Bayrakları Bayrak Yapan Üzerindeki Kandır. Toprak  Eğer Uğruna Can Veren Varsa Vatandır.

0
4361

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Son günlerde akıl almaz olaylara tanık oluyoruz güzelim ülkemizde. Seçimlere az kala. Bizi en çok etkileyen kuşkusuz ki  ulusal basında inanılmaz bir olayın ev sahibi olarak yer almamız!!! Nasıl olurda bir ülkenin bağımsızlık sembolü olan, uğruna toprağın kanla sulandığı Ay-yıldızlı şanlı bayrağımız göndere yıldızı olmadan çekilmiş olabilir? Böylesine bir hatanın kabul edilir tarafı olabilir mi, “unutulmuş” diyerek? “Özrü kabahatinden büyük” derler bu nedeni gösterenlere. Kötü düşünmek istemiyorum ama bu umursamazlık, bu özensizlik  kabul edilebilecek  bir şey değildir. Ve sorumluların bu konuda hesap vermeleri gerekiyor bence. Yani, bayrakları diken, ütüleyen, göndere çeken insanların hepsi bu kadar dalgın olabilir mi?

Berke ile yürüyüş yaparken de sahilde dikkatimizi çoktan beri Askeriyenin bahçesindeki  bayrak çekiyordu. Berke uyardı ilk olarak. “Haftanın son günlerinde bayrak dalgalanmıyor gönderde” dedi. Dehşete düştüm “hadi ya” dedim. “Olmaz böyle bir şey.” Ama gerçekten hafta sonu yine yürüyüş yaparken bayrağın gönderde olmadığını gözlerimle gördüm. Buna bir anlam veremedik. Berke “belki hafta sonu yıkanmak için indiriliyor” dedi. “Olmaz böyle şey” dedim. Yedek bayrak olmaz olur mu? Birini indirip diğerini çekmeleri gerekmiyor mu? Tam bunu sorgulamayı düşünüyorken bu utanç verici olay patlak verdi. “Dalgınlık” demek istiyorum. Başka bir şey düşünmek istemiyorum çünkü.

İnşallah kendilerini haklı çıkaracak bir neden bulabilirler! Yoksa bu ayıpla yaşamak hiç kolay olmayacak İskenderun’da.

& & & & &

Ve bir taraftan ülkemizde  son yaşananlar canımızı sıkmaya devam  ediyor. Seçime az kala doğrusu tüyler ürpertici, korkutucu, düşündürücü! Ve daha, daha birçok düşündürücü, korkutucu olay yaşar olduk günden güne artarak. Alışık olmadığımız! Aklımızın almadığı! Vicdanımızın kabul etmediği!

Ve bütün bu olaylar yaşanırken birlik beraberliğe her zamandan çok ihtiyacımız olduğu bir zamanda keskin çizgilerle ayrılmaya başladığımızı dehşetle görüyoruz!

& & & & &

Ve Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, 7 Haziran Genel seçimleri için tekrar aday gösterilmemesi nedeniyle istifa ettikten sonra  bağımsız aday olduğunu açıkladı. Yıllarca CHP’de dirsek çürüttükten sonra sitemli olarak… Doğrusu Refik Eryılmaz sevilen faal bir milletvekili idi. Özellikle Suriye konusundaki çalışmaları ile her zaman göz doldurmuş bir şahsiyet. CHP Yönetimi her zamanki gibi yine Hatay’da bir sürü yanlışlık yaptı aday seçme konusunda. Doğrusu adayların sıralamasından tutunda adaylara kadar bir sürü itirazım vardı. Ancak zaman itiraz zamanı değil, küsmek zamanı hiç değil bu yüzden sesimizi  çıkarmadan bütün gücümüzle çalışmaya başladık. CHP’den en az beş milletvekili çıkarmak zorundayız çünkü. Sayın Eryılmaz bağımsız aday  olarak  CHP’nin oylarını bölecektir. Hayır inansam onu vekil olarak çıkaracak sayıyı elde edeceğine destek olacağız ancak inanmıyoruz ve ona gidecek oy başkalarına yarayacak her zamanki gibi. Bu yüzden bendeniz beklerdim ki sayın Eryılmaz “tamam aday gösterilmedim, hatta aşağılandım, üzüldüm yıpratıldım onurum çiğnendi ancak ben yinede Atatürk’ün partisi olduğu için partimde çalışmaya devam edeceğim” desin. Sayın Eryılmaz’ı şahsen tanımıyorum ancak resimlerinden sürekli küskünmüş gibi durduğunu biliyorum. Lütfen küsmek bize yakışmıyor sayın Eryılmaz. Bizi kimler, kimler yürekten üzüyorken, vuruyorken, uykularımızı kaçırıp, dehşete düşürüyorken.

