A, B, C… Haydi Çocuklar Okula!

0
134

Değerli Okurlarım, ilkokula başladığım günleri dün gibi hatırlıyorum. Şöyle geriye baktığımda, iki nefes arasındaki sürecin belki de büyük bölümünü kat ettiğimi düşünüyorum. Hey gidi günler, bizim duyduğumuz o heyecanı, okulların açılmasına günler kala, minik öğrencilerin duyması tabiidir. Bu heyecan müşterektir, gözleri çakmak çakmak, yüzleri pembe pembedir heyecandan.

Ve de, minik yavrularımızın ilkokula başlaması demek, gerçek yaşama merhaba denmesi anlamını da taşır. Korku, heyecan, endişe bu ilk adımı oluşturur. Artık sosyal bir çevrede, hiç tanımadığı akranları, en önemlisi uyması gereken bir sürü kural var o sosyal çevrede. Evindeki rahat atmosferden ayrılıp, apayrı bir yerde, bilgi yuvasında saatleri geçirmek kolay bir hadise değildir.

öcal sanat5

Yedi yaşına (72 Aylık) girmiş bir çocuğun okula başlama ehli­yeti vardır ama bazı koşulların olması da şart. O minik yavrunun öncelikle, bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal olarak okul olgunluğuna erişmiş olması gerekir. Ağlamalar, sızlamalar geçicidir, biraz da sınıf öğretmeninin yeteneğine bağlıdır.

Bazı çocuklar, aile içinde bireylerin ve yakın çevresinin desteği ile okumayı sökebilir ve hatta yazmayı da öğrenebilir. Bu hadise aileyi sıkıntıya sokmasa bile, kararsız kılabilir. Unutmamak gerekir ki, ilkokulda sadece bilgiler verilmez. Okul atmosferine alışmak, arkadaşlarına kendini kabul ettirmek, görevlerini yerine getirmek kaçınılmaz hadiselerdir.

Okumayı ve yazmayı evinde öğrenen çocuklar, emsallerinden daha önce okula başlarlarsa, uyum sorunu yaşayabilirler. Uyum, sıradan bir olay değildir. O yaşlarda bir kaç ayın bile büyük önemi vardır. Okula erken başlayan çocuk, okul için olgunlaşmamış durumdadır. Arkadaş edinemez ve arkadaş­sız kalır. Beden Eğitimi derslerinde bedensel gelişme yeterli olamadığından, emsalleri tarafından dışlanabilir.

Bu aşamada velilerin yapması gereken çok önemli görevler vardır. Örneğin, bir gün önce (Rahmetli babam öyle yakmıştı) çocuğunuzun elin­den tutun ve okulu gezdirin. Gezdirirken de, onu etkileyecek sözler söyleyin. Okulun öneminden, bilgi sahibi olabilmek için buranın kurallarına uyulması gerektiğinden, arkadaşlarıyla iyi geçinmenin şart olduğundan, öğretmenlerin anne gibi sıcak olduğundan söz etmek gerekmektedir.

Okulun evinize uzak ya da yakın olması söz konusu olmaksızın, çocuğunuzu bekleyin ve güzel sözlerle evinize getirin.

Efendim, okulun ilk günlerinde sorun yaşayan çocuklar ürkek, pısırık, içe kapalı çocuklardır. O yapıda ki çocuklara, “Öğretmeni ve arkadaşları, benim çocuğumu çok seviyorlar” diyerek, çocuğunuzun gururunu okşayabilirsiniz. Yani, 15-20 gün ve hatta bir ay kadar çocuğunuzla bu şekilde ilgilenirseniz, sonunda uyum sorunu çözülmüş ve ağlamalar sızlamalar sona ermiş olur. Okula ilk adımlarını atan yarınların gençlerine sorunsuz yıllarla beraber, üstün başarılar dilerim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

BU MİLLET HEP AĞLAR!

Değerli Okurlarım, millet olarak ağlamaya bayılıyoruz doğrusu. Sakın, ağlamayın… Pardon… Sakın yanlış anlamayın, kendimize acındırmak için değil. Öyle bir içimize yerleşmiş ki, nasır gibi kök salmış adeta. Bazı hadiseler karşısında ağlamamak tabi ki mümkün değil.

