Ve Sıra Dışı Günler…

0
37

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Korona virüsü ile yatıp kalkıyoruz ya yeminle bazı insanlar ondan tehlikeli! Yani onun derdi belli, virüs öldürmek için gelmiş ya da dayanırsan hasta etmek için yani dürüst, net. Önlemini alırsın ya da almazsın, senin bileceğin şey. Ama bazı insanların önlemi yok almazsın… Nasıl bu kadar dönek, nasıl bu kadar hain, nasıl bu kadar bencil olabiliyorlar anlayamazsın. Bazıları size ölümü özletir “lütfen öleyim de kurtulayım” dersiniz. Bazıları döneklikleri ile umutsuz vaka olduklarını haykırılar bazıları hainlikleri ile parmak ısırtırlar.

Nasıl bir insan, kendisine bir yurt ve cumhuriyeti hediye eden, Dünya’nın örnek aldığı bir lider için “vergilerimiz Anıtkabir’e harcanmasın” diyebiliyor? Daha doğmamış çocuklarımızdan kesilen vergiler, kullanmadığımız yollardan, emlaklardan, elektrik, su, doğal gaz faturalarından ve daha bir sürü azlı çoklu şeylerden kesilen, haddi hesabı olmayan paraların hesabı sorulmuyor, dünyanın tanıdığı, bin bir zorluk, yokluk ve yoksullukla ancak iman gücü ile atalarımız ile birlikte kazandığı savaşlardan sonra cumhuriyeti ilan etmiş bir lidere bu kadar düşman olabilir? Nasıl bir nefretle büyümüşler yazık çok yazık, oysa azıcık düşünseler çok azıcık? Karar kendilerinin! Ancak bunca nefret insanı korkutuyor.

Ve insanı korkutan başka şeyler var. Fırsatçılar örneğin; valla olur şey değil insanlar değer yargılarını çoktan yitirmişler her halde. Fiyatlar katlandı, marketler boşaldı, kardeşim ne oluyoruz her şeyin bir usulü var, siz usul ne bilmez misiniz?

Bilmiyoruz, keşke bilmiyor olduğumuzu biliyor olabilseydik. Her şeyi ama her konuda her şeyi biliyoruz, ahkâm kesiyor, akıl veriyoruz ama bir tek şey bilmiyoruz o da bilmediğimizi? Ne olur bilmeyelim kimse her şeyi bilmek zorunda değil ki? Bazı eyler eksik kalsın, bilmeme özgürlüğü var onu kullanalım bütün özgürlüklerin sınırlandırıldığı, hatta elimizden alındığı bir zamanda en azından bilmeme özgürlüğümüzü kullanalım yani.

Valla bu sabah sinirliyim, kızgınım, üzgünüm, isyan içindeyim, baş edemediğim bir sürü şey ve bunca vurdum duymazlık, bencillik yüzünden, sanki dünya üzerime üzerime geliyor. Hepsi bir… Ölmek istesen olmuyor, ölmezsin, sıkıntıdan kurdeşen oluyorsun, üzerine alerji ve üzerine bu Allah’ın belası değil de insanın belası korona virüsü hayatı nerdeyse felç etti.

İşim vardı çarşıdaydım döndüğümde bütün apartmandan başlar sarkıyordu… İtalya’daki gibi diyerek -biliyorsunuz orada sokağa çıkamayan millet balkonlardan müzik yapıyor- tam sevineceğim yok sigara içmek, güneşlenmek ve koronadan korunmak içinmiş?

Suriye’de savaş var ama adamlarda virüs yokmuş? Önlemini nasıl almışlarsa demek önlem alınınca virüs girecek yer bulamayıp açık kapılar arıyormuş bulunca da sere serpe fırsatı kullanıyor! Valla ondan korkmamak lazım ancak bütün gücümüzle direnmek ve kapılarımızı yüzüne kapatmak lazım…

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım, ayrımsız gayrımsız, koronadan ve türevlerinden ırak… Yase

& & & & &

Diğer Yarımızı Arıyoruz  

Yine milyonlarca yıl önce daha insanoğlu dünyaya gönderilmeden önce erkek ve kadın ruhu aynı beden içinde yaşarlarmış. Birbirleriyle mükemmel biçimde uyumlu bu çiftler sevgi, aşk, mutluluk, gibi ihtiyaçlarını aynı beden içinde karşılarlarmış. Tanrılar insanoğlunun bu uyumuna ve mutluluğuna hayran kalmışlar. Fakat zamanla erkek ve kadın bu yaşamdan, bu monotonluktan sıkılmışlar ve bir gün Tanrıların huzuruna çıkıp “Bizler artık bu şekilde yaşamaktan sıkıldık, monoton ve heyecansız bir hayatımız var” diye şikayette bulunmuşlar.

Tanrılar bu şikayet üzerine toplanıp bir karar almışlar ve kadın ve erkeği var oldukları bedenden ayırmışlar. Bir çoğunu birbirlerinden çok uzağa fırlatmışlar. Kimini güneye, kimini kuzeye, kimini doğuya, kimini batıya, bazılarını da birbirlerinin çok yakınlarına yollamışlar. Birbirlerinden ayrılan bu insanlara eşlerini arayıp bulmaları söylenmiş. Bu günümüzde hala böyledir. Kimse tek başına yaratılmamış. Herkesin bir eşi var. Fakat önemli olan o kişiyi, doğru insanı bulabilmekte.

