Ben Yoruldum Hayat, Şu Suskun Ağzımı Açtırma Benim

0
410

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Mümin Sarıkaya’nın şarkısı var dillimde bu sabah hatta kaç sabahtan beri. Belki sizin de. Çünkü kime baksam mırıl mırıl “ben yoruldum hayat” diye dertli-dertli söyleniyor. Bendeniz dert yüklü, her ne varsa ona karşı olduğumdan ilk kardeşimin söylediğini duyduğumda “bu ne ya” dedim. Sonra duya-duya benimde dilime yapıştı.

Önce sözlerini bilmiyordum “yalnızca ben yoruldum hayat” diye söyleniyordum ama dikkat ediyordum öylesine söylemiyordum gerçekten hayattan “offf” çektiğimde dilimden dökülüyordu. Ama sözlerini belleyince! “Sana bu sözleri söyleten hayatın ne kadar zalimmiş kardeşim” dedim içimden. Sonra yine düşündüm. Hayat hangi düşünenimizi diz çöktürmedi ki namert yüzüne? En sevdiğimizi sandıklarımız bile düşmedi mi gözümüzden gönlümüzden bu son günlerde? Ve  karşımızdakini üzmemek için her dediğine “evet” demedik mi  “hayır” dememiz gerekirken ve sırf bu yüzden yorgun değil miyiz hayattan?

Ve sözlerin devamı hepimizin düşüncelerine, yüreğine, tercümanlık yapıyordu aslında.  Özelikle istersen infaz et kar etmez dilime, sözlerim ağırdır dokunur kalbe, şu suskun ağzımı açtırma benim”  sözlerini tamda bu dakikada yüreğimde hissediyorum ve bu his ki bu sabah bu şarkıyı dilime pelesenk eden.

Ve bu sabah hatta dün sabahta öbür günde hata daha öbür gün evvelinden sırf bu yüzden kendimi yorgun algılıyorum bu hayattan… Ve ağzımı açasım yok, kalemimi oynatasım da. En iyisi öykü okuyalım diyorum sadece; bazen okumak çok daha iyi oluyor yazmaktan.

& & & & &

Fena Halde Mutsuz Adam

Bir zamanlar bir tepenin üzerindeki villada bir oğlan çocuğu yaşarmış. İyide yaşarmış köpekleri atları otomobilleri ve müziği severmiş. Yüzmeye gider futbol oynar güzel kızlar bayılırmış ve “buldum “demiş. “Neler?” demiş tanrı. – büyük bir ve de yaşamak isterim, ön kapısında heykeller, arka kapısında iki köpeği ve birde uçsuz bucaksız bahçesi olsun. Siyah saçlı uzun boylu mavi gözlü gitar çalan ve tatlı tatlı şarkılar söyleyen bir kadınla evlenmek isterim. Üç güçlü oğlum olsun isterim ki onlarla futbol oynayabileyim. Büyüdüklerinden birisi büyük bir bilim adamı öteki milletvekili üçüncüsü futbolcu olsun. Ben bir seyyah olayım okyanuslara yelken açayım, dağların zirvelerine tırmanayım, insanları kurtarayım.” “ne güzel bir hayal bu mutlu olmanı dilerim”  demiş tanrı.  Bir gün oğlan futbol oynarken ayağını incitmiş. Ondan sonra değil dağlara ağaçlara bile tırmanmaz olmuş. Okyanuslar yelken açmakta hayal olmuş tabi. Bunun üzerine pazarlama okuyup, tıbbi malzemeler dağıtan bir şirket kurmuş. Bir kızla evlenmiş çok güzel iyi huylu, ama uzun değil kısaymış, saçları siyahmış ama gözleri mavi değil elaymış gitar çalmaz şarkı söylemezmiş ama harika yemek pişirir olağan üstü güzel kuş resimleri yaparmış. İşi dolayısı ile kent dışında bir villada değil kente bir apartmanın teras katında oturmak zorunda kalmış ama evinin deniz manzarası yinede harikaymış. İki köpek besleyecek bahçesi yokmuş  evinde  güzel bir kedisi  varmış. Üç oğlu olmamış ama sahip olduğu üç kızı da kendisini çok severmiş. Onunla futbol oynayamazlarmış ama birlikte denize parka giderlermiş. Uçurtma uçurdukları bile olurmuş. En küçükleri hariç tabi…