Yinede umudumuzu kaybetmiyoruz  yinede “birlik” diyoruz “berberlik” diyoruz. İnanın kimse olduğu yerden ve bir sürü abuk sabuk davranıştan memnun değil. Ama en azından şimdilerde “kol kırılır yen içinde kalır” demeyi bilmeliyiz diye düşünüyorum.

CHP’de yaşanan aday gerginliği diğer partilerde de yaşanıyor. Bütün hızı ile. Yani MHP’de doğrusu bendeniz gazetemiz köşe yazarı Sayın Öner Çetinkaya’yı görmek isterdim. Her zaman birinci sıradan… Ancak o aday bile değil. Adalet ve Kalkınma Partisinde de yine adaylar için baya bir kavga gürültü var. Yani yalnız değil kimse  bu konuda. Tabi demokrat bir ülkedeyiz (yani öyle olduğumuzu sanıyoruz en azından…) bunların yaşanması doğal ve sonunda herkes doğruyu bulur ya da bulduğunu sanır. Dilerim ki doğruyu geç kalmadan bulalım ülkece. Kendimize ve oyumuza sahip çıkarak…

Ve sevgili okuyucularım.  Herkes “sen, ben” olsa da biz, yine bir olalım el ele ve ayrımsız gayrımsız. Sağlık ve sevgiyle… Yase

Günün Şiiri

On Beş Yılı Karşılarken

Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.

Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.

Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,

Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,

Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla .

Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb’adına girsin.

Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.

Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,

Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.

Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.

Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.

Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.

Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Mithat Cemal Kuntay

MASKE

Maske ölmek isteğidir sevgilim
gerisingeriye dönen etiket
bak gökyüzünde takma bulutlar
ümitlerini yükseğe ayarla
ve bataklık halılarında dinlen
ey kutsal beden
sana da gelecek sıra
pilindeki kuraklık yetmiyor değil mi
hatıranın yüksek gerilimine
başkalarının bantlarında batıp çıkıyor sesin
kağıttan intihar kuleleri
eteklerinde dipnotlarıyla devrildi tek tek
bilgisayarlarının depoladığı vahşetten çıkış alıyor
yeni bir maskenin formülleri
granite dönüşsün diye iskelet  iskelet ve etiket
Doğru, kolay silinebilir bir muşambadır seks
ateşten geçirir karton filmleri
bazukalar altında kadife gece
leoparlar öldü sevgilim, parslar, jaguarlar
çölü olmayan bedeviler platoların yeni aynalar
tinerle sil maskeni, ekrandaki görüntüyü ayarla
volümünü kıs kalbinin, dahili hatta seni arıyorlar

Murathan MUNGAN

Günün Fıkrası

Babasını da Söylerim!

Meşhur bir şarap üreticisinin çeşnicibaşısı (degustatör) vefat edince yeni bir çeşnicibaşı bulmak için ilan verirler. Kirli görünümlü, saç baş dağınık bir ayyaş ilan için fabrikaya başvurur.  Patron bu adamı başından nasıl defedeceğini düşünürken onu sınamaya karar verir.

Ona içmesi için bir bardak şarap verirler. Sarhoş adam bardağı kafasına diker ve “Muscatel kırmızı üzüm,  güney yamaçlarda büyümüş, 3 yıllık ve çelik kaplarda olgunlaştırılmış…”

Fabrika müdürü şaşkınlıkla “doğru” der ve ikinci bardağı uzatır. Bizimki yine bardağı kafasına diker, dilini şapırdatır; “Bu da güneybatı eğimli yamaçlarda yetişmiş Cabarnet kırmızı üzümden, 8 yıllık ve meşe varillerde saklanmış…”

Müdür daha da büyük bir şaşkınlıkla “doğru” demiş.  Sekreterine göz kırparak bir şeyler ima etmiş. Patronunun ne dediğini anlayan sekreter doğru tuvalete gider ve beyaz şaraba çok benzeyen bir bardak dolusu idrar ile geri döner.

Bizim sarhoş düşünmeden bardağı kafasına diker ve “Bu bir sarışın, 26 yaşında, üç aylık hamile bir bayan ve bu işi bana vermezseniz aynı zamanda babasının da adını açıklarım…”

Günün Sözü

-Gel denmeyen yere varılmaz.

-Yiğit olan sırını kimseye demez.

-Kötü kalbindekini dile getir.

-Her olur olmaza sırrını diyen boz bulanık çaya akmış gibi olur.
-Cehennem yerinde hiçbir ateş yoktur, Herkes ateşinin beraberinde götürür.
Karacaoğlan

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here