“Yarım Aydın” Portresi!

0
124

Cem Karaca, “Yarım Porsiyon Aydın” şarkısında şöyle der: “Her zaman ki köşenizde  / Her zaman ki barınızda  / Önünüzde viski ve havuç  / Ve bir eliniz çenenizde / Kaşınız hafifçe yukarıda  / Bakışlarınız ne kadar bilgiç  / Hiçbir şey üretemeden / Sadece eleştirirsiniz..  // Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz  / Ama ekonomik politika  / Karılarınızı döverken siz  / Ne kadar bilimselsiniz  / Bu yaz yine güneydeydiniz  / Yerli halkı beğenmediniz  / Burada da orada da o aynı barlar / Hep o yarım porsiyon aydınlık / Aynı çehreler aynı laflar / Vallahi hiç değişmemişsiniz!”

Portre, yüzün önden görünüşünün çizgiler ve renklerle tasvirini tanımlar.. Profil ise, insan yüzünün yandan görünüşünün adıdır.. Yarım aydının karizmatik fotoğrafları hep profildendir.. Çünkü, yüzünün bir yanının görülmesini istemez.. Yani, yarım aydının profilden iki farklı yüzü vardır.. Çizilecek bir yarım aydın portresinde, onun bu iki yüzlülük durumu mutlaka resmedilmelidir.. Yoksa yarım aydın portresi de yarım olur..

Yarım aydının görülen birinci yüzü: Şakağına dayadığı parmağıyla biri yukarda, diğeri muhtemelen aşağıda kaş!  Zincirli gözlüklerinin üstünde sağ veya sol ki biri irice açık diğeri muhtemelen oldukça kısık göz! Müstehzi tebessümle bir yanağına doğru iyice kaymış dudaklar! Ve Kaf dağında bir burun!”

Yarım aydın, “ileri görüşlü” olduğunu görünen bu yüzünde göstermek ister.. Bu nedenle gösterişi sever.. Gösterişli nümayişlerin, tantanalı tartışmaların en önünde o vardır.. Bu ilerici taşkın durumundan olsa gerek, ona göre halim selim insanlar gericidir!

Yarım aydının görülmeyen ikinci yüzü: Bu yüz karanlıktır.. Dolayısıyla belirsizdir.. Akif şairimiz bu yüzü; “Şarka bakmaz, Garbı bilmez görgüden yok vayesi / Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi” dizeleriyle tasvir eder.. “Hak’tan korkmaz, halktan utanmaz” yarım aydının, başkalaşım geçirerek “kâr damarına” dönüşen “ar damarı” da muhtemelen bu yüzsüz yüzündedir..

Yarım aydın, bu yüzsüz yüzünü gizleyebilmek için “takiyye” maskesini takar ve bu maskeyle bulunduğu her ortamda bukalemun örneği gerçek rengini gizler.. Yalçın Akdoğan, 14 Şubat 2014 tarihli, “Takiyyecilik ve yoldan çıkma hali” başlıklı makalesinde şöyle der: “Takiyyenin bir yöntem olarak kabulü yalan başta olmak üzere türlü günahları sıradanlaştırmakta, ekip çıkarları için her şeyin kurban edileceği mantığı ise kirli yol ve yöntemlere kapı açmaktadır. Rakipleri sindirmek, muhalifleri bastırmak, alternatifleri karalamak ahlakı, adaleti ve vicdanı hiçe sayan eylemlere sebep olmaktadır.”

Aydın; güneşi seven ve gölge istemeyen Hakk’a ve halka davet eden Yalçın Akdoğan örneği demokrat kişilerin bir sıfatıdır.. Güneşi sevmemek ve büyüklerin gölgesine sığınmak ise, yarım aydının görülmesini istemediği yüzünün en belirgin vasfıdır.. Ki bu durum, yüzünün bir yanının gölgeli olmasının da nedenidir.. Yarım aydın bu karanlık yüzüne taktığı Hakk’ı ve halkı temsil ettiğini var saydığı takiyye maskesinin altında biat ettiği karanlık güç ve odaklar adına kendisine biat edilmesini ister.. Dolayısıyla şişirdiği egosunun temsili, kibirli vasfının simgesi, “burnu Kaf dağında” yarım aydın despottur ve bu niteliğiyle de kendini putlaştırır! Ve fakat portresinde yüzünün iki yanı da görülen aydınlarımızdan Nazım,  “Behey! / Kara boynuz gibi kaşlı / mukaddes Apis başlı / adam; / Behey! Kara maça bey!” dizelerini balta gibi kullanarak yıkar o tür putlaştırılanları..

Yarım aydın, hep sonuçlanmamış sonuçtan söz eder.. Sonucu oluşturacak nedenleri de, sonucun oluşturacağı nedenleri de göstermediği yüzü gibi karanlıkta belirsiz kalmasını ister.. Yani, yarım aydın belirlenimci düşünmeyi reddeder.. Belirsizlikte rastlantısallığa inanmamızı ister.. Bu anlamda görülen yüzüyle inançlı gibidir.. Ve fakat o, belirli nedenlerin belirli sonuçları doğuracağı gerçeğini bilerek örtüler.. Dolayısıyla karanlık yüzüyle gerçekte bir inkarcıdır.. Ve tam da bu yönüyle geçmişi, şimdiyi, geleceği içeren geniş zamanlarımızın anlam ve algı uyaranları olan atasözlerimizi yok sayar.. Oysa dünün tanıklığını bugüne aktararak; yarınlarımızın olası olumsuz sonuçlarından korunmamıza ışıklı saçaktır atasözlerimiz.. Mesela ne diyor bu bağlamda atalarımız? “Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder!”

Velhasıl kelam ben, yarım aydınların portresinin bu atasözümüzle çizildiğini düşünüyorum.. Yalnız portresinin mi? Yarım aydınların hekimlik, hocalık veya benzeri göstermelik  karizmalarının da elbette..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here