Balkonda Tatile Çıkmak!

0
225

Sokrates’e kararsız bir arkadaşı, ‘Kafamdaki sorunlardan kurtulup dinlenmek için tatile çıkmayı düşünüyorum ve fakat daha yorgun bir kafayla dönmekten de korkuyorum’ demiş.. Sokrates de arkadaşına takılmış: “Sen de kafanı bırakıp tatile çık!”

Tatile girilir mi yoksa çıkılır mı? Sorunun yanıtı, tatile girip tatile çıkamama veya tatile çıkıp tatile girememe durumuna göre değişebilir.. Değişen yanıtları, Sokrates’in kararsız arkadaşı üzerinden düşünelim.. Bir: kafada sorunlar var ve sorunlardan dinlenerek kurtulmak isteniyor.. İki: Dinlenmek için  tatile girmek değil tatile çıkmak düşünülüyor.. Üç: Tatile çıkmayı düşünmek dahi kafayı yoruyor ve daha tatile çıkmadan, tatilden çıkılıyor.. Dört: Kafa yorgunluğundan korkan bir kafa ise zaten çoktan tatile girmiş veya çıkmış oluyor!

Tatile giren ve fakat tatile çıkma umudu olmayan bencileyin bir fakire sormuşlar: “Tatilde nereye? Bodruma! Gerçekten mi? Yok ya, bizim evin bodrumuna!”

Her defasında keyifli bir tebessümle karşıladığımız bu mizahta, bodrum sözcüğünün mecazı yanında, bir gerçeğin izahını da bulabiliriz.  Mecazdan payıma düşen gerçeğin resminde, çıktığım tatil mekanım balkondan, Bodrum hayaliyle mavi yolculuğa çıkma umudu bulunduğunu söyleyebilirim.. Ve fakat ne diyor “Umut” adlı şiirinde Orhon Murat Arıburnu? “Dünya döndükçe / Umut fakirin ekmeği / Ye Mehmet ye!..”

Bir arkadaşım; “Tatilde bir yerlere çıkıyor musun?” diye sorduğunda, yukarıdaki şaka geldi aklıma..  Önce,“Çıkmaz olur muyum, bodruma” şeklinde yanıtlamayı düşündüm.. Sonra vazgeçtim.. Zira bodruma inilirdi, çıkılmazdı! Mecazın da bir mantığı olmalıydı.. Ben de kendi gerçeğimi söyledim: Balkona! Balkona çıkmak için tatili beklemiyordum tabi ki.. Tatile çıkmak için balkon beni bekliyordu ve ben de tatilde balkonu bekliyordum!

Hemen söylemeliyim ki ben, mekânlara değil, her mekân ve zamanda insanlara değer atfedenlerdenim.. Bu bağlamda mesela klasik zamanlardan, ‘Şerefü’l-mekân bi’l-mekin’ / “bir mekânın şerefi orada oturandan gelir” sözünü modern mekânlara aktarabilirim..

Mekânların modernleşmesi, ‘Sanayi Devrimiyle’ başlıyor.. Teknoloji marifetiyle üretimdeki bedensel emek yükü zamanla azalıyor.. Bu olgu, bireylerin çalışma zamanlarını da kısaltıyor.. “Boş Zaman” kavramsal anlamda modern toplum literatürüne yerleşiyor.. Bu süreçte, üretilenlerin ihtiyaç üzerinden tüketilmesi ötesinde; şirketlerin daha çok kârını hedefleyen “daha çok tüket, daha çeşitli tüket, her yaşta tüket” hazzı ihtiyaç oluyor.. Boş zamanlar aleminde her mekan alışveriş merkezleriyle doluyor ve Marks’ın “meta fetişizmi” diye kavramsallaştırdığı olgu (ticari amaçla üretilen malların kullanım değerinin ötesinde, sanki metafizik bir öz varmış gibi tüketilmesi) Tüketim Toplumunun temel felsefesi oluyor.. Alışveriş merkezlerinden arta kalan boş zamanlar da paketleniyor ve turlarla “tüketim hazzıyla yıldızlanan” otellerde veya markada sembolleşen tatil köylerinde tüketiliyor..

Ben de elbette tüketim toplumunda yaşayan bir bireydim.. Dolayısıyla tatilde boş zamanımı özgürce tüketmek benim de hakkımdı.. Ve fakat benim boş zamanlarımı tüketeceğim mekân, sınırsız tüketim özgürlüğüme karşın eşitsiz değişim gücüm nedeniyle, beş sandalye bir sehpalık bir balkonla sınırlıydı.. Öte yandan balkon, hayali mavi serinlik anlamında özellikle akşamları romantik olsa da İskenderun’un turuncu sıcaklığının yakıcı gerçekliğinde gündüzleri hiç de realist değildi.. Kaldı ki çocukların “babamın ütopik tatil köyü” diye niteledikleri balkonla ilgili eleştirileri de rasyoneldi.. Mesela benim “gazete kağıdından gemilerle” çıktığım sürrealist mavi yolculuklar sonrası sahil fetişizmi üzerinden çektiğim sembolist nutuklar, çocukların televizyondan izlediği boş zamanları dolduran yazlık mekânlardan; mesela tatil köylerinden veya yaylalardan esen natürel  rüzgarın hem mecazı hem gerçeğiyle atıla düşüyordu..

Son tahlilde ben, günümüz tüketim toplumuyla sembolleşen modern tatil mekânlarının resmine baktığımda, klasik balkon sefamın, realitede bir balkon sefaleti olduğunu itiraf ediyor, hangi mekânda olursa olsun tatile giren veya çıkan arkadaşlarımı, eskimeyen eskilerin; ‘Şerefü’l-mekan bi’l-mekin’/ bir mekânın şerefi orada oturandan gelir sözüyle selamlıyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here