Şarkıyla Uyanmak ve İnsan İşte Bu Muamma…

0
109

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bir elim yüzümde, olmayan bir şeyler arıyor, diğer elim bilgisayarda, başım hafifçe sola doğru eğik, öylece durmuş düşünüyorum. “Düşünüyorum demek ki varım” varsan kime ne? Umutsuz ve köşeye sıkışmış algılıyorum kendini bu sabah.

Hatta dün, atölyeme gelenlere şarkı söyler misiniz diye sorarken bile. Ama zaten dün avaz, avaz söylemek istediğim şarkınlar  da  öyle neşeli şeyler değildi. Dün de çaresizdim dünde ölümü özlüyordum. Ve kendimden kaçmak için aslında avaz, avaz şarkı söylemek istiyordum. Aslında “İstiyordum” demek yanlış, içimden coşuyordu. İstemekle ilgili bir şey değil bu? Hani karanlıktan bazen korkarız ya, gece eve dönerken ıssız bir sokaktan geçerken, ya da karanlık bahçeye çıkarken bir şarkı mırıldanmaya başlarız insiyaki olarak! Ne olursa olsun türünden. Önce şöyle alt perdeden, sonra sesimizin yettiği kadar! Sesimizden güç alırız. Sesimiz bize yoldaş olur o zaman?! Koruyucu olur? Ona sığınırız  içimizdeki ve dışımızdaki karanlıktan!! Ne  kadar tuhaf değil mi?

İşte böyle bir şeydi dünkü şarkı söylemek isteği de. İçimdeki çaresizliği gölgelesin istiyordum zahir? Dün bütün gün ve gece önüme gelen herkese sordum. Şarkı söyler misiniz diye ya da bir şarkıyla uyanır mısınız diye hiç bilmediğiniz hatta sevmediğiniz  türünden olan, belleğinizin şöyle bir yakalayıp hapsettiği  ve nedensiz bir şekilde dışarı attığı?

Yok, kimse  böyle bir şey yapmıyormuş, yalnızca benim sevgili arkadaşım. O daha kapıyı açıp kendini apartmandan içeri  atar, başlar şakımaya son perdeden. Hayranım ona bu yüzden. “Bir şarkıyla asla uyanmam” dedi “nasıl bir şeyde bilmiyorum? Ama iş yaparken etrafta dolanırken sürekli söylerim.”

Onun dışında sevgili vicdan azabım kuzenim. O şarkıyla uyanmaz ama şiirle uyanır. Ve bazen beni de böyle uyandırır. Böyle güzel hatta çok güzel uyanan insan, neden kendini bunca çaresiz algılayabilir, köşeye sıkışmış falan diye sorabilir insanlar. Yani ben sorarım ve yakıştırmam. Ancak işte insan bu! Ve muamması! Özgürlüğü nerde başlar nerde biter. Ne olursa kendini köşeye sıkışmış algılamayacak?

Onu yalnız kendi bilir ya da bilmez ama işte o da onun özelliği!! O ilacını bilir ama elde edemez. Elde ettiği milyonlarca ufak tefek kimsenin göremediği minik güzelliklere rağmen bir yere gelir ve orada sınırlar vardır, zınk durur. Bir mucizeye kalır işi. Aslında mucize, sürekli yenilenmekte… Aşamadığın şey  orda kalsın… Daha güzel şeyler var sana bağışlanan her an  yeni bir güzellik keşfedecek şekilde yaratılmışsın ve bunları görüyorsun…  Ve bunun  ayrımındasın en önemlisi?

Daha hangi mucizeden yardım bekliyorsun ki? Ama dedik ya  işte insan bu? Ve muamması!! (iki elimin  parmakları birbirine geçmiş vaziyette ağzımın üzerinde, gözlerim ekranda okumuyorum ama düşünüyorum!!!) Bir kuş ötüyor hey baksana ne düşünüyorsun diye. Bir koku geliyor, tereyağlı şıralı sıcak bir tatlı kokusu? Serin bir esinti ayaklarımda dolanıyor. Ellerim yüzümde  aslında  pür dikkat  doğayı dinliyorum? Garip! Ama insan işte bu? Garip!!

Şakaklarımı sıkıyor  parmaklarım, suratım asılıyor, acayip ciddiyim… Daha hangi mucizeden yardım bekliyorsun ki? Yüzüme vuruyor bu satır. Evet hangi mucize? Ölü sevici!! Dehşet bir söz!! Bir kitap okumuştum şimdi düşmüyor dilime adı. Ama çok korkunçtu. Bir azman vardı insan bozması. Buz gibi morg ta ölülerle sevişirdi. Şakaklarım sıkışıyor kalbim gümbürdüyor. Korkuyorum, dehşete düşüyorum. O kitabı okuduğumu unutmuştum..