Bir yakınımızı kaybettiğimizde ağlarız, tamam… Mutlu günlerimizde gözyaşı dökeriz, o da tamam… Ancak, çocuk annesinden ekmek istiyor, ağlayarak… Yaramazlık yapan çocuk, ağlamayı ön plana alıyor… Bir yerde kulak misafiri oldum. Kadının birisi çiğ köftenin tarifini yapıyor, bu harika yemek için size başlamadan gözlerinden yaşlar boşalmaya, burnunu çekmeye bağladı. Sıra soğan doğramaya gelince de, gözyaşları sel oldu.

Asil milletiz, duygusal milletiz ama ağlamak için de bahane arıyoruz. Bu işte doktorların da katkısı yoktur diyemeyiz. Ne diyor hazretleri. “Ağlamak İnsanı Rahatlatır” Bunu diyen sen misin? Makaraları koyveriyoruz.

Sezon başı ev sahibim beni aramış, duygulandım doğrusu. Ne demek efendim, böylesine yoğun günlerde bir dostumun beni görmek istemesi büyük incelik, doğruyu söylemek lazım. Ev sahibim telefonda, akşama geleceğini söyledi ve sonuçta ka­pı çaldı gelen ev sahibiydi. Daha içeri girmeden eve zam yapacağını söyledi. Bunu duyar duymaz başladım ağlamaya. Hıçkırırken zam yapamayacağımı söyledim, bu defa ev sahibim başladı ağlamaya.

Daha sonra eşim geldi, baktı ki, etraf gözyaşından göl olmuş. N’oluyor demesine fırsat vermeden, baksana ev sahibi kiraya zam istiyor dedim. Eşimde başladı ağlamaya, para işi ya.

Okuldan çocuk geldi, ne görsün, anası babası ağlıyor. Hiç sek­tirmeden oda başladı ağlamaya. Konu komşu nedenini sormadan başladılar hıçkırmaya.

Biraz sakinleştik ve başımı kaldırdım şöyle. Ne göreyim ki… Geçen arabalar durmuşlar, park etmişler ve onlar da ağlıyorlar.

Yani, sözün kısası… Ben ağlarım, ev sahibim ağlar, konu komşu, eşim, oğlum, yoldan geçenler herkes ağlıyor. Niye ağlamasınlar ki, sermayesi de yok, vergisi de yok. Ağla babam ağla… Bir de, timsah gözyaşları dökenler vardır… Şöyle diyorlardı, “Biz hızlı treni yaptık ama şu kadar insanımız öldü. Buna kimse üzülmesin… Bunun adı KADER İLAHİDİR…”

Bir başkası, “Gözyaşları içinde, hıçkırarak nohut dağıtıyoruz. Yanına bir de pilav yaparsınız işiniz iş. Üç çocuktan az yaparsanız iki elim yakanızdadır. Zamanı gelince yapacağınızı biliyorsunuz, beni daha fazla ağlatmayın”

“Ağlayarak size dumanı çıkmayan, kokusu olmayan kömür dağıtıyoruz. Önümüz kış rahat edersiniz” Ama Allah bu milleti ağlatmasın. Ağlatmaya alıştıranları da ıslah etsin ve insanları sevmeye yönlendirsin. Bu millet ağlar!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Okuldaki İlk Günler…

İlkokulun ilk günleri, diğer okullardaki (orta-lise-üniversite) ilk günleriyle kıyaslanamayacak kadar heyecanlıdır, biraz korku vericidir, hâsılı oldukça ilginçtir. İlk günlerde sizi okula götüren annenizse elini, babanızsa ceketinin ucunu bırakmazsınız. Bir süre bu hengâme devam eder gider. Yanlış sınıfa girmeler, tuvaletin yerini unutmalar falan… Bunların hepsi de ilkokuldaki ilk günlerin unutulmayacak anıları… Hiç unutulur mu?

Ankara-Ulus ilkokulunda eğitime öğretime merhaba dedim. Okula başlamadan önce gazete okumayı ve yazmayı öğrenmiştim, övünmek gibi olmasın ama benim için “ileri zekâlı” demişler ve 6 yaşımda okula başladım.

İlkokula atılan ilk adım, yaşanan ilk günler hiç unutulur mu? Anılarla dolu olan o günlerde henüz altı yaşındaki bir çocuk hiçbir şey düşünemez. Ama şimdi bazı şeyleri düşünüyoruz. Üstün zekâlı denmiş ama boşuna. Bir bakan bile olamadım. Fakat birisi Samsun’a çıkacaktır…

Günün Sözü

Meyveli Ağaç Başını Eğer

Öcal’dan İnciler

Boş Teneke Çok Tıngırdar!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here