Bunu başaranlar var. Etrafımızda 70-80 yaşına gelmiş ve hala el ele dolaşan, birbirlerine ilk günkü gibi aşık tatlı, yaşlı çiftler görmüyor muyuz? Bu insanlar birbirini bulabilmiş insanlar. Fakat diğer yanda yıkılan aileler, mutsuz olan hayatlar var. Aradığımız kişi, geçmişte aynı bedende yaşadığımız kişi belki bize çok uzak, belki de yanı başımızda ama biz onu görmemekte ısrar ediyoruz. Kim bilir belki o kişiyi bulacağız.

Sadece bakmak yetmiyor, görmek önemli. Muhteşem diye nitelendirdiğimiz Gülü bulmak uğruna ayağımızın altında ezdiğimiz papatya kim bilir belki de aradığımızdır…

& & & & &

diğer yarımsın ile ilgili görsel sonucu

Yoksul Taşçı

O, yoksul bir taşçıydı. Her gün kayaları parçalıyordu. İşi çok ağırdı; ama çok az aylık alıyordu. Bu yüzden hayatından hiç memnun değildi. “Ben başkalarından daha çok çalışıyorum!” diye düşünüyordu. “Benim işim onlarınkinden ağır ve ben onlardan daha az kazanıyorum. Zengin olmak istiyorum. Biraz dinlenirim ve güzel elbiselerim olur.” O anda gökten bir melek indi. Ona, “Zengin olacaksın, güzel elbiselerin olacak” dedi. Taşçı hemen zengin oluverdi. Artık onun da güzel elbiseleri vardı ve bir iş yapmak zorunda da değildi. Günün birinde kral onu sarayına davet etti. O, sarayın güzelliğine hayran oldu. Kral ondan daha zengindi. Bu yüzden üzüldü. “Ben de kral olmak istiyorum” dedi. Ardından isteği yerine getirildi ve kral oldu. Şimdi bütün gün hiç çalışmıyordu. Çok sıcak bir gündü. Güneş ışınlarını saçıyor, yeryüzü yanıyor mu yanıyordu. Kral kızdı; güneş ondan nasıl güçlü olurdu ki? Yaşamı yine sevmez olmuştu. “Güneş olmak istiyorum!” dedi. Bu kez de güneş haline çevrildi. Şimdi güneş, ışınlarını saçıyor ve dünyada her şey yanıyordu. Ama bir bulut geldi, dünyayla onun arasına girdi. Işınları artık dünyaya ulaşmıyordu. Güneş kızdı; “Bu nedir böyle? Ben buluta hiçbir şey yapamıyorum. Derhal ondan daha kuvvetli olmak istiyorum” deyince bu kez de bulut haline döndürüldü. Az sonra bulut, yağmura dönüştü. Yağmurlar toprağa, oradan nehirlere ulaştı. Nehirlerin suları çoğaldıkça çoğaldı. Evleri, tarlaları seller bastı. İnsanlar hayvanlar, tarlalar perişan oldu. Ama sular, kayalara hiçbir şey yapamıyordu. Bulut öfkelendi. “Bu kadar çok su nasıl olur da kayaları aşamaz..” Ama kayalar sulardan daha güçlüydü. Bulut bağırdı: “Kaya olmak istiyorum.” Bu istediği de yerine getirildi ve kaya haline geldi. Artık güneşten ve buluttan daha güçlüydü. Aradan çok zaman geçmedi. Elinde balyozla bir adam çıkageldi ve ondan parçalar koparmaya başladı. “Aman! Bu da nesi?” dedi kaya. “Ben bu adamdan zayıfım” Sonra birden anladı kuvvetin kaynağının mutluluk olduğunu ve pişmanlıkla haykırdı: “İnsan olmak istiyorum!” Bu dileğini de yerine getirdi. Kaya insana dönüştü. Şimdi o adam yine kayalardan taşlar koparıyor. İşi ağır ve aylığı az; ama yaşamı seviyor ve mutlu.

Günün Şiiri

Bu Gemi Ne Zamandır Burada

Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de ölmüş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.

Belki yarın gidecek
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.
İnsan bazan ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.

Edip CANSEVER

Ben Bu Kadar Değilim

Ben bu kadar değilim
Kışlada ölü bir zaman
Bir güzel at durdukca gider
Gittikçe döner bir bir güzel at durdukça
Askerim, benim ağzım kuşlardan.

Güneşi sormuyorum lekelenmiş dallardan
Dalları sormuyorum dallardan daha iyi
Yüzümü istiyorum bir suvari alayından
Ne yapsam istiyorum, ama istiyorum
Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.

Bir kişi bile değilim yalnızlıktan
Gözlerim ormanlara asılı
Agaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan
O kadar geçiyorlar ki, sadece duruyorum
Bir an bir yerde ölümü tanımazlığımdan.

Ben bu kadar değilim
Kışlada ölü bir zaman.

Edip CANSEVER

Bitiş

Ester’in söyledikleridir
Yalnızlığına korku vurma

Ester’in söyledikleridir
Ve gelsin ve geçsin bütün sözlerim
Gelsin ve geçsin

Ester’in söyledikleridir
İnsanların içinden
Kendim olup taşayım

Ester’in söyledikleridir
İnsanlara uzaklık vurma
Ama herkes ki kendisi olsun
Sonra herkes kendisi olsun
Bir gün herkes kendisi olsun

Ester’in söyledikleridir
Dünyada bakınıp durma
Bütün ol ve ayrı tut ki kendini
Zaten öyledir
Çünkü öyledir.

Edip CANSEVER

Günün Sözü
Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarını bile getirmezler.
Samuel Johnson

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here