O gölgede bir ağacın altında oturur gitarı ile şarkılar söylermiş. Bir sabah uykudan üzüntüyle uyanmış ve en iyi arkadaşlına koşmuş .” ben hiç mutlu değilim “demiş.” Neden?” demiş arkadaşı ”çocukken siyah saçlı mavi gözlü gitar çalan bir kızla evlenmek isterdim. Oysa karım uzun değil ela gözlü gitar çalmıyor” demiş. “ karın çok güzel harika resimler enfes yemekler pişiriyor “demiş. Adam dinlememiş bile onu. Bir gün karısına” hiç mutlu değilim.” Diye dökmüş içini. “neden” demiş karısı. “ çünkü büyük bir bahçe içinde villada yaşamayı düşlerdim oysa kırk yedinci katta bir apartman dairesine tıkıldım. İki köpeğim bir bahçem olsun isterdim..hani nerde” demiş ona.” Konforlu bir apartmanda yaşıyoruz  oturduğumuz yerden okyanusu  görüyoruz, gülüyor eğleniyor birbirimizi seviyoruz kedimizi okşuyor, güzel kuşların resimlerini yapıyoruz, üçte harika çocuğumuz var, demiş karısı. Adam dinlemiyormuş bile. Bir gün psikologa koşmuş ben mutlu değilim diye. Niye demiş doktor. “Çünkü ben bir gezgin olmak okyanuslara açılmak dağlara tırmanmak insanları kurtarmak isterdim oysa masa başı işim ve sakat bir dizim var şimdi” demiş adam.”ama sattığın tıbbi malzemeler yığınla hayat kurtarıyor” demiş doktor. Adam yine dinlemiş b,ile. Bir gün muhasebecisine “ben çok mutsuzum” demiş. Neden demiş muhasebecisi “ben kırmızı Ferrarim olsun isterdim hep ve dünya umurumda olmasın. Oysa işe metroyla gidip geliyorum bir yığın da sorunum var” iyi giyiniyor iyi restoranlara gidiyorsun bütün Amerika’yı gezdin” demiş muhasebeci. Öyle mutsuzmuş ki hastanede beyaz giyinmiş hemşirelerle dolu bir odada yatıyormuş. Vücudunda teller hastaneye kendi sattığı kalp cihazıyla gidiyor, kollarına bağlı serumlarla besleniyormuş. Fena halde mutsuzmuş adam şimdi. Ailesi ve dostları yatağın başına toplanmışlar onlar da üzüntü içindeymiş. Bir gece adam odasında tanrı ile yalnız kaldığında “tanrım hatırlar mısın çocukken sana yalvarmış isteklerimi sıralamıştım.” 1hatırladım” demiş tanrı “güzel bir hayaldi.” “peki niye onların hiçbirini vermedin  bana?” “ verebilirdim” demiş tanrı. “ama sana istemediğin şeyleri vererek bir sürpriz yapmak istedim bak neler verdim güzel sevecen bir eş,iyi bir iş, yaşanacak güzel bir ev ve üç tatlı kız evlat bir araya getirdiğim en güzel yaşam paketlerinden biriydi bu””evet ama bana benim gerçekten istediklerimi vereceksin sandım” denmiş adam. “ben de senin, benim gerçekten istediklerimi vereceksin sandım” demiş tanrı. “sen ne istedin ki” demiş adam hayretle. Tanrının da bir şeyler isteyeceğini hiç düşünmemiş hayatında. “sana verdiklerimle mutlu olmanı istemiştim” demiş tanrı. Adam karanlık odasında sabaha kadar düşünmüş. Sonunda yeni bir hayal kurmaya karar vermiş. Yıllar önce kurduğu hayal yerine” keşke bunu hayal etseydim” dediği bir hayal… Bu seferki hayalinde sahip olduğu şeyler varmış hep. Adam kısa zamanda iyileşmiş, 47.kattaki dairesinde mutlu yaşamış. Kızlarının şen şakrak sesleri, eşinin derin ela gözleri ve harika kuş resimleri arasında mutlu olduğunu hissetmiş. Geceleri de okyanusa yansıyan kent ışıklarının dalgalar üzerinde oynaşmasına bakar gülümsermiş…

