Zamanı İyi Değerlendirelim

0
104

Değerli okurlarım insanoğlu ölümsüz değildir. Doğduktan sonra o önemli gerçekle randevuludur. Randevu yerine gelinceye kadar ölümden ne kadar çalarız, işte o belli değil. İstisnaların dışında 0 – 100 rakamları arasında bir yer. Biz insanlar nerede olduğumuzu bilmiyor ve aynı zamanda ölümü kendimize yakıştıramıyoruz fakat bir gerçek var ki, insanlar yaşlanmayı durduramazlar ama yavaşlatmak elimizde.

Bu yavaşlatma eylemi nasıl olacak dersiniz…

Sık sık söylüyorum, yinelemekte yarar var. Yürüyüş sporunu ihmal etmeyeceksiniz. Her gün yarım saat… Yazın Kardelen Sitesi’ndeyim ve her gün sitenin çevresini 12 defa turluyorum. Bir saatimi alıyor ve onun içinde herkesten genç duruyorum dikkat ederseniz.

Uzaktan fark edilen bir insan olmalısınız. Herkesi size gıpta etmeli ve de siz bunu hissetmelisiniz. Bayanlar kendine yakışır şekilde süslenmeli, günaşırı giysiler değiştirilmelidir.

Erkeklere gelince; Tıraş olmayı ihmal etmemelidir, evinde ve dışarıda giyimi göze hoş gelmelidir. Yalan söylemeyen tek nesne aynalardır. Onun karşısına geçtiğinizde, moral motivasyonunuz bozulmamalıdır. Yani kendinizle barışık olup, kendinizi beğenmelisiniz.

Komşularınızla, dostlarınızla sohbetlerinizde onları yüceltici ifadeler kullanmalısınız. “İnsan olmak” hepimizin ortak kimliğidir.

Ancak, çevremizde yakınımızda o kadar gereksiz insanlar bulunuyor ki, onlarla merhabadan öte bir dostluğunuz olmazsa, kazanırsınız hem de çok…

Özellikle, yaşamınızda dedikoduya yer vermeyin, gıybet yapmayın. Zaten bunları uluorta yaparsanız sizin insanlığınızdan şüphe edilir bilmiş olun.

Zamanı iyi değerlendirmek, yaşlılığı yavaşlatmak, o yılları tadına vararak, buram buram yaşamak sizin elinizde. Sevdiğiniz ve sevildiğinize inandığınız dostlarınızı sık sık rahatsız etmeyin. Biraz özlem hasıl olmalı…

“Uzaktaki dost daha sıcaktır”

Bu ifade bana aittir ve sonuna kadar yanında ve arkasındayım. Bu vecizeyi uygulamaya çalışın, çok kazançlı çıkarsınız…

Eşinizle ortak yönünüz biraz fazla olmalı. Anılarınızı anlatırken mutlu olmalısınız. Birer duble parlatırken insanın aklına çok güzel şeyler gelebilir. Eşinizin safiyane anlattığı anılarını daha sonra koz olarak kullanmamalısınız.

öcal sanat12

Hazan mevsiminde ağaçlardan düşen yaprakların hiç acelesi var mı? Yavaş yavaş, aheste aheste yere iniyorlar ve onların sonu oluyor. İnsanların da sınırlı olan ömürlerinde mutsuz olmalarına gerek var mı?

Ömür sınırlı da olsa, mutlu olmanın tadına varmalıyız. Tüm güzellikler ve Allah’ın selamı üzerinize olsun…

Mutlu olun mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Mutluluğun Kendisi

Değerli okurlarım, değişik karakterlere sahip insanların yaşadığı bir garip dünyada yaşıyoruz nedense. Başka bir seçeneğimiz de yoktur.

Ancak bazı tipler vardır ki, mutluluğu başkalarının mutsuzluğunda bulmak ve o şekilde mutlu olmak isterler. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım ve bunlar çok tehlikeli insanlardır. Bu karaktere sahip olanlar da aramızda bulunmakta.

Bu karakterde olanlara biraz yaklaşıp, açalım… Bunlar sevdiklerini söylerken bile riyakardırlar. Bakışları bile bazı şeyleri çağrıştırır. Bu karaktere sahip olanlar, önce kendilerine sonra da size yalan söylerler. Ve de hiçbir zaman bu yalanlarından dolayı pişmanlık duymazlar.

Çünkü, kendi mutluluklarını, başkalarının mutsuzluğunda bulmayı amaç haline getirmişlerdir. Kendi çıkarlarından başka bir şeye akılları ermediğinden, sen ne kadar mutsuz olursan, onlar o kadar mutlu olurlar.

Yıllarca önceydi… Dolaylı olarak böyle birini tanımıştım… Aklı başında gibi görünen, iyi bir işi olan, fiziği oldukça düzgün, kültürü de yerinde denilebilecek bir kadın. Bütün bunların yanı sıra, manevi değerlere aldırmayan, ruh fakiri, empati yeteneği olmayan, acımasız bir insan tipi…

Anlattığına göre (inanmak mümkün değil) evli bir adamı sevmiş. Demek ki bir yolunu bulup adamı kandırmış. Ancak bu başarı 70 yetmemiş kendisine. Adamın karısının acı çekmesini istiyormuş. Yatıp kalkıp planlar kuruyormuş bunu sağlamak için. Yani o kadın ne kadar dibe vurursa, o kadar mutlu hissediyormuş kendisini. Tiksinti duyulacak, utanç duyulacak yaklaşımlar içinde olan bu kadını bakışlarımla ürküttüm.

-Daha sonra ne oldu, dedim…

-Sonra pişman oldum ve adamın peşini bıraktım, dedi.

Resmen yalan söylüyordu, kadının yüz hatlarında ve o hatlarda şeytanın ta kendisini gördüm. Karakterinin değişmesi mümkün değildi.

Hayat akıp gitti, aradan uzun yıllar geçti… Konuştuğum insanlardan, dinlediğim hayata öykülerinden, tanık olduğum yaşamlardan öğrendim ve gördüm bu acımasızlığı.

Bir gerçeği de söylemeden geçemeyeceğim…

Bu acımasızlığı çok az kişinin icra etmediğini de öğrendim. Maalesef sayıları çoktu başkalarının mutsuzluğundan keyif alanların…

Ne sevmeyi bilir bu insanlar ne de sevilmeyi… Çünkü acı çekecek kadar temiz, ufacık bir yer bile yoktur yüreklerinde.

Dışarıdan ne kadar güzel gözükseler de şeytanın ve İblis’in ta kendisidir bu zavallı yaratıklar. Bunlar insan değillerdir, ne için yaşadıkları bilinmeyen, hayatın ‘Kötülük Çiçekler’ onlar…

Mutlu olun mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Kayıp Mezar

Güneş doğudan doğar.

Madenlere hiç doğmaz.

Adaletsiz…

Karanlık, acımasız

Kül yağar, çaresiz.

Bekler dışarıda,

Üç’er, beş’er çocuklar

Topları bile yok oynayacak.

Ama… Köpeklerinin adı Sertop.

Babalar bir kere ölür Maden’de.

Annelerin mezarları bile olmaz.

Toprağa karışsa da vücutları,

İçimizde yaşar, ölmez ki ruhları.

İbrahim Halil, Remziye

Mezarları hep gönlümüzde.

Emel AYDINALP-Ankara 06.06.2014

Günün sözü

Aşk Anlatılamaz Sadece Yaşanır

Öcal’dan İnciler

Bazı Aşklar Bir Bilmecedir

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here