Kalbim boğazımda şakaklarımda atıyor şimdi. Parmaklarım felç gibi anımsadıklarımdan. Midemde kocaman bir yumruk susmak istiyorum sımsıkı ve unutmak o kitabı… Ve işte insan bu? Bir muamma… Bir şarkıyla da uyanabilir, anımsamak istemediği bir şeyle de. Çocuklarım geldi. Yine paldır küldür… İşte bir mucize hemen ona sığınıyorum!!!

Hocam biz geldik.!! Anlaşılıyor geldikleri zaten. Yüzüm aydınlanıyor  onlara bakınca  karanlıkta şarkı söyler gibi algılıyorum kendimi. Resimleri bitmiş gösteriyorlar çok güzel. Sergi açabilir miyiz hocam diyorlar, bir ağızdan. Tabi diyorum. Elim yine bir şeyler arıyor yüzümde. Yine köşeye sıkışmış algılıyorum kendimi… Gitmekle kalmak arasında bir şey..

Ve sevgili okuyucularım. Bazıları derler ki. Mekanlar ve yünler insanın başarısı üzerinde etkilidir diye. Benim böyle bir takıntım yok. Ama bazı zamanlarım var ki  yazılar akıp gider sayfalar dolar. Ve benim sayfalarım onlarca oldu şimdi. Dün ve ondan önceki günler de. Ve hepsini yollamıyorum eksiltiyorum öyle yolluyorum gazeteye. Buna rağmen uzun kalıyor. Demek bazen köşeye sıkışmış ve umutsuz algılamak uzun yazdırabiliyormuş.

Ve şimdilik kurtuluşu kaçmakta arayacağım. Bir haftaya kadar gitmeyi düşünüyorum. Çünkü insan bu  işte… Mutluyken mutsuz. İstekliyken isteksiz Ve açken tok olabilir çok zaman… Ve mutluyken ölümü özleyebilir… Ve bir saniye yeterde artar  bile mutsuz ya da mutlu olmasına… Ohhh ya çok çetrefil bu insan denen  mahluk çok….

Ve çocuklar gazetede resimlerimiz çıkacak mı diye heyecanlanıyorlar. Evet dedim gidip onları sevindireyim bari… Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Mucizeleri gözleyin her saniye bir mucize gerçekleşmekte sakın kaçırmayın. Derin bir soluk  alma, bir kahve fincanını tutabilme yetisi  bile bir mucize ve sevmek ve sevilmek ve minnacık bir esinti size özel algıladığınız. Daha  bir sürü mucize her an gerçekleşiyor. Yazarsam yer kalmayacak resimlere. Yase

Günün Şiiri

Siyah Gözlerine Beni De Götür

siyah gözlerine beni de götür daha dokunmadan kurudu irem

çöllere bir türlü yağamıyorum

yeni bir koşuşun başlangıcında

biraz deprem sonrası

biraz şehir hülyası

bir kalp yangınından geriye kalan

siyah gözlerine beni de götürartık bu yerlere sığamıyorum

pembe uçurtmalar yollandığından beri

sarardı tiryaki menekşeleri

sonbaharın tozlu kafeslerinde

sevgi turnaları yakalıyorum

turnalar gidiyor; ben kalıyorum

avareyim, asûdeyim, yorgunum

 

bilmiyorum neden sana vurgunum

erzurum garında banklar üstünde

uyku tutmuyor karanlıkları

yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum

binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür

baharın koynundan koparıp sana

ipek bir mendile sardığım yüreğimle

şehzade gülleri gönderiyorum

umutlar kalıyor; ben gidiyorum

bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini

kaptanları sorgulayan

yanından geçen küheylanların

korku tûfanına yakalandığı

siyah gözlerine beni de götür

güneş ülkesinden gelen yiğitler

benzeri olmayan bir dünya kursun

cellat, ayrılığın boynunu vursun

usul usul intizârı çürüten

bu hercai diken, bu çılgın arzu

sürüklüyor imkânsız muştuların
eşiğine gönül vâdilerini

bir ağaçtan düşen yapraklar gibi

düşüyorum tanyerine

ya topla yaralı kırlangıçları

ya da bu vefâsız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi

siyah gözlerine beni de götür

Nurullah Genç

Günün Fıkrası

Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş. Derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık fark etmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş: “Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz” Karşıdan anında cevap gelmiş: “Sen rotanı 30 derece batıya çevir!” Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesajı tekrarlamış: “Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!” Karşıdan cevap: “Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!” Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış; “Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece batıya çevir!” “Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece doğuya çevir.” Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş: “Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız.”

“Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın…”

Günün Sözü

Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.

Shakespeare

Kör cehalet çirkefleştirir insanları! / Suskunluğum asaletimdendir…
Her lafa verecek bir cevabım var…
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, / bir de söyleyene bakarım Adam mı diye…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here