Yeni  Fikirler, Yeni Liderler Gerekiyor

0
119

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah biraz siyasi partiler hakkında yazasım var. Tabi CHP var kalemimin ucunda. Ana muhalefet partisi. Sözüm ona. Atatürk’ün partisi sözüm ona Atatürk ilke ve inkılâplarına sahip bir parti! Valla kendi kendime soruyorum ne zaman böyle bir parti oldu ki?

Bendenizce çoktan Atatürk’ün partisi olmaktan çıkmış vaziyette. Kaç seçim geçti yerinden bile kımıldamadı oyları, millet buna kızdı HDP’ye oy verdi ders olur belki diye. Âmâ onlar mesajı okuyamadı bile. Son günlerde Atatürk posterinin indirilmesi ile gündeme gelmesi ve o posteri indirenin kimliğini açıklamaması ile  başta kemikten gerçek  CHP’liler olmak üzere, küçük büyük sokaktaki insanda infial yarattı. Sert tepkilere neden oldu. Hala bir şey olmamış gibi davranıyor. Bendeniz her zaman adı ne olursa olsun hangi partiden olursa olsun Ana muhalefet partisinin iktidardaki partiden daha önemli olması gerektiğini düşünüyorum. Ama CHP ne yazık, bir türlü iktidar olamadığı gibi  gerçek  bir  muhalefette değil artık. Bugün seçim olsa korkarım bir önceki oyları bile almayacak. Çünkü insanlar artık bir arayış ve derin bir suskunluk içindeler  tekrar-tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorlar.

CHP’nin gerçek Atatürk partisi olabilmesi için acayip silkelenmesi, tozunu dumanı üzerinden atması, yenilenip taze kanla canlanması gerekiyor. Yok olamıyorsa ki şimdiye dek olmadı o zaman iş bize düşüyor. Artık kime oy vereceğiz diye düşünmemiz gerekiyor. Oylarımızı kerhen vermememiz gerekiyor. Bu yüzden yeni parti düşünebiliriz bu fikre sıcak bakabiliriz. Gerçek Atatürkçüler ilke ve inkılaplarından ödün vermeyenler birleşebilir. Her zaman halkın yanında olan siyasette kirlenmemiş genç ve dinamik bir liderin başkanlığında kurulacak yeni bir partiye kesinlikle destek verebiliriz. Sözcü gazetesinden sevgili Rahmi Turan’ın “Çare nedir” yazısında sözünü ettiği  gibi.

Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu neden  çare olmasın? Bizler çok uzun zamandır oyumuzu kullanmış olmak için kullandık. İnancımız yerlerde sürünerek. Ancak her şeye rağmen yine de “belki  bu defa” diye diye çalıştık. Ancak sonuç ortada… Ve büyük bir değişim şart görünüyor. Bu bendenizin  şahsi fikri değil yalnızca, çevremdeki, sokaktaki ve eskiden beri CHP’ye oy vermiş gerçek Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip insanların da fikri. Ve bendeniz düşünüyorum ki sokaktaki insandır -as- olan. Ve bizler CHP kendini silkeleyemezse son bir gayretle ve yeni bir parti kurulmazsa inancımızın kalmadığı bir partiye oy vererek onun başarısızlığına ortak olmayacağız artık.

Bunları yazmak içimi acıtıyor. Ama bunların yazılmasına  neden olanların belli ki içleri acımıyor. Ve sevgili okuyucularım. Sağdan, soldan, Güneydoğu’dan Ege’den  vurmaya devam ediyor  bizi  kötü haberler, dumura uğradık, ne düşüneceğiz, ne yapacağız  bilemiyoruz. İçimiz kesik, yanık  nereye  dokunsak kanıyor sızlıyor. Sanki yetmiyormuş gibi birde kamu spotları var. Her gece Suriye’ye yardım diye. İnsanı uykusundan, yemesinden, içmesinden eden… Sanki bu durumun sorumluları bizmişiz gibi hissettiren! Ekmeğe zam şuna zam buna zam derken ayın sonunu bile getirmiyorken bir de vicdan azabı çek!

Ve bu durumda yaşamaya devam et laylom, laylom. Nasıl güzel yazılar yazılır unuttum çoktan. Aşktan, sevdadan dem vuran… Ama hayat işte bu yeri gelir aşık olursun ateşler arasında yeri gelir gülersin hiç gülmemen gereken bir yerde. Ve  böyle geçmez sandığımız  zaman geçer gider. Ancak umutlar hep doğar yeniden, hep yeniden Güneşten, güneşin ilk ışıkları, umutlara can vermek içindir  zaten. Yoksa nasıl uyanırdık güne?

Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım umutlarımızı ne olursa olsun canlı tutarak. Ayrımsız gayrımsız birlik ve beraberlikle. Yase

& & & & &

Kıssadan Hisse

Atina’da önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes, “Bir hikâye anlatıp ineceğim” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara’da işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir su başına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı.

Eşeği kiralayan genç buna içerledi, ‘Sen çekil gölgede ben oturacağım’ dedi. Beriki itiraz etti: ‘Ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Delikanlı Ama ben eşeği kiraladım’ deyince, eşeğin sahibinden ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını aldı ve aralarında kavga çıktı.”

Hikâyenin tam burasında Demostenes kürsüden iner yürümeye başlar. Dinleyiciler, “Sonunda ne oldu, sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye döner: “Sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalıştım, dinlemediniz. Şimdi ise eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Ne fikrimi söyleyeceğim ne de eşeğin gölgesine ne olduğunu…”

Kürsüden iner, yürür gider…

& & & & &

Bir Ders

Maddi sıkıntılar çeken Macar şairi Petöfi, bir nehirden geçmek zorunda kalır. Fakat parası yoktur. “Arkadaş der. Sana belki para veremem, fakat harika bir nasihat verebilirim.”

Nihayet kayıkçıyı ikna eder. Karşı sahile varırlar. Şair adamın omzuna vurarak: “Bana yaptığını başkalarına yapma, zira aç kalırsın dostum”

yase-kayıkçı

Günün Şiiri

Seni Düşünmek Güzel Şey

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,

 Dünyanın en güzel sesinden

 En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…

 Fakat artık ümit yetmiyor bana,

 Ben artık şarkı dinlemek değil,

 Şarkı söylemek istiyorum

Nazım HİKMET

Ben Sen O…

 O, yalnız ağaran tanyerini görüyor

 ben, geceyi de

 Sen, yalnız geceyi görüyorsun,

 ben ağaran tanyerini de

Nazım HİKMET

Beş Satırla

Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.

Nazım HİKMET

Çocuklarımıza Nasihat

Hakkındır yaramazlık.
Dik duvarlara tırman
yüksek ağaçlara çık.
Usta bir kaplan
gibi kullansın elin
yerde yıldırım gibi giden bisikletini..

Ve din dersleri hocasının resmini yapan
kurşunkaleminle yık
Mızraklı İlmihalin
yeşil sarıklı iskeletini..
Sen kendi cennetini
kara toprağın üstünde kur.

Coğrafya kitabıyla sustur,
seni «Hilkati Âdem»le aldatanı..
Sen sade toprağı tanı
toprağa inan.
Ayırdetme öz anandan
toprak ananı.
Toprağı sev
anan kadar…

Nazım HİKMET

Günün Fıkrası

Mum Ateşiyle Pişen Yemek

Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere: “Tamam demiş. İddiayı kazandım.”

“Ne oldu ne yaptın?” demişler.

“Bekledim sabaha kadar” demiş.

“Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla.”

Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.

“Ne yapıyorsun?” demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş: “Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!”

Günün Sözleri

İnsan ne kadar yükselirse gönlü o kadar alçalmalıdır. Herkes hata yapabilir, yalnız ahmaklardır ki hatalarında ısrar ederler.

Cicero (105-143) Romalı devlet adamı

Yaşam manzara seyredilen bir teras değil bir yürüyüştür.  Bazen yokuş tırmanmak gerektiğinin bilincinde olmak gerekir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here