Bir Demet Öykü

0
102

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah güzel birkaç öykü buldum. Tam da sırası diyerek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Babamı İstiyorum

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına, “Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun” diye sordu…

Zaten yorgun gelen adam, “Bu senin işin değil” diye cevap verdi.

Bunun üzerine çocuk “Babacım lütfen, bilmek istiyorum” diye üsteledi.

Adam: “İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon” diye cevap verdi.

Bunun üzerine çocuk “Peki bana 10 milyon borç verir misin?” diye sordu.

Adam iyice sinirlenip, “Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat” dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli-sinirli: “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder” diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, “Belki de gerçekten lazımdı…”

Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı… Yatağında olan çocuğa, “Uyuyor musun” diye sordu. Çocuk “Hayır” diye cevap verdi…

“Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim” dedi…

Çocuk sevinçle haykırdı, “Teşekkürler babacığım…” Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.

Bunu gören adam iyice sinirlenerek, “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok” diye kızdı…

Çocuk: “Param vardı ama yeterince yoktu” dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; “İşte 20 milyon… Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?”

& & & & &

Kısa Bir öykü

Ölüp cehenneme giden bir adam hakkındadır bu öykü. Şeytan bu adamı nefis yemek kokuları gelen bir odaya götürür. Odanın ortasında büyük bir tencere ve çevresinde oturan insanlar vardır. Bu çok zayıf, bir deri bir kemik kalmış insanlar acıyla inlemektedir. Cehenneme yeni gelen bu adam tencerenin çevresindeki insanların ellerinde kepçeye benzer, uzun saplı kaşıklar görür. Kaşıklar ellerine bağlıdır. Kaşığı tencereye daldırabilmekte ama hiçbir şey yiyememektedirler çünkü kaşıkların sapı o kadar uzundur ki, ellerindeki kaşıkları bir türlü ağızlarına götürememektedirler…

Lütfen der adam ‘bana bir de cenneti gösterir misin?’

Elbette der şeytan; “Sonsuzlukta birkaç dakikanın ne önemi var” der ve onu cennete götürür. Adam cennete girince hem çok şaşırır hem de kafası karışır. Gördüğü manzaranın cehennemdekinden hiçbir farkı yoktur. Yalnızca insanlar mutlu ve sağlıklıdır, kahkahalarla gülmektedirler.

“Anlayamadım der. Her şey aynı, herkesin ellerine bağlı uzun saplı kaşıklar var ve hepsi de bir tencerenin çevresinde oturuyorlar. Farklı olan nedir? Neden burası cennet” Şeytan adamın sorusunu yanıtlamaz. Tam çıkarken, adam başını bir kez daha çevirir ve olan biteni anlar. Herkes ellerindeki uzun saplı kaşıklarla birbirlerini beslemektedir…

Sonuç olarak, “Hepimiz bir bütünün parçasıyız ve hepimizin bir başkasına gereksinimi var..! Hepimiz birbirimizin tek kanatlı meleğiyiz. Uçabilmemiz için kucaklaşmamız gerekir”

Not: Bu öykü Dr. John M. Eades’in “Göğün yedinci kat meleklere yüksek gelmez” adlı kitabından alınmıştır.

& & & & &

Kandiliniz Mübarek Olsun

Regaib Kandili Nedir?

Dinimizde her Cuma günü Perşembe gecesinden başlayarak çok önemli bir gündür o cuma gününü ibadetle geçirmemiz bizim manevi yönden tatmin olmamızı sağlamaktadır. Bazı günler vardır ki diğer günlerden daha hayırlıdır o günler tüm günahlarımız affolur. İşte o günlerden biri de Receb ayının ilk cuma günüdür. Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi (Regaib kandili) denir. Regaib kelimesi Arapça bir kelimedir. “Reğa-be”, ifade olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba harcamak demektir. “Reğib” kelimesi ise, “reğabe”‘den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Kelime anlamı olarak regaib, “çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan” manalarına gelmektedir. Bu geceyi ibadetle ihya etmenin sevabı pek çoktur.

kandil mesajı2

Diğer zamanlarda okunan her Kur’an harfi için on sevap verilirse, Recep ayında yüzleri geçmekte, Regaib kandilinde ise daha da artmaktadır. Kaza ve nafile namazların sevabı ise diğer gecelere oranla kat kat fazladır. Regaib kandilinde yapılacak ibadetlerden birisi de duadır. Peygamberimiz (sas), bir hadislerinde bu gecede yapılacak duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Regaib ile İlgili Ayet-İ Kerimeler: 

Regâib kelimesi Kur’an’da geçmemektedir. Ancak “reğabe”den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur’ân’da sekiz yerde geçmekte ve “reğabe”nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır.

Ayrıca, “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tevbe Suresi, 36) Hz. Peygamber’in ( a.s.m ) ( aşağıda hadisler bölümünde bulunan) bir hadisinde, ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır: “

Regaib Gecesi ile İlgili Risale-i Nur’da Geçen İfadeler: 

Üstadımız! Nur talebelerinin okudukları bir eşi, bir benzeri daha dünyada olmayan “Cevşen-ül Kebir” isimli Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz Hazretlerinin duasını ve çok sevablı, çok nurlu, çok faziletli salavat-ı şerifelerinizi elde ettik, okumağa başladık. Sizin devam ettiğiniz bu pek kıymetdar, çok mübarek evradlar; bizim zikrimiz, bizim virdimiz oldu elhamdülillah! Fakat en ziyade Risaleleri okumağa gayret ediyoruz, ehemmiyet veriyoruz. Çünki Nur Risalelerini ne kadar sık sık okursak, bu dualardan daha ziyade feyz alıyoruz. Duaları, evradları mübarek gecelerde, hususan Leyle-i Regaib ve Leyle-i Mi’rac ve Leyle-i Berat, Leyle-i Kadir ve Cuma geceleri gibi vakitlerde okuyoruz. (Hanımlar Rehberi: 158)

“Evvelâ: Tekraren hem sizin Receb-i şerifinizi ve Leyle-i Regaib’inizi tebrik, hem Safranbolu’lu kardeşlerimizin tebriklerine mukabeleten şuhur-u selâselerini ve dört leyali-i mübarekelerini ve Nurlarla gayet ciddî alâkalarını tebrik ederiz.” (Emirdağ L. – 1: 166)

Evvelâ: Seksen küsur sene bir ömr-ü manevîyi sizlere kazandıracak olan şuhur-u selâse-i mübarekeyi ve bilhassa bu geceki Leyle-i Regaib’i tebrik ediyoruz. (Kastamonu L.: 147)

Günün Şiiri

Uçurumun Yalnız Yüzünde

maske yalnızlığı bu bizimki,

çevre denizlerden balık kokusu, korsan mavisi takıştıran

biraz solan bir çiçek, biraz açan bir dize,

hayli bizden önceki, hayli tutunmuş ve biraz somurtkan

bayılıyor çarşafı yorganı Dante ile Beatrice’e

sonra bozlakla misket arasında nice nice kamyonlarla

uğradığı her eve biraz Çalıkuşu, biraz Picasso laciverti aşılıyor

yeniden yeniden tutuluyor aynadaki aya

kırlangıçlar, sukuşları, karabataklar üleşiyor, roller ve kuşatmalar kitabından

“sırası gelmişken”i oynuyor, beklerken

bekleyişleri derinleştiren bir kuyu, bir elinden tutuyor

yanıtsız sorular terkisinde ünlemler konduruyor sokak başlarına

acıyla karanfil, dostluk anımsatan tiradlardan,

ama sizi hep ben öldüm satır aralarında

ama siz hep o konuşkan sözlüğün ikiziydiniz,

kekemeydiniz yaşanmamış mutluluklardan

“kuşağımın sancısıyım,

Mardinkapı hancısıyım” yazılı bir duvardan

çokça bir çocuk sorusuyla yılkılanan tasası geçmişimin,

sizinle her çoklukta azdık, azlığımızın coşkusuydu yürümek

yürüdükçe bir okyanus yıkardı  yüzümüzü, yıkılan atlasın terzisiydi zaman,

kırık zarlarla başlamıştım oyuna

yitirmek umrunda olmayan göçebeler gibi kördüm,

sahipsiz bir kitabın karasında gölgesiyle dans eden bu provada

alışkanlıkları sonuçlara bağlayan  ne kördüğümler gördüm

uçuruma biz yakıştırdık tüm sıfatlarını

oysa molalardan alınacak çok ders vardı

kanatlarında masum ve ikircikli bir aşkı başka aşklara uçuran

şimdi kırılıyor bir öksürük alfabesiyle tüm harfler,

bir de paylaşamadığımız korkularımızdan sorumluyuz

bizden hesap sorarken tutku vebasına tutulmuş saatler

bu yalnızlığın tarihi çok eskidi

bozuk plakları güncellleştiren bir şifre gibi boynumuzda

giyotin acısıyla mayalanan şaraplar, şarabi mutluluklar eğiren

bir tadı vardı tüm yaşadıklarımızın;

uçurum bize kendini verdi.

Altay Ömer ERDOĞAN

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler: 

Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir.

Miftah-ül-cenne

“Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” buyuruyorlar.

Camiu-s sağir

-İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur.

Müslim

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here