Ve Eylül…

0
69

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Cumartesi günü yani bu yazı yazılırken 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ idi. Dilerim öyle olsun. Yani en azından yüreklere  barış uğrasın bir nebzecik. Ve bugün soruyorum, “Eylül ayını seven var mı?” Ne garip bir soru değil mi?

Bendeniz severdim Eylül ayını biz zamanlar, okullu olduğum da… O zamanlar özgürdük, kaygısızdık,  ortaçağın karanlık dehlizlerinden bi haberdik. Yalnızca bilgi yüklenirdi tazecik hafızamıza. Sevgi yüklenirdi, saygı yüklenirdi, sen, ben, o değildi hiç birimiz. Eşitti okullar, aramızdaki tek fark sık sık yaptığımız bilgi yarışmalarından aldığımız sonuçlardı. Ve Türkçe dersinde hazırladığımız tiyatro oyunları idi. Hemen hemen yılda iki kez tiyatro oyunu hazırlar önce okul içinde sonra diğer okullarda sahneye çıkardık.

Okullarımızın kocaman salonları vardı kitaplıktan başka. Okulumuz tiril tirildi, uzun koridorlarında kayardık, merdivenlerden çok tırabzanları kullanırdık aşağı inmek için. Tabi bunun için kızarlardı bize gördüklerinde ama biz her fırsat bulduğumuzda yine oradan kayarak indik kocaman olana dek.

Toplu sinemalara gitmek, piknik yapmak ve daha birçok güzel etkinlikle ders çalışırdık. Kitaplarımız, ansiklopedilerimiz vardı, oradan araştırırdık kimse bize dikte etmezdi. Eylül ayı bizim için okulların açıldığı ay olduğu için güzeldi. Çünkü okullu olmak çok güzel bir şeydi. Aslında ailelerimiz de bu ayı severdi sanırsam, nihayet çocuklar  birazcık durulacak evden uzaklaşacak diye zahir?

Ve şimdi Eylül ayı?

Maşallah masraf ayı, telaş ayı, sıkıntı, stres ayı oldu daha doğrusu yaptılar. Kayıt parası başta geliyor. Resmi alınmıyor, çünkü yasak ama okullar yolunu buluyor, en azından 600 lira ile başlıyor bunlar normal okullar, özellerini saymıyorum, sonra çeşitli isimler altında dünyanın parası çıkıyor bu yoksulluk sınırında yaşayan velilerin cebinden. Kayıt öncesi çektikleri maddi manevi sıkıntılardan başka. Hadi okulla başladılar. Bu kez öğretmen seçimi başlıyor, veliler savaşıyor istedikleri öğretmene verebilmek için zavallı söz hakkı olmayan gözleri korkuyla açılmış cılız bacaklı çocuklarını.

Anaokulları keza, aynı ve daha çok masraflı, aileler sıkıntılı borç harç içinde…

Ve okullar özeller, imam hatipler ve dershaneden dönen özel okullar. Ve ayrım gayrım kocaman bir yara gibi başladı işlemeye yüreğimizde her soluk alışta yüreğimizi kanatıyor…

Okullar her sokakta nerdeyse. Ama birçok öğretmen ortalıkta işsiz, güçsüz dolaşmaya devam ediyor. Çünkü okul yönetimleri bir öğretmene bin iş yüklüyor. İki üç öğretmenin yapacağını birinin omzuna yüklüyor sömürdükçe sömürüyor.

Ve günümüzde sömürgecilik hiçbir çağda olmadığı kadar revaçta! Kiraya verilen çocuklar ve tecavüze uğrayan çocuk yaşta gelinler, hunharca katledilen hayvanlar, otobüslerde herkesin gözü önünde tacize uğrayan genç kızlar ve tacizcileri iyi halden serbest bırakan zihniyetler.

Kadını ikinci sınıf olmaktan vazgeçtik insanlıktan çıkaran karanlık zihniyetler ve onların düzeni. Dünya’nın düz olduğunu söyleme cüretinde bulunabilecek kadar kendinden vazgeçmiş sözde üniversiteliler.

Enses ilişkileri, 18 yaşından sonra olursa ancak cezayı hakkeder diyenler?

Ve yazmaktan utandığım birçok abuk sabuk olmayan resmen iğrenç olan fetvaları rahatça şurada  burada telaffuz edebilenler.

Valla hayat gülümsemekten ibarettir dememe rağmen hayat aslında dayanabilmektir, karşı koyabilmektir bütün karanlıklara. Ve her gecenin bir sabahı var diyebilmektir.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle, ayrımsız, gayrımsız kalmaya devam edelim, bütün gücümüzle her şeye ve herkese inat. Yase

& & & & &

Evde Çıkabilecek Yangınları Önleyin

Lütfen bu mesajı aile ve arkadaşlarınıza iletin…

Mesajı gayrimenkul sigortası alanında çalışan bir arkadaşımdan aldım. Okumaya değer bir yazı. Bu, göndermediğiniz takdirde listenizde bulunan birinin bu tür olaylardan haberdar olmadığı için aynı şeyleri yaşamasına neden olabilecek türden bir e-mail. Bu kötü olay geçtiğimiz hafta, orijinal mesajı yazan bayanın erkek kardeşi ve eşinin başından geçmiş.

Çıkan bir yangında çiftin evi tamamen yanmış ve geriye külden başka bir şey kalmamış. İyi bir sigortaları olduğundan, ev ve birçok eşya sigorta tarafından karşılanacak. Bu iyi haber…

Ancak, yangının sebebini öğrendiklerinde dehşete düşmüşler. Sigorta enspektörü birkaç saat boyunca küller arasında yangını çıkış sebebini araştırmış. Enspektör yangının başladığı yerin evin banyosu olduğunu tespit etmiş ve evin hanımına banyodaki prize ne gibi aletlerin takılı olduğunu sormuş. Kadın saç maşası, saç kurutma makinesi gibi bilindik şeyleri sıralamış. Enspektör kadının saydığı her aletten sonra ‘Hayır, bu yüksek sıcaklıklarda parçalanabilecek bir şey’ deyip durmuş. Ardından kadın birden banyodaki prizlerden birinde Glade oda parfümünün takılı olduğunu hatırlamış.

Sigorta enspektörü hemen atlayıp yangının sebebinin bu cihaz olduğunu söylemiş. Enspektör bu prize takılan oda parfümlerinin yangınlara diğer ev aletlerinden çok daha fazla sebep olduğunu söylemiş. Bu cihazlarda kullanılan plastiğin çok İNCE olduğunu ve hatta bir yangın sonrasında geriye böyle bir şeyin varlığını kanıtlayacak hiçbir şeyin kalmadığını anlatmış. Enspektör duvardaki prize baktığında, oda parfümünden geriye kalan iki metal parçasının hala orada olduğunu görmüş.

Çiftin banyoda kullandıkları oda parfümünün üzerinde küçük bir gece lambası bulunuyormuş. Gece zaman zaman ışığın sönükleştiğini ve ardından tamamen söndüğünü fark etmişler. Birkaç saat sonra ışık kendi kendine tekrar yanmaya başlıyormuş. Enspektör cihazın çok ısındığında lambayı patlatmak yerine sönükleştiğini ve soğuduktan sonra tekrar yanmaya başladığını, bunun da bir uyarı işareti olduğunu söylemiş.

Enspektör ayrıca birçok evin bu sebepten yandığını gördüğünden, kendi evinin hiçbir yerinde asla prize takılan tip oda parfümü kullanmadığını söylemiş.

Günün Şiiri

Her Gün Seninle

Güzel olan

Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak

Erimek yarını olmayan zamanlarda

Durdurmak bir yerde bütün saatleri

Bütün kuralları kırıp parçalamak

Sonra varmak o yerlere

Mevsimlere dur demek

Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara

Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak

Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere

Delicesine içmek

Ve unutabilmek her şeyi ansızın

Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin

Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak

Güzel olan

Sevmek seni Tanrılar gibi

Seninle Tanrılaşmak…

 

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin

Ne bu şehir kalacak

Ne bu duygusuz sürü

Bu korkunç kalabalık

Her vapur seni getirecek bana

Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim

Kapılar sana açılacak

Senin için söylenecek şarkılar

Şiirler senin için yazılacak

Her evde bir resmin

Her meydanda bir heykelin olacak

Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi

Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi

Kopup ötelerden, ötelerden

Yalnız bana geleceksin

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

 

Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm

Sende buldum erişilmez hazları

Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan

Duyguların en ölmezini sende duydum

Susuzluğum dudaklarında dindi

Yalnızlığım ellerinde

Çoğu gün unuttum açlığımı

Sende doydum…

 

İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun

Anladım yaşadığımı her nefes alışta

Seninle geçtim bütün zamanlardan

Seninle var oldum

Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

 

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim

Ne zaman oradan öpsem,

Değişir gözlerinin rengi

Yanar dudakların, terler avuçların

Dökülür kapkara aydınlık gibi

Omuzlarına saçların

Gitgide artar kalbinin vuruşları

Bir musiki halinde dünyamı doldurur

Ansızın bütün sesler kesilir

Zaman durur

Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde

Her gün seninle yeniden var oluruz

Eriyip kaybolduğumuz yerde…

 

Sesini duymadığım gün

Yaşanmış değil

Açan çiçek değil

Öten kuş değil

Yüzünü görmediğim gün

İçimde yıldızlar sönük

Güneşler güneş değil

Seni sevmediğim gün

Seni anmadığım gün

Olacak iş değil…

 

Her günüm seninle geçsin

O güneşe en yakın

Kimsenin varamayacağı bir dağ başında

Uçsuz bucaksız uzak denizlerde

İnsan ayağı değmemiş ormanlarda

Uzaklarda, en uzaklarda

O gemilerin uğramadığı limanlarda

Işığım ol, alınyazım ol benim

Vatanım ol, evim ol

Yeter ki bir ömür boyu benim ol

Her günüm seninle geçsin…

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Günün Fıkrası

Temel, bir Fransız ve bir Amerikalı ile ıssız bir adadaymış. Bir gün iyi huylu bir deniz perisi gelip demiş ki: “Uzun zamandır izliyorum sizi. Geminiz battıktan sonra çok acı çektiniz. Dileyin benden, ne dilerseniz.”

“N’olur beni Fransa’ya gönder” demiş Fransız. Hoop gitmiş Paris’e. “Beni de Amerika’ya lütfen” demiş Amerikalı ve o da hoop California’ya. Sıra Temel’e gelmiş. Düşünmüş, düşünmüş… “O Fransız ile Amerikalı uşaklaru çok ozledum. Çağur onları geriye.”

Günün Sözü

Görmeden görebilirim ama düşünmeden düşünemem.
Paul VALERİY

Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Bernard SHAW