Yaşam Devam Ediyor…!
Otomobil Yine Rekora Gidiyor
Ekim 2025’in otomobil satış rakamları açıklandı. Yine bir rekor, yine bir çılgınlık… SUV pazarında Volkswagen-TAİGO 4.111 adet ile başı çekiyor. Hemen ardından sırasıyla: 2. Volkswagen T-ROC, 3. Toyota C-HR, 4. Fiat EGEA Cross, 5. Nissan Qashqai ve 40. sırada ise 328 adet ile Kia Sportage. Listede en ucuz aracın fiyatı 1 milyon 353 bin TL, en pahalısının fiyatı 6 milyon 155 bin TL.
Evet, yanlış duymadınız. Bir zamanlar daire alınan parayla artık sadece “bir araba” alınabiliyor. Ve 2025 yılı sonunda 1 milyon 350 bin adet yeni araç satışı bekleniyor. Bu kadar araç nereye sığar derseniz? “Allah geniş yer versin” der gibi otopark arayan milletin duasına kalıyoruz.
KÖR TUTTUĞUNU BIRAKMAZ
Atasözleri toplumun hafızasıdır. Ama bazıları, farkında olmadan kalpleri incitir. “Kör tuttuğunu bırakmaz” deriz mesela. Söyleyenin aklında inatçılık vardır belki ama duyan bir görme engelli için bu söz, yıllardır süren bir dil yarasıdır. Oysa biz dilimizle büyür, dilimizle eğitiriz.
Ne söylediğimiz kadar, nasıl söylediğimiz de önemlidir. Bugün artık “dil yarası”nın, fiziksel yaralardan daha derin olduğunu biliyoruz. Güldür-Güldür ekibi de birkaç hafta önce bu konuyu sahneye taşıdı. Salondan kahkahalar yükseldi ama aslında hepimize ayna tutuyorlardı.
Bir karakter “topal kaz” deyimini eleştirirken, “Ben niye kaz oldum da topal oldum?” diye soruyordu. İzleyen herkes hem güldü hem düşündü. Çünkü hepimiz o kelimeleri günlük hayatta farkında olmadan kullanıyoruz. Bizim “kör tutar, sağır duymaz” diye başlayan atasözlerimiz var ama hiç “gören paylaşır, duyan anlatır” diye biten bir sözümüz yok.
Belki de zamanı geldi: Dil, artık sadece öğüt veren değil, değer veren olmalı. Yani mesele sadece atasözleri değil, farkındalık meselesi. Bugün çocuklarımızın “engelli” yerine “özel birey” dediğini duyuyorsak, bu bir ilerlemedir. Ama biz hâlâ eski kalıpları “ne var canım bunda” diyerek sürdürüyorsak, bu bir duraksamadır.
Kör tuttuğunu bırakmaz demeyelim artık. Belki şöyle diyelim: “İnat eden, yanlıştan dönmez…” Hem anlam yerinde, hem gönül kırılmaz. Unutmayalım; söz, insanın aynasıdır. Ve bazen bir kelime, bir yüzyıllık önyargıyı taşır. Artık o aynayı biraz daha temiz tutmanın zamanı.
İŞ VAR AMA YETİŞENE! KAMU KURUMLARINDA İSTİHDAM RÜZGÂRI
Son günlerde kamu kurumlarında istihdam rüzgârı hızlandı. Belediyeler, AFAD, üniversiteler ve daha birçok kurum yeni çalışma arkadaşlarını bekliyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi 200 kişi, AFAD 1.250 kişi, Kocaeli Üniversitesi ise 114 idari personel ile üniversite kapılarını biraz daha canlı tutacak. Ama işin esprisi; bu sadece görünen kısım. Daha onlarcası, yüzlercesi ve hatta binlercesi bir şekilde ilanlarla karşımıza çıkacak.
Yarış Başladı, Ama Tebessümü Unutmayın! İlanları okurken bir an için tebessüm ediyorsunuz: Kimisi “hadi bakalım, yarış başlasın” diyor, kimisi “işe girmek için maraton koşacağız” diye iç geçiriyor. İlanlar hız kazansa da, herkesin gözü hâlâ “ben yetişebilir miyim?” sorusunda. Evet, iş var ama marifet yetişmekte. Özgeçmişiniz hazır, belgeleriniz tamam, internet başında yüzlerce kişiyle aynı anda tıkladınız mı?… İşte o zaman tam anlamıyla bir oyun başladı demektir.
MORAL BOZMAYA GEREK YOK
Ama moral bozmaya kesinlikle gerek yok, çünkü yol hâlâ açık ve ilanlar gelmeye devam ediyor. Öyle ki, bir adayımız tam 17 yıl sonra bile bir kamu görevine memur olarak atandığını öğrendi… Ela Gülsen, 1999’da yapılan bir sınavla ataması yapılmasına rağmen 2016’da bu atamadan haberdar (yenisafak.com) olmuş. Bu da gösteriyor ki süreç bazen beklenenden uzun sürebiliyor ama umut hâlâ var.
Dolayısıyla; hazırlığınızı aksatmayın, çünkü ilanlar geliyor ve gelmeye devam edecek. Sabırlı olun, bazen “geç kaldım” dediğiniz anda bile kapı aralanabiliyor. Gülümsemeyi unutmayın, yarışın mizah katmanını yakalayabilmek ruhen güçlü kalmanıza yardımcı olur.
SON SÖZ
Toplum olarak iş arama telaşımızı hicvediyoruz, ama içten içe şunu biliyoruz: Sistem, hızlandığında bile koşu pistini biraz sıkılaştırıyor. Yani, iş ilanları çıksa da, herkes her zaman kazanamayabilir. Ama moral bozmaya gerek yok! Çünkü bir şekilde, bir yerden, mutlaka “tam benlik” bir pozisyon size de denk gelecek. Ve o gün geldiğinde, gülümseyerek şöyle diyeceksiniz: “…Demek ki biraz sabır, biraz hazırlık ve biraz da şaka anlayışı gerekiyormuş.”
Unutmayın; iş dünyası bazen bir koşu, bazen bir maraton, bazen de bir hiciv sahnesidir. Önemli olan tempoyu kaybetmeden, yarışta hem gülebilmek hem de ilerleyebilmektir.