Hepimizin rüyaları vardır, değil mi? Hepimiz ailemizden, arkadaşlarımızdan ya da diğer kişilerden belirgin bir şekilde fark yaratabilen özel insanlar olduğumuza inanmak isteriz. Yaşamımızın herhangi bir anında gerçekten neleri istediğimiz ve neleri hak ettiğimiz konusunda bir fikrimiz olmuştur, fakat çoğumuz yaşamın güçlükleriyle karşılaşınca, rüyalarımızı unuturuz. Özlemlerimizin geleceğimizi şekillendirmedeki gücünü unutarak, onları bir kenara bırakırız. Güven ve ümidimizi kaybederiz. Yaşamda her şeyi değiştirecek gücün, içimizde uyuyor olduğunu hatırlamayız. Bugünden başlayarak, bu gücü uyandırabilir ve rüyalarını yaşama geçirebilirsin. Olumlu düşünme, şüphesiz önemli bir başlangıçtır. Ancak olumlu düşünme, tek başına yaşamını değiştirmek için yeterli değildir. Düşündüklerini, hissettiklerini ve yaptıklarını değiştirmek için, neler yapacağını gösteren bir plana sahip olman gerekir.

Ve sağlıkla, hayırlı günlerle, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız. Yase

Günün Şiiri

Ben Yoruldum Hayat

Ben yoruldum hayat gelme üstüme,

Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,

Gözümden gönlümden düşen düşene,

Bu öksüz başıma göz dağı verme

 

Ben yanıldım hayat vurma yüzüme

Yol verdim sevdanın en delisine,

O yüzden ömrümden giden gidene,

Şu yalnız başımı eğdirme benim.

 

Ben pişmanım hayat sorguya çekme,

Dilersen infaz et kar etmez dilime,

Sözlerim ağırdır dokunur kalbe,

Şu suskun ağzımı açtırma benim.

Mümin Sarıkaya

Mesai Bitti

mesai bitti akşam hafiften dayılanıyor

kaçılsın tezayaklar ağzına bile sürmemişler

ciddiyetle hep aynı macerayı

danışıklı bir şaşkınlıkla eğiren

eli sıkı memurlar

 

tıkır tıkır dönüyor akşam

çay üstüne çay

düğüm düğüm üstüne

şakır şukur olasılıklar kararmış ıstakada

kirli bir elliikiden yasak heyecanlar devşiriyor

muvakkat işçiler

 

sinema çıkışında bekleyen akşamlar gibi ansızın

ama ağırdan geçilir işrete

sigara kokusu ancak bu kadar yakışır

şakşakçı garsonlar doldurur karnesini

cıvıl cıvıl alkolik çıraklarının

 

pespaye bir akşamı gıdıklıyor ruhunun onulmazı

ana avrat çoluk çoçuk bir yana

çoktan vazgeçmiş kendinden

birkaç saatliğine sarılmış yalnızlığına

gözünde büyüdükçe büyüyor sabah

Arzu ASLAN

Günün Fıkrası

Ünlü dahiliye mütehassısı profesör otomobil kazası geçirdi. Derhal ameliyata alındı. Bütün ameliyat ekibi yatağının başında narkozdan uyanmasını bekledi. Sonunda kendine geldi. Neler olduğunu öğrenince dedi ki: “Kafatasımda bir delik açmanıza bir şey demiyorum. Siz operatörler de nihayet bir dahiliyecinin kafasından neler geçtiğini görmüşsünüzdür…”

& & & & &

Karı-koca iki saattir kavga ediyordu. Sonunda erkeğin sabrı taştı: “Sen ancak bir budalayla evlenmeliymişsin!” diye bağırdı.

Kadın hemen cevap verdi; “Ben de öyle yaptım zaten!”

Günün Sözü

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.

Aristoteles

İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir.

Garcia Lorca

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here