Günaydın sevgili okuyucularım nasılısınız bu sabah? Bu sabah yine düşünüyorum. Geçmişte yaşadığımız birçok şeyi, bazen o zamanı hiç yaşanmamış gibi yok sayarız. Kendimize bile bunu itiraf etmeyiz ya da unuttuğumuzu sanırız, işte o vefasızca belleğimizden sildiğimizi sandığımız yaşanmışlıklar, hiç ummadığınız bir anda birde bakmışsınız ki onları kusuyoruz, böğüre-böğüre, birbirine dolana-dolana… Çoğunlukla yorgun bir günün ardından derin uykumuzu bölen sabahın ilk saatlerinde olur bu kusma.
Ve şaşırır kalırız neler biriktirdiğime. Hani bazen bilgisayarımızın belleğini temizleriz, temizlerken bizden habersiz neler biriktirdiğini görünce de baya bir şaşarız. Biriktirdikleri bizim kaydetmediğimiz şeyler ve çöp kutusuna yolladığımız fazlalıklar. Biz onların silindiğini sanırız ancak onlar bellekte toplanmıştır. Bizim belleğimizde böyle. Silindiğini sandığımız anılar ve kaydedildiğinden haberimizin betist olmadığı bir sürü saçma sapan ruh sıkan olaylar…
ABD Başkanını değiştirmiş, ABD Başkanlığa Cumhuriyetçi Donald Trump getirilmiş, dengeler değişir mi değişmez mi hep birlikte göreceğiz. 3. dünya savaşının başlaması bile telaffuz edilmeye başlanmış, şehit haberleri her gün yüreklere ateş topları gibi düşmeye devam ederken, içte, dışta, evde, sokakta huzursuzluk, yoksulluk devam ederken ne gariptir ki depodakiler hiçbir şey umurlarında olmadan gecenin sabaha karşı olan saatlerinde ortaya dökülüyor!
Değişen havalar ve vücudumuzun direncinin düşmesi bedenen, ruhen yüklendiğimiz yorgunluklar, ortaya döken zahir?
Ancak neden ne olursa olsun dökülmeye başlayınca birbirine dolanmış birikimler, bulunduğumuzu sandığımız boyuttan başka bir boyuta geçirir bizi ve geçtiğimiz boyutun zamanı yok, mekânı yok, anılar, olaylar, korkular, kuşkular, eskide kalmış aşklar, dört bir taraftan saldırır. Ve debelenip dururuz kendi ağımızda artık! Ancak Ruhumuz dönünce bedenimize ancak derin bir soluk alıp “Çok şükür döndüler inlerine” diyebiliyoruz.
Ve yaşadığınız şeyler kesinlikle halüsinasyon gibi şeyler değil. Halüsinasyonlar; Çoğunlukla aslında var olmayan küçük ve hareket halindeki nesnelerin görünmesi durumudur. Ve bir ruh hastalığının habercisidir. Oysa bizim yaşadıklarımız, unutmak istediklerimizin ve hayatımızda artık olmasını istemediğimiz ancak bir şekilde belleğimizin yüklediği olaylar, bir nedene dayalı olarak direncimizin düştüğü bir zamanda ortaya çıkan yaşanmışlıklar.
Bazı arkadaşlarım da bu olayları çok sık yaşadıklarından, gündüz bir şeye konsantre olamadıklarından yakınıyorlar. İşte havaların sonbahardan kışa döndüğü bu zamanda hemen hepimizin depolarınızdakiler ister istemez dökülüyor ortaya, onlarla boyut değiştirmekte.
Ve biz insanlar çok karmaşık bir yapımız var. Girinti çıkıntılarımız, uçurumlarımız, dağlarımız, ovalarımız, fırtınalarımız, depremlerimiz, yanardağlarımız! Bazen yanardağımızın patlaması gerekir yeniden başlayabilmek için…
Ve o yanardağı patladı patlayacak neredeyse! Altında kalmamak için dua etmekten başka çaremiz kalmamış gibi! Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman hep birlikte ayrımsız gayrımsız… Yase
Günün Şiiri
Giderayak
Kalkıyorum.
Yolcu yolunda gerek.
Bana şöyle
eski yüzlü,
epey hırpalanmış,
yamalı da olsa,
bir sevgi bulsanız.
Bütün istediğim
Bu soğukları çıkartmak.
Ahmet CEMAL
Günün Fıkrası
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.
İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.
Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim.”
Günün Sözü
Dikenden gül bitiren, kışı da bahara döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten kaderi de sevinç haline sokabilir.
Mevlana