Geçmiş Olsun ve Geçmişin Karanlığında Kalsın Dilerim Yaşadıklarımız…

0
103

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Sinirlerimiz haşat, korkuluyuz, öfkeliyiz, üzgünüz. Çünkü kendimizi ihanete uğramış algılıyoruz. En güvendiğimiz kurum tarafından. Dünyada imajımız zaten tartışmalı maşallah şimdi tam oldu, içerde ise, terörden anamız ağlamış, nevrimiz dönmüş birde kendi kendimize terör uyguladık ya bunun içinde helal olsun bize.

Geçtiğimiz Cuma gecesi çakma darbeciler yüzünden cehennem yeryüzüne indi! Onlarca ölü ve bir o kadar yaralı. Meclise düşen bombalar ki onu kimse anlayabilmiş değil. Havalarda dolaşan jetler, silah sesleri, camilerden okunan selalar!!! Kardeşim ve çocukları sığınacak yer aramış evlerinde gece boyu ve onlar gibi olan bir sürü aile! Of aman savaştayız sanki gerçekten aşk olsun yani olacak şey mi bu? Kimi bombalıyorsunuz? Ama olmayacak şeyler bazen olabiliyor ülkemizde! Aklımıza gelmeyen ancak  aslında gelmesi gereken ve ona göre önlem almamız gereken olaylar başımıza geliyor.

Ve zaman geçtikçe derinleşerek tamir edilemez vuruklara neden oluyor, daha seksenlerdeki vuruk bütün detayları ile bizi sarmışken yeniden bu durumu yaşamak doğaya aykırı gibi geliyor ben denize ve bu yüzden gün geçtikçe sinirlerim bozuluyor. Kendi elimizle büyüttüğümüz belalar bizi vurdu. Bunu hak ettiğimizi sanmıyoruz! Yazık oldu, çok yazık, keşke o gece hiç yaşanmamış olsaydı. En kötü demokrasi, askeri vasiyetten iyidir. Ancak şimdiki durumda bir o kadar düşündürücü, insanlar sokaklarda ikiye bölünmüş, akla gelmeyecek vahşetler yaşandı. Kafa kesmeler, cesetleri tekmelemeler ve insan onurunu en az darbeler kadar yerle bir eden uygulamalar. Tabi ki herkes böyle değil ancak bu durumu fırsat bilen fırsatçılarda sokaklarda bizi onlardan kim koruyacak? Bizler darbelerle sürekli gerilere doğru itildiğimiz, darbelerden çok çektiğimiz ve darbelerin getirileri ile çocukluktan çıktığımız zamanlarda ömrümüzün karabasanlarından en kötüsünü yaşadığımız için.  Asla ve katha darbeleri desteklemeyiz ve destekçilerini de nereden gelirse gelsin kabul etmeyiz. Ancak kan içicileri de desteklemeyiz, bizim görevimiz demokrasiye sahip çıkmak, adam öldürmek hele hele bu şekilde asla değil. Zaten imajımız çizildi bari sokaklara demokrasi adına dökülen bizler kendimizi ve amacımızı aşmayarak imajımızı daha çok zedelemeyelim.

Zaten darbenin oluş şekli amacı da on beş bilinmeyenli denklem gibi. Çöz çözebilirsen. Herkes kendinden bir şeyler söylüyor ipuçlarından giderek. Ancak on beş bilinmeyenli problemi çözebilsek bile ne olacak ki? Artık yaşananlar yaşandı, korkular vuruklar, cehennem azabı göz göre göre, küçük büyük, bilen bilmeyenlerce yaşandı. Yaşananları geri alabilir miyiz? Birçok masum ya da değil can gitti. Onları geri getirebilir miyiz?

Hiçbir şey yaşananları geri getirmez sihirli değneğimiz olsa bile ancak şimdi daha uyanık olabiliriz. Değerlerimize daha çok sahip çıkarak, eğilmeden bükülmeden. Partililere de çok iş düşüyor, uyumasınlar, rehavete düşmesinler. Onlar seçilerek gelmişler, bunun değerini bilip seçmenlerine karşı sorumluluklarını, haklarını, güvenliklerini sağlayarak yerine getirsinler lütfen. Öyle hep birlikte TV’lerden demokrasiye vurgu yapmaları ile demokrasi olmuyor, demokrasiyi hayata geçirmek için uğraşsınlar.

Ve sevgili okuyucularım gerçekten yaşadıklarımız korkunç şeylerdi, keşke yaşamasaydık, keşke masum çocuklarımız bunu görmeseydi! Dilerim asla bir kez daha böyle şeyler yaşamayız. Her zaman kardeşçe, birlik beraberlik içinde sağlıkla sevgiyle yaşarız. Ülkemize, milletimize yeniden geçmiş olsun ve geçmişte kalsın diyorum. Yase

& & & & &

Bana Bir Tüfek Verin

Mâlum Sultan Abdülhamid Han, hal’inden sonra Selânik’teki Alatini köşküne hapsedildi. Bir gün Alatini Köşkü muhafız kumandanı kolağası Rasim Celaleddîn Bey, sultan Abdülhamid Han’la konuşmak için izin isteyerek huzûruna gelip: “-Zât-ı hümâyûnunuzu rahatsız ettim. beni mâzur görünüz dört düvelle harp hâlinde olduğumuzu söylemem gerekiyor” deyince Sultan hayretle: “-Dört düvelle mi?.. Kim bunlar Rasim Bey? Hemen Allah ordu-yı hümayuna nusret, kuvvet versin, inşaallah zafer bizimdir?” diye sordu.

Rasim Bey başını yere eğmiş, ağlayacak gibi konuşuyordu: “Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’la hâkanım ve maalesef yenilmek üzereyiz.”

Sultan: “-Dört düvel birleşir de haberimiz olmaz mı Rasim Bey? Bu nasıl bir gaflettir! Bu devletler birleşemezler ki!.. Aralarında kilise kavgası var… Yıllar yılı süren Makedonya boğuşmasını hatırlamıyor musunuz?” diye sordu.

yase-osmanlı1

Rasim Bey: “-Kiliseler kanunu çıkararak Meclis-i meb’ûsan ve ayan bu ihtilafı hal etti. Başımıza bu işlerin açılacağım kim bilebilirdi ki? Selanik bugün yarın düşmek üzere… Sizi Istanbul’a götürecekler. Bunu hemen size haber vermek için emlr aldım” dedi.

Buna çok üzülen Sultan Abdülhamid Han büyük bir öfke ile: “-Rasim Bey! Rasim Bey!.. Selanik demek, İstanbul’un anahtarı demektir! Ordumuz nerede, askerimiz nerede? Nasıl bırakılıp da gidilir?.. Bırakıp gidersek tarih ve ecdad bizim yüzümüze tükürmez mi?.. Biraderim hazretleri buranın tahliyesine razı mı oldu?.. Hayır, ben razı değilim! Yetmiş yaşımda olduğuma bakmayın… Bana bir tüfek verin, asker evlatlarımla beraber Selanik’i ben son nefesime kadar müdafaa edeceğim!” dedi.

Fakat Sultan Reşad’ın selamı ve ricası iletilince, bir Osmanlı hanedanı mensubu olarak Padişah’ın iradesine boyun eğmek durumunda olan sultan Abdülhamid Han, İstanbul’a nakledilmeyi kabul etti.

Günün Şiiri

Ey Özgürlük

Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını

Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını

Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına

En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını

Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,

Gölgede değirmene yazarım.

Uyanmış patikaya, serilip giden yola,

Hınca hınç meydanlara adını ey Özgürlük.

Kapımın esiğine, kabıma kaçağıma, içindeki aleve,

Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.

Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına,

Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa, yazarım adını.

Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye,

Yazarım ben adini, yazarım.

Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata,

Senin için doğmuşum, haykırmaya.

Ey özgürlük!

Zülfü LİVANELİ

Kaldırımlar

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

Necip Fazıl KISAKÜREK

Yurdum Benim Şahdamarım

Engereğin dişlerine işledim,

Oğlu dişlerine

Oluklu, çentik…

Ve vurgun,

Gözleri bir çift cehennem

Burnuna kan tütmüş

Pars bıyığına…

Dağın pulat yüreğine işledim,

Şimşeğin masmavi usturasına

Sevdanı usul-usul

Sevdanı mısra-mısra

Lo ben seni hapislerde sevmişim,

Ben seni sürgünlerde.

Yurdum benim şahdamarım…

Yücende buzul

Ve kar,

Maviş dağ tavşanları

Gün vuranda alaran

Zemheri yılanları

Ve yahut bir hışımla

Öyle çakılan

Sonsuzluğun yakışığı kartallar.

Başım gözüm üstünesin

Suskum, avazım üstüne…

Adından başka silah

Yazgından başka günah

Daha yazmamış

Hiçbir gizli dosyada

Hiçbir açık kitapta.

Ahmed ARİF

Günün Sözü

Bir insan hakkında, başkalarının onun için söylediklerinden çok, Onun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir.

Leo Alkman

Az şey bilirsek bir şeyin doğruluğuna emin olabiliriz, bilgi artınca kuşku da artar.

Goethe

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here