2017 İskenderun Enerji Forumu Arsuz’da Gerçekleştirildi

0
248

Kara; “Çevreyi Katlederek Enerjiyi Üretirsek Yaşam İmkanlarımızı Kaybederiz”

TMMOB Elektik Mühendisleri Odası (EMO) ve İskenderun Çevre Koruma Derneği işbirliğiyle düzenlenen ‘2017 İskenderun Enerji Forumu’ Arsuz Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Arsuz Belediyesi Nikah Salonu’nda gerçekleşen foruma Arsuz Kaymakamı Musa Sarı, Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Levent Hakkı Yılmaz, İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara, EMO İskenderun Şube Temsilcisi Bülent Bozdoğan, EMO Adana Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Mak, Elektrik Mühendisi ve Serbest Müşavir Mühendis Naim Devrim, İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Araştırma Görevlisi Kemal Kaya, İSTE Araştırma Görevlisi Ömer Türksoy, EMO Enerji Daimi Komisyonu Başkanı Elk. Müh. Bülent Damar, İSTE Doç. Dr. Yakup Hameş, MKÜ Biyosistem Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Berkant Ödemiş, TOROKS Derneği Prof. Dr. Ali Kocabaş, muhtarlar, siyasiler, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan forumda, 16 lisanslı, altısı lisansız olmak üzere toplam 21 adet elektrik enerji santrali bulunan Hatay’daki elektrik santrallerinin yıllık yaklaşık 12 bin 905 GWH elektrik üretimi yapıldığı belirtilirken, Hatay’da rüzgar enerjisi kullanımında ciddi bir atılım olduğu, güneş enerjisinden ise çok az yararlanıldığına dikkat çekildi.

Forumda ilk olarak söz alan Arsuz Belediye Başkanı ve aynı zamanda Elektrik Mühendisi olan Nazım Culha, “Yerel yönetim gözüyle enerji yatırımları” konulu bir konuşma yaptı.

Enerjinin kaliteli ve sürekli olmasının önemine değinen Başkan Culha, böyle olmamasından ötürü hem genelde hem yerelde sıkıntı yaşandığına dikkat çekerek; “Özellikle yazın sıkça yaşanan enerji kesintileri büyük sıkıntı yaratmaktadır. Ayrıca şebekelerimiz çok eski, trafolar yetersiz… Halen birçok mahallemizde elektrik direklerimiz ağaç karakterli olup, şebekelerimiz ise rosse karakterlidir. Şebeke kolları ise tekniğin ön gördüğü mesafenin üç katı kadardır. Bu da ciddi anlamda gerilim düşümüne sebep olmaktadır. Bu sıkıntılarımızı TEDAŞ ve ENERJİSA’daki en üst düzey yetkililerimize ilettik.  Yaptığımız görüşmeler sonucunda şu anda Karaağaç ve Nardüzü mahallelerimizi kapsayan bir ihale ile kabloları yeraltına alma çalışmaları başladı.  Bu çalışmaların tamamlanmasının ardından o bölgemiz rahatlayacak. Ayrıca, köyden gelen beş mahallemizin de şebekesi komple revize edilmektedir. Her iki mahallemizde de trafo ilaveleri yapılmaktadır.

Kaçak inşaatlar ve abone sorunu da sıkıntı konusu… İlçemizde gerek hazine arazileri, gerek yabancı uyrukluların mülkiyetleri, gerekse özel mülkiyet olup da uzun süre bölünemeyen arazilerle ilgili ciddi anlamda bir mülkiyet sorunu bulunuyor.  Bu mülkiyet sorunları geçmişte kaçak inşaat artışına neden olmuş ve halen de yapılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda ciddi bir mücadele vermekteyiz. Çünkü, bu yapılar kentin hatta bütün ilin ve ülkenin gerçeğidir. Bu yapılar enerji talebinde bulunduklarında ciddi sorunlar yaşamaktadır.  Bu sorunun Enerjisa-Devlet-Belediye işbirliğiyle çözülmesi gerekiyor. Biz, bu konuda üstümüze düşeni yapmaya hazırız” şeklinde konuştu.

Daha sonra söz alan İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara da, ‘Enerji, Ekonomi ve Çevre’ üçlüsünün dengede tutulmasının önemine vurgu yaptı.

“Çevreyi katlederek enerjiyi üretirsek yaşam imkanlarımız elimizden gittiğinde çevreyi ne yapacağız?” diyen Kara, ülkeyi yönetenlerin, ekonominin ihtiyacı olan enerjiyi temin ederken bu süreçte ekosistemin gelecek nesillerin de hak sahibi olduğu bilinci içinde özenle, sorumlulukla gözetmek ve korumakla yükümlü olduklarını vurguladı.

Türkiye’nin, enerji kaynaklarını çeşitlendiremediği, yenilenebilir enerjiye geçemediği ve enerjinin etkin kullanımını sağlayamadığı sürece bağımsız bir enerji politikasına sahip olamayacağını savunan Kara; “Enerji politikaları planlanırken sosyal yönü önemlidir. Plansız, çevre ve toplumla uyumsuz yatırım yapılan bölgede yerleşik yaşamda olan halkın istemediği projelerden vazgeçilmelidir. Verimli tarımsal arazilere, ormanlık alanlara, balık üreme havzalarına, sit alanlarına santral kurulmamalıdır.

Birçok mevzuatla gereksiz kılınan ÇED raporlarının her türlü enerji yatırımı için istisnasız gerekli olması yasal zorunluluk haline getirilmesi, uluslar arası standartlara uygun ve eksiksiz olarak hazırlanması ve denetime tabi tutulması zorunlu olmalıdır. Enerji politikaları ekosistemi dikkate almayan geri dönülmez biçimde tahrip etme pahasına sürdürülemez. Ekonomi-Çevre-Enerji bu üçlü sacayağını birini diğerine feda etmeden dengede tutabilme becerisini gösterebilmeliyiz” şeklinde konuştu.

Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın ülke kalkınmasını rahatlıkla sağlayabilecek potansiyelde olduğunu ifade eden Kara; “Enerji kaynaklarımızın verimli kullanılmasını sağlamak en önemli iyileştirme olacaktır. Yatırım adı altında çevre hoyratça katledilmekte torba kanunlarla talan’a yasal kılıf oluşturulmaya çalışılmaktadır. Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir insan hakkı olduğu kabul edildiğinden, çevrenin korunması da yaşamsal bir zorunluluktur. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için kirlenmeleri önleme ve doğal yaşamı korumak gerekmektedir.

Günümüzde mevcut siyasi irade, doğal kaynakları yok edecek ormanları rant yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların yağmalanmasını hızlandıracak, kirlilik üretecek teknolojileri, termik ve nükleer santralleri ülkemize getirecek yasal düzenlemeler ve yatırımlara hiçbir çevre kaygısı gütmeden hız vermektedir” diye konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here