Yazının Üstündeki Gözyaşı!

0
324

İnsani duyarlığımızın sözsüz iletişim kelimeleridir gözyaşlarımız.. Beden balçığımızın kuruyup heykele dönüşmesini önler gözlerimizden süzülen rahmet.

Cemal Süreya, “Gülün tam ortasında ağlıyorum” der bir şiirinde.. Hani “sözün bittiği yer” deriz ya kimi zamanlarda, işte öyle bir zamanda yazmış olmalı şair bu dizeyi..

Kimileri küçümser ağlayanları, çaresizliğinin nedeni sayar gözyaşlarını.. Çare, Farsça dört anlamlı çar’dan gelir.. Dört yönün birinden yol bulup çıkış anlamında kullanırız Türkçemizde çareyi.. Yoksa çıkış, “çar na çar” kalmışız demektir “gülün tam ortasında..” Dualarla akıttığımız gözyaşlarımızdır bu zamanlarda çare olan çaresizliğimize.. Ağlayanları küçümseyenler ya “çar na çar” ya da gülün ortasında hiç kalmamışlardır diyebiliriz bu bağlamda..

“Yaratan rahmetini kahrından üstün saydı, / Ne olurdu halimiz gözyaşı olmasaydı..” der bir şiirinde çilenin şairi Necip Fazıl.. Çile, Farsça kırk anlamlı çil’den gelir.. Dört yönün birinden yol bulup çıkışa çaresiz kalmışsak eğer çiledeyiz demektir bu anlamda da..

5 Haziran Pazar akşamında alınca haberi, gecenin tüm karanlığı çöktü bir anda gözlerime.. Yönsüz kaldı bakışlarımın bülteni.. 5 Temmuz şafağı  umutlarla çınladı kulaklarım.. Ve fakat  duysam da çığlıkları, “çar na çar” kalmıştım güllerin ortasında.. Islandı gözyaşlarımla defterimdeki yazılar.. Kül rengi güvercinler uçuştu dudaklarımda..

Bir nehir akışı gibi geçip gider ömrümüz.. Kimi zamanlarda taşkın akar hayat nehrimizin suları.. Duyumsarız aklımızla yüreğimize kafa tuttuğumuz zamanlarda damarlarımızın sel yatağına dönüşmekte olduğunu..  Duyumsarız taşkın bir nehir gibi çağıltısını yüreğimizin.. Yüreğimizin aklımıza isyan ettiği mekanların uçurumuna doğru sürüklenmeye başlar duygularımız..  Sonra? Sonrası bir çağlayandır artık.. Sezen’in “Sorma” şarkısının çağrışımlar sağanağında sırılsıklam ıslandığımız  “çileli” zamanlardayız demektir bu: “Sorma, ne haldeyim / Sorma, kederdeyim / Sorma yangınlardayım…”

Buğulu sesler   titreşiminde, yağmur bulutlarına davetiye örneği söyler şarkılarını Sezen.. Dalgalanır siyah beyaz med cezirlerle yüreğimiz..  Dinlerken, “Kor-kor ateşler yanar içimizde..” Kül rengi güvercinler uçuşur bakışlarımızda.. Ah, zelzelelerde yüreğimiz!

tuz ve su1

Bu tür zamanlarda, bakışlarımızın gri hatıralar atmosferinde, büyük bir fırtına habercisi gibi toplanır kara bulutlar.. Yağmur yüklü bulutlarda kaybolur gözlerimiz.. Bakışlarımızın buğulu camlarına çizdiğimiz yürek resmi dağılır.. Saydamlaşır dört mevsim hatıralarımız.. Gözyaşlarımızla ıslanan defterlerde fotoğraflanır bir beşinci mevsim..

 “Bana çiçek gönderme, / Bir kuş ağacı gönder, / Dallarında gezinsin, / Kül rengi güvercinler..” Bu fotoğraf, Ülkü Tamer’in gözyaşıyla ıslanan defterinden.. “Süzülüp göklerden yere doğru, / Omzuma bir beyaz güvercin kondu. / Duydum avuçlarımda sıcaklığını, / Duydum benden yıllarca uzaklığını..” Bu beşinci mevsimden fotoğraf da Ümit Yaşar’ın defterinden.. Beşinci mevsime aktarılan fotoğraflardadır esasen, sisli bir maviliğin buğulu derinliğinden hatırladıklarımız.. Hatıralar serinliğinde bir yangı gibi sızar göğüs kafesimizden rüzgarlı sesler.. Yüreğimizin taş plak arşivinden damarlarımıza doğru yürür iğneler.. Siyah beyaz fotoğraflarla islenmiş gözlerimize toplanır  hasretin tüm çiseleri..

“Sorma, ne haldeyim” şarkılarıyla, hayatımızın hüzünlü her anında çektiğimiz fotoğraflarda yaşayabiliriz beşinci mevsimi..  Gözlerimizden akan sularda ıslanabilir kelebek kanadı gibi uçuşan tozlu fotoğraflarımız.. Dönüşebilir beyaz güvercinlere.. Gelip konabilir yolumuza, elimize, kolumuza..

Biliyorum, gözlerinizden kanala dökülen sularda görünce o fotoğrafları, bir beyaz güvercin gelip kondu sizin de yolunuza.. Dönüştü akan gözyaşlarınızda binlerce kır çiçeğine elinizde.. Ve eminim dilinizdeydi Ceyhun Atuf’un, “Dünyanın Bütün Çiçekleri” adlı şiiri.. Hani, çöker ya okulun kerpiç duvarları söz konusu şiirde ve kalır ya toprağın altında Şefik öğretmen.. Hani, duyar ya şair, toprağın derinliklerinden rüzgarlı zelzelelerle gelen binlerce kır çiçeğinin kokusunu.. Hani,  koşar ya nefes nefese, kaldırmak için üzerinden taşı kayayı, tozu toprağı.. Hani, kaldırır ya “Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzeyen” çocukların bahar beklentisi bakışlarında gördüğü; “Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım, Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim, Çiçeklerde açar benim gizli arzularım” dizeleriyle ayağa.. Hani, görülür ya binlerce kır çiçeğinde gölgesi.. Hani.. Ah, “Kor kor ateşler yanar içimde!”

Ah, hani “sorma ne haldeyim” diyor ya o gülün tam ortasında ağlarken Sezen.. Öğretmen arkadaşım Ahmet Cebeci ve öğrencileri şahsında kazada hayatın kaybedenlerin hatırasına, yüreğimde artçı sarsıntılar hıçkırığıyla yazdım bu yazıyı.. Beşinci mevsimden kül rengi güvercinlerle uçuşan yüreğimin fotoğrafıdır üstündeki gözyaşı..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here