Ve Bugün Sevgili Tevfik Bilen Muhtarımız Sayfamın Konuğu

0
48

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Yılın son günlerini yaşıyoruz haldır huldur. Ne önümüzü görebiliyoruz, ne arkamızı, ne rüyadayız ne de gerçeğe yakışıyor yaşadıklarımız. Artık sihirli bir değnek bekliyoruz yeni yılda –mış- gibi yaşadığımız bu zamanı, huzuru ve adaleti getireceği, yokluğu, yoksulluğu, eşitsizliği yok edeceği, işsizliğin buharlaşacağı, gençlerin işsiz güçsüz olmadığı, çocukların, öğrencilerin aç yatmadığı, zengin-yoksul, sen-ben ayrımının olmadığı, sevgi dolu yıllar getirsin diye. Olur mu? Belki olur!

Biz dileyelim ve olması için yardım edelim, sihirli güçlerimiz yok ama çalışınca sihirli güçler bile bizden yardım isteyebilir yani olmaz mı? -Ah keşke inanabilseydimmm –

Neyse ya… İyi ki neyse ya diye bir şeyler üretmişiz hemen konu değiştirmek için devreye giriyor.

Ve sevgili okuyucularım geçenlerde -bu yazı sevgili muhtarlara- diye bir yazı kaleme almıştım ve bisiklet yolu için halkla herhangi bir görüşmede bulunup bulunmadıkları sormuştum. Ve eklemiştim boşa yazıyorum zaten kimse okumayacak. Ve tabi yanılmadım okumuş olsalar, yanıt verirlerdi, bir şekilde belki kızarlardı bile. Baktım ses yok. Bari bendeniz en azından kendi mahallemizin muhtarından bilgi alayım diye geçenlerde rahmetli Yusuf amcanın dondurmacı dükkânına gidip sevgili Tevfik Bilen ile görüştüm. Çok sıcak, samimi bir ortamda dolu dolu konuştuk. –tamda şu anda sevgili muhtarımız aradı.- Ve ona yardım bekleyen bir aile için verdiğim adrese yardımların başladığını bildirdi, bu çok ama çok sevindirici bir haber. Çok çok teşekkür ederim sevgili muhtar.

Tevfik Bey aslında mahalle muhtarından çok, mahallenin aile dostu gibi bir şey… Mihenk taşı… Adres bildirirken, yol gösterilirken, yardım yapılırken, sıkıntılar ortalığa dökülürken hep Tevfik bey vardır ama ondan önce rahmetli babasının adı Yusuf amca… Yusuf amca aslında Tevfik beyde yaşıyor.

Aslında bir sürü soru vardı kafamda, azıcıkta tırnaklarımı gösterecek gibiydim. Ancak aldığım yanıtlar o kadar güzeldi ki doğrusu içim rahat ve ağzım kulaklarımda çıktım oradan sonunda.

Sevgili muhtarımızla doğal olarak sorumlu olduğu mahalle ile ilgili konuştuk. Kendisi hizmet için talip oldu, biz ona bu olanağı verdik, demek neymiş, seçilmişler hizmet talepleri için seçilir ve onlardan bu beklenir. Peki, beklentilerimiz nedir? Bendenizin ilk beklentisi, sokaktaki kırık dökük kaldırmalar ve kaldırmlarda