Okumanın Yaşı Yok!

0
342

“Okumanın yaşı yok” sözünü, oldukça ilerlemiş yaşlarda okuma yazmayı söken veya bir okul bitirmek için göz nuru döken büyük kişiler için söylemekteydik önceleri.. Şimdilerde küçük yaşlardaki çocuklarımız için de söylemekteyiz..

Henüz tohum halindeyken hücreler, teknoloji marifetiyle bedensel geleceğin kayıtlarının okunduğu bir devirde, zihinsel kanıt anlamında okumanın yaşı olmaz ki zaten.. Dolayısıyla her saniyesinde yeni bir bilginin üretildiği, kodlama teriminde özetlenen sanal gerçekliğin dilinin konuşulduğu “bilgi çağında” okumanın belirli bir yaşı da kalmaz elbette..

Okumak seslendirerek söze dönüştürmektir yazılanları.. Işığa dönüştürmektir kelimeleri.. Keşfederek içindekileri, bulmaktır varoluşumuzun, varlıkların anlamını.. Yazıya geçirilmiş bir metinden kasıt, yalnız kitaplarda var olan harfler zinciri mi? Ya, yazılı bir metin gibi duran yerlerde ve göklerdeki varlığımızın ayetleri?

Bu tür bir okumadan habersiz yaşayan toplumların tarihsel sıfatı ne? Cahiliye! Güncelleştirilmiş adıyla geride kalmışlık yani.. Peki, ilk vahyi “Oku” olan bir toplumda, okumanın belirli bir yaşı olur mu?

Bilgi çağında, ileri toplumlardan geri kalıp, çocuklarımızın canına okunmaması için ne yapmalı? Doğayı okuyabilmeyi öğretmeli önce.. İyi de, altılı yaşlarda kitabi metinlerdeki harflerin dilini güç bela söken çocuklarımız, nasıl sökecek daha alt yaşlarda her varlığın farklı harflerden oluşan yazılı dilini?

Okumalı çocuklarımıza henüz tohum halindeyken kainatın diliyle varlığının metinlerini.. Kulağını alıştırmalı seslerden oluşan muazzam varlık bilgisinin ezgilerine.. Diliyle değil gözlerindeki doğa sevgisi bültenleriyle, doğanın bakışlarını hissettiği tenleriyle öğretmeli önce okumayı.. Bir fotoğraflar albümü olmaktan kurtarmalı doğanın yazını kışını, baharını güzünü, taşını toprağını, ağacını kuşunu, denizini suyunu, yağmurunu rüzgarını..

Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu aynı anda seslere çevirmekle başlar okullu olma yaşımız.. Aynı işlemi sessizce çözümleyip anlamakla eşzamanlıdır zihinsel okuma yaşımız da.. Bu bağlamda doğumla başlar okuma süreci çocuklarımızda.. Bu süreçte dönüşür kitabi yetileri kâtibi yeteneğe..

Çevresindeki varlık, olay, nesne, durumları anlama yönlü sorgulama sürecinde gözlem, inceleme, araştırma, deney yöntemlerini kullanırlar küçüklükten itibaren çocuklarımız.. Kendi okumalarının bilinciyle, sorarlar yere, göğe, denize, toprağa, ağaca, kuşa dek sürekli ve sınırsız sorularını.. Yanıtlarını buldukça artar öğrenme ilgi, merak, heves, istekleri.. Okumak doğasında var yani özetle çocuklarımızın.. Ki, doğanın, yaşamın farkına varma sürecidir bu olgu.. Her gün yeni fark etmelerle yaşam boyu devam eden bu süreci; “İki günü eşit olan zarardadır” ilkesinin yorumu bağlamında; “son tahlilde gerçek yaşamı üretmek ve yeniden üretmek” anlamında tanımlayabiliriz diye düşünüyorum ben..

Farkındayız elbette çocuklarımızın doğa kitabındaki metinleri okuma açlıklarının.. Apartman balkonlarından bir rüya gibi gördüğü toprakla haşır neşir olma hasretini, indirdiğimiz site içi küçük bahçelerde kısa süreli dindirebiliriz belki.. Ve fakat asıl, taş blok katların balkon boşluklarından erken yaşlarda kurtarmalı onları.. Okumak, okullu olmak adına; zemini beton veya asfalt kaplı bahçeler avlusunda dört duvar arasında hapsetmek için değil tabi ki.. Sınıf veya derslik denilince her ne kadar dört duvar gelse de gözlerimizin önüne, okul denilince bir de bahçe arar çünkü bakışlarımız.. Sorun tam da burada zaten.. Ki, asfalt veya beton zeminlerin üstü yeşil boyalı ağaçsız okul bahçelerimizin suni doğasını okuyabilmenin de bir yaşı olmasa gerektir bu bağlamda..

Son tahlilden hareketle ben, çocuklarımızın okullu olma ortam ve koşullarının, doğayı da okuyabilecekleri içerik ve biçimde yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyorum.. Bu düşünceme, (doğasal yaşamla okul arasındaki diyalektik bağın çok yönlü bilgi, beceri ve teknik uygulamalı bir eğitimle kurulabileceğini kanıtlayan Köy Enstitülerimizden ilhamla) ‘gerçek yaşamı üretebilmek ve yeniden üretebilmek’ umudumu da ekliyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here