandığı için bereketlidir.

Bu sözleri İstanbul’la bağdaştıramıyorum. Bildiğiniz gibi en büyük şehrimizde toprak kalmadı, her yer betonlaştı ve de kar bile yağmıyor artık. Neden orada toprak kalmadı, neden en büyük şehrimize ağırlık veriliyor?

Efendim, on beş milyon nüfuslu ve dünyanın sayılı şehirlerinden birisi İstanbul. Burada seçimi kazanan muhtemelen iktidar olur. “Ben buranın imamıyım” diyen daha sonra da Başbakan olan oradan çıktı.

Neden Doğu’ya el atmıyorlar? Neden atsınlar ki, seçmen sayısı belli, çıkacak milletvekili de. Kimin aklına gelir Doğu? Hamile kadınlarımızın kızaklarla doktora götürülürken yolda can verdikleri bölgemizdir Doğu. Yağan karın aylarca kalkmadığı, insanları evde oturmaya mahkûm eden kış günlerinin egemen olduğu yerlerdir Doğu.

Ocaklara ateş düşerken, kadınlarımız dul ve yaşına bile girmemiş çocuklarımız babasız büyüme bahtsızlığı yaşarken ve bazı soytarı sanatçılar sanki çok önemli bir şeymiş gibi ulu orta aşklarından söz ederken, bir zamanların akil insanların yavaş-yavaş gündem oluşturup demeçler verirken, birisi de çıkıp aynen şunları söyleyebiliyor.

 “Yeni dönemi, yeni sistemi inşa ediyorum. Bunu tek olarak düşünmeyin. Bu açık bir ittifak! Sadece o partiyle kalmayabilir. O iki partide ittifakta yer alabilir. Bütün milli ve yerli unsurların bu tehditler karşısında birlik ve beraberlik içinde olunması gereken günlerden geçiyoruz. Yerli ve milli olan herkesin elini taşın altına koyması gerekir…”

İnsanlar neden bu kadar hoyrat, acımasız ve de aç gözlü, bir türlü anlayamadım ama, belki de anlayanlar vardır. Bastığımız yerler toprak değil, toprak ana gibi kutsal. Bunları söylerken bir şey için de az da olsa kendimizle övünelim.

Bu sınır ötesi harekâtta iyi ki haklıyız. Haklılığımıza rağmen hiçbir ülkeden olumlu bir ses çıkmıyor. Ama “İTİDAL” tavsiyesi gırla! Bir de haksız olsaydık n’olurdu acaba? Tüm Dünya özellikle Avrupa ülkeleri Afrin’e Suriye’ye yığınak yapardı. Bildiğiniz gibi, ABD ve Rusya bölgede kalıcı gibi.

Ekranlarda şehit haberleri gördüğümüzde kendimi tutuyordum, kimseleri sevindirmeyeceğim dedim günlerce. Anam rahmetli olduğunda da “Sen evin erkek çocuğusun, ağlamayacaksın” diye telkin de bulunmuşlardı. Gözyaşlarımı içime akıta-akıta asabi bir insan oldum.

Gözyaşlarımın hürriyetine engel olmayacağım, serbest bırakacağım onları. Akarsa aksın, ayıp mı sanki?. Gözyaşlarım akarken, emsalsiz bir ülke olduğumuzu, aziz naşınızı toprağa verirken, Türk milletinin nasıl dimdik ayakta durduğunu, Sizleri cennete yollarken, ülkenin onurunu nasıl koruduğunu, Arş-ı Ala’ya baktığımda senin melek yüzünü, korkusuz gözlerini, şehit olmadan ailenle helalleştiğini anı olarak yüreğime hapsedeceğim.

Kıbrıs Barış Harekâtında, Beş parmak Dağlar’ına tırmanırken de aynı duygular egemendi hepimize. Orada da haklıydık, şehitlerimiz sayesinde orada her şey süt liman. Her olay bir tecrübe kazandırıyor ya, Beş Parmak Dağlarında kalaydım, şimdi bir şehitlikteyim. Sizi çok iyi anlıyorum, saygıyla anıyorum. Mekânınız belli, Allah’ın selameti üzerinize olsun.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Beş Parmak Dağları

Şehitlerimize şükranlarımı sunuyorum, nur içinde, gül bahçesinde huzur içinde uyusunlar, vatan için toprağa düştünüz ne mutlu sizlere. Bize şehitlik nasip olmadı, çekeceğimiz çileler varmış ve şükrediyoruz. Çıkarma gemimiz yoktu, paraşütle bizi indirmişlerdi. Havada çok zayiat verdik. Fakat sonunda oradaki mazlum insanlara huzur ve barış geldi.

Hibe yahut ithal silahları yine yasaklamışlardı. Öyle namussuz insan bunlar. Kalleş yaratıklar. Bu olaylar durulduktan sonra, silah sanayine acilen fanatik bir biçimde abanmak gerekiyor. Hangi silah aklınıza geliyorsa, hiç çekinmeden hepsini imal etmek şart, nokta!

Günün Sözü

Şehit Olanların Yeri Bellidir

Öcal’dan İnciler

Şehit Olmak Herkese Nasip Olmaz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here