Günaydın sevgili okuyucularım nasılısınız bu sabah? Eylül ayı geldi çattı. Romantikler Eylül ayına güzellemeler diziyor; renginden hüznünden, gün batımından, gün doğumundan falan da falan. Valla bendenizce de Eylül ayı tılsımlı, bunu inkar edemem ancak bendeniz gerçekçiyim ve romantiklik toplumun huzuru yoksa yerinde kalsın diyenlerdenim. Bir defa bu ayda okullar açılır, aileler okul bulma derdine düşer, semt-semt imam hatip ya da normal okul ya da özel okul… Normal okul bulmak olanaksız, imam hatip istemiyorsan buyur özel okula… Özel okullar ateş pahası, çocuğun uzaklarda üniversite kazandı, göndersen bir dert göndermesen iki dert… Her iki durumda da işsiz kalacak, artık okul kazandım haberi oh laylom karşılanmıyor.
İlk sevincin yerini derin düşünceler alır hemen, yol, kayıt koyut, haraç parası derken kalacak yer sorunu ve her şey iki misli pahalandığı için para bulma, e nereden peki? Asgari ücret, ev kirasını ödeyemiyor, nasıl çocuğunu okula gönderecek… Hadi eş dost yardım etti çok şükür hala o bu güzellik sürüyor o da yarıdan aşağı düştü ya. Ama nereye kadar? Eylül ayı Eylül oldu olalı bu kadar sıkıntılı olmamıştır diye düşünüyorum.
Bunlar ailevi sıkıntılar ve bu sıkıntılar mutsuzluk yaratır, asık suratlar, kaygılı bakışlar, çekingen duruşları birlikte getirir ki şimdilerde öyle gönülden gülümseyen birilerini arasan bulamazsın.
Aileler mutsuzsa toplum mutsuzdur, toplum mutsuzsa ülke mutsuzdur. Ve romantizm yerine koyu bir umutsuzluk hakim elle tutulacak kadar gerçek.
Kiralar arttı suya, ekmeğe, elektriğe zam bindi, ekmekler küçüldü, fiyatı arttı, iki taraflı falan filan! Kağıda zam, artık gazete alırken bile düşünecek duruma geldik. İş yerleri kapanıyor, kapanmayanlar elemen atıyor. Bir gece ansızın dengeler şaşıyor, birileri bir şeyler yapıyor, bizler her söze inananlar “hatalar olur” diyoruz ve geçip gidiyoruz. Ne oluyor, ne bitiyor, Allah bilir ve daha bir sürü bildik bilmedik garip olaylar oluyor. Ve bütün bunlar, güzellemeler dizdiğimiz sevgili Eylül ayında gerçekleşiyor. Tabi ki diyeceğiz ki ayın, mevsimlerin günahı ne? Günahları tabi ki yok ancak güzelliklerini görmeyecek kadar bizi yeisse düşürenler düşünsün diyeceğim; düşünsün diyorum çünkü terbiyeliyim..
Ve Eylül, aslında şansız bir ay bütün olumsuzluklar, sorunlar onun üzerine yıkılıyor oysa eskiden öyle miydi? Küçük büyük, romantik olsun olmasın herkesin gerçekten renk ahenk ve kaçınılmaz hüzün konusuydu Eylül.
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım dün (Pazar) bildiğiniz gibi İskenderun’un ilk yayınevi olan Kitap Otağı yayınevinin konukları ve yazarları olarak Anıt Alanında imza ve söyleşi etkinliğimiz vardı. Eş dost ordaydı destek olmak için ama halk? “Of ya kitapta neymiş” der gibi geçip gittiler önümüzden. Hatta en okuryazar görünenler bile. Doğrusu bir beklentim olsaydı çok düş kırıklığına uğrardım. Beklentim yok, ortamı biliyorum, çünkü insanları tanıyorum, gazete okumayan bir halk şimdi tümden okumayacak bu zamlar dolayısı ile bir de kitap mı alsınlar? Bir top dondurma parasına aslında kitap ücreti düşünseler. Neyse dedim ya beklentim yoktu ama yine de hoş bir heyecanım vardı. En azında sohbet babında ancak sanki öcü varmış gibi kaçarak geçti insanlar kitapların önünden… Hatta bizim sevgili belediye başkanımız bile beylik olsun diye el sıktı gözlerini kaçırarak, hızlı-hızlı bir tek kitaba bile eğilip bakmaya tenezzül de bulunmadı çok üzücü doğrusu. Yerel yazarlar bunlar, gazeteciler, sanatçılar, sizden birileri, azıcık ilgi gösterseniz ne olacak? Yani, Payas Belediye Başkanı Sayın Bekir Altan geldi, herkesin hal hatırını sordu, bir eksiğimiz var mı diye sordu. Kitap satın aldı. Resim sergilerime de muhakkak gelirdi.
Ve sevgili okuyucularım Adana kitap fuarında da belediye başkanı kitapları tomar-tomar alıp belediye çalışanlarına bedava dağıttı. Hatay büyükşehir belediye başkanı da aynı şeyi yapsa… Yani mesele kitap satın almak değil, yerel sanatçına sahip çıkmak, yani insanı üzen bu. Neyse canları sağ olsun onlar gelir gider biz sanatımızla kalırız.
Ve sevgili okuyucularım Eylül hüzün ayı değil mi kardeşimle onu gülümseme ve teşekkür ayı ilan ettik. Şöyle ki gözümüzü güzele açacağız ve güzelliğin sahibine kocaman bir teşekkür göndereceğiz. Birinci gün üç teşekkür gönderebildik, dün on beş teşekkür gönderebildik, bugün ise yazabildiğim için kendime teşekkür ettim.
Ve sevgili okuyucularım her gün bendenize katlandığınız için hepinize çok teşekkür ederim ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte her zaman ayrımsız gayrımsız. Yase
Günün Şiiri
KİMİ SEVSEM SENSİN
kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
Attila İLHAN
Sen Burada Bir Yabancısın…
Bu rüzgârın tadı senin hiç tatmadığın
Bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor
Konuştukları dil ömrünce duymadığın
Gözlerini sakla sen burda bir yabancısın.
Akşam tren raylarına yağmur yağıyor
Devrilmiş bir sokak ayak basmadığın
Çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor
Karanlıkta bir kadın tanımadığın
Bir şeyler söylüyor anlamadığın
Şüpheli oteller üstüne geriniyor
Sen burada bir yabancısın saklanmalısın
Akşam tren raylarına yağmur yağıyor.
Attila İLHAN
Günün Fıkrası
Bir mecliste konuşulurken, Amerikalı: “-Biz Mars’a gideceğiz” demiş. Alman: “-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz” demiş. Fransız: “-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var” demiş. Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için: “-Biz de güneşe gideceğiz” demiş. “-Güneşe gidemezsiniz” demişler. “Güneş yakar.” Karadenizli gülümsemiş: “-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.”
Günün Sözü
İnsanlar akılsızlıkları yüzünden “alınlarında yazılı olandan” daha çok acı çekerler.
Eflatun