O Köy Bizim Köyümüzdür…

0
14

Ben aslen Abacılı-Bekbele köyündenim. Ancak İskenderun merkezinde, Çay Mahallesinde bulunan evimizde dünyaya gelmişim. Çay Mahallesinin en eski sakinlerindenim. Merhum babam bu mahallenin birkaç dönem muhtarlığını da yaptı.

Abacılı; Bekbele, Bitişik, Kavaklıoluk ve Akçay köylerinde yaşayan toplam insanların meydana getirdiği bir cemaattir. Bu cemaate bağlı Kırıkhan’da bazı köyler daha vardır. Delibekirli, Karaçağıl, Telbizek, Karataş gibi eskiden köy olan bu yerleşim birimleri, Hatay’ın Büyükşehir statüsü kazanması ile birlikte mahalle olmuştur. Bu cemaat mensubu yaşayan insanların nüfusu bugün 60 binin üzerindedir. Atalarımız yaklaşık 250 yıl önce Maraş’tan göç ederek yukarıda saydığım köylere dağılmıştır. Hatta Antakya’nın Akcurun köyünde yaşayan ve “Doğru” soyadını taşıyan insanlar da akrabalarımızdır.

Abacılı Cemaati yerleşmiş bulunduğu yukarıda saydığım yerleşim birimlerinin tümünü kapsayan bu topraklara kendi adını vermiştir. Yani atalarımız “Abacılı”ya yerleşmemiş, o topraklara yerleştikten sonra yaşadıkları bölge “Abacılı” adını almıştır. Abacılı, 24 Oğuz boyundan biri olan “Bayat Boyu”na mensuptur. Tamamı Türkmen’dir. Tabii Abacılı’ya sonradan katılan aileler de var. Onlar da kız alıp verme nedeniyle Abacılı halkı ile akraba olmuş ve kendilerini “Abacılı” mensubu olarak kabul etmişlerdir. Buna rağmen bu sonradan aramıza katılan bazıları “Abacılı” diye bir şey yok dese de “Abacılı Cemaati” Başbakanlık arşivlerinde Dulkadiroğullarına bağlı bir cemaat olarak ifade edilmektedir. Arzu eden internetten araştırarak bulabilir.

2008 yılında akrabalarımızla bir araya gelerek “Abacılı Yörük-Türkmen” Derneğini kurduk. İlk başkanlığa emekli öğretmen Mehmet Kılınç’ı getirdik. Ancak işlerinin yoğunluğu nedeniyle başkanlığı ben devraldım. Şu anda dernek başkanı idealist, çalışkan, sevecen, yardımsever yeğenim Duran Bilgin’dir. Başkan Bilgin çok özveri ile çalışmakta, öğrencilere burs, muhtaç olanlara gıda yardımı yapmaktadır. Çalışmaları takdire şayandır. Kendisine bu derneğin kurucusu olarak teşekkürü bir borç bilirim.

Tüm bunları neden yazdım? Çocukluğumda yazları kardeşlerimle birlikte Bekbele yaylamıza gider teyzemin yanında kalırdık. Teyzemle annem, amcamla ve babamla evlenmişler. Yani teyzem aynı zamanda amcamın eşiydi. Mekânları Cennet olsun. Kardeşlerinin en büyüğü olan Duran amcam, Ali Kuddusi denilen, sonradan Ermeni olduğu ortaya çıkan hoca kılıklı birinin “şapka giyen, Türkiye’yi isteyen kâfirdir” fetvasıyla bir takım insanımızın beynini yıkayarak Suriye Şam’a götürdüğü bazı insanlar tarafından sırf şapka giydiği için katledildi. Dedem, amcalarım ve babam Atatürkçü idi ve hepsi özellikle fötr şapka giyerlerdi.

Ben yaz aylarında gittiğim köyde çocuklara özenerek onların giydiği şalvarı giydim. Sabahları çobanların davar sürülerini meralara götürürken çıngırakların çıkardığı ses bana bir melodi gibi gelirdi. Amcamın büyük oğlu Ali Abimle harmana gider düğen sürerdik. Akrabalarımdan Hacı Hösünle birlikte mısır tarlalarımızda ateş yakar, doyuncaya kadar darı yerdik. Evlerde mutlaka tavuk ve dolayısı ile taze yumurta bulunurdu. Herkes katığını kendisi yapar, hayli zahmetle pişirilen “toyga” çorbasının tadına doyum olmazdı. Teyzemin nar gibi kızarmış darı bazlamasının arasına çökelek koyup yaptığımız (sokumun) dürümün lezzetini asla unutamam. Bekirli deresinde halamın oğlu rahmetli Ali, davar güder, karşılaştığımız her yerde “dayıoğlu dur sana bir teleme çalayım”  der, çaldığı telemeyi afiyetle midemize indirirdik. Telemenin ağzımızda bıraktığı o rayihayı hala duyarım.

Şimdilerde ara sıra gidiyorum köye ama artık insanlarımız ekmeği fırından yiyor. Sebzeyi manavdan alıyor, yumurtayı bakkaldan… Köye girişimizde genzimizi dolduran o mis gibi portakal çiçeği kokuları artık yok! Davar çıngırakları her zaman hatırlayacağımız bir nostalji olarak hayalimizde…

Ne yaptılar köyleri mahalle yapmakla? İnsanlarımız evlerinde küçük veya büyükbaş hayvan besleyemiyor. Arıcılık yapamıyor. Ekmek dâhil her şeyi dışarıdan satın alıyor. Tabii üretemediği için şehirde yaşayan insanlar da o doğal ürünlere artık ulaşamıyor. Her şey ateş pahası…

Velhasıl köyleri yok ederek tarımı, hayvancılığı öldürdüler. Halk enflasyon ve pahalılıktan kırılıyor. Kimin umurunda? Birileri daha da zenginleştikçe, millet açlık ve sefalet deryasında boğuluyor.

Türk insanı bu perişanlık içinde iken iktidarın üç ortağı 50 bin kişinin katili Artin Agopyan’ın ayağına gidiyor.

Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here