Başarmak O Kadar da Zor Değil

0
208

Eskiden kalben savaş yapmak “mertliğin” ta kendisiydi. Şimdi nerede o mertlikler, hepsi tarih oldu. İnsanlar birbirini illa ki ateşli silahlarla öldürmez. Hedef belirlemeyen insanlara ne anlatırsan anlat öz de boş kalır. Yürek tüket yine boş! Sebep kendince bellidir. Kaçmanın bahanesini başkalarına yüklerler. Düşünmezler nereden geldik nereye gidiyoruz diye… Demek biz değiştik onları anlayamıyoruz.

Bazen söylerim ya ‘insanların nüfusu arttıkça kargaşaları da beraberinde getirir’ diye. Birlik ve beraberliğin olduğu yerde, zorlar kolaylaşır aslında. Bireysel mutsuzlukları, toplumsal mutluluğa dönüştüren ülkeler var. Karşımızda ekmeğe muhtaç Çin vardı. Bir buçuk milyar insanın yaşadığı yerde huzursuzluk ve perişanlık hâkimdi. İnsanlar aç ve sefildi. Çok değil bundan on beş yıl öncesi öyle değiller miydi? Bugün dünya ekonomisine yön veren ülke konumundalar. Süper devletler onların attığı her adımı yürekten hissediyor. Çalışkan ve zoru başaran insanların ülkesi oldu Çin!

İpek halılar ve baharatlar onların ilk ün aldığı ürünlerdi. Şimdi onlarda neler var neler? Otomotivden demire, tekstilden oyuncağa, enerji sistemlerinden yenilenebilir enerjiye kadar yani anlayacağınız ekonomide dünyanın tepesindeler.

Bu insanlar nasıl oldu da bu sihri gerçekleştirdi? Düşüncelerin çok dışında onların bu hallerine hayret etmemek elde mi? Adamlarda disiplin ve kazanma hırsı ruhlarına işlemiş. Yokluğun ne zor şey olduğunun farkındalar. Bazen oralara gidip gelenlerle sohbetim oluyor. Sevmediğim yönlerinden biri yedikleri yemekler üzerine… Köpek, cenin, böcek ve daha bilmediğim birçok yiyeceği çekinmeden yiyen bu ulus. Bunları neden yeniyor dediğimde, bana bu kişilerin geçmiş geniş anlatımlarını yapanlar sayesinde, onların haklılıkları ortaya seriliyor.

Çin yurdunda yaşayan insanların ataları, özellikle Türk kavimlerinden çok çektiler. Türklerin taarruzlarında aç sefil kaldılar. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan Çin Seddi bu yüzden yapılmış. Çin’in orta yerlerinde mahsur kalan bu insanlar, savaşlar sonuçlanana dek ellerine ne geçidiyse onları yemiş. Şimdi iğrendiğimiz şeyler onların besin kaynaklarıymış. Ta oralardan gelen alışkanlıklarını hala sürdüren bu insanlar, her ne kadar şimdi süper devlet olsalar dahi korkuları iliklerinde. Hayatın zorluklarına karşı her an hazırlıklı şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Köklerinde yaşadıkları zor şartlar işte onları bu günlere kadar sürüklemiş.

Hiçbir şey yapmayanlar her zaman yorgundur. Yapmaları istenen azıcık işle bile hiç ilgilenmezler. Durmadan günün çok kısa olduğundan yakınır ve kendilerini etrafa atarlar. Uyku ve dinlenme gündüzlerini sarar. Gece sabaha kadar oyalanacağı şeylerle bir olur. Aslında; çalışma düzeninden yoksun insanların başaracağı hiçbir şey yoktur. Hayatı büyük bir serüven olarak görme istekleri yüzünden, yanı başında duran değerleri görmeden hızla geçen zamana yenik düşerler. Hayattan pek az şey onları mutlu eder. Bir gün gelir büyük yenilgilerle karşılaştıklarında, son pişmanlıkları işe yaramaz.

Alın terinin büyük hazzını asla görmeden yaşayan bu gibiler, bir zaman sonra bir tarafta da ölüp giderler. Onların gözünde; zafer ve yenilgi asla önemli değildir. Serüven dolu yaşamları onların en yegâne tutkularıdır. Önemli olan hayatın tozpembe geçen sürecinde durup düşünebilmeleri ama nerede…

Hızla geçen zaman; çocuksu hayallerini de bir zaman sonra alıp götürür. Kendilerini yetmeden olgunlaşmış bir meyve gibi görmeleri çaresizlikleridir. Çocukluk ve gençlik düşleri unutamadıkları saplantıları olduğundan, hep geçmiş zamanın içinde kendilerine yer bulmaya çalışırlar. Kişiler; hayat denen savaştan kaçtıkları an, karşılarına yenilginin kötülükleri çıkar. Sonraki eyvahlar ah o eyvahlar, uzanıp ama bir türlü yakalayamadıkları şeydir artık.

Bu makaleme nasıl bir yorum gelir, çok merak ediyorum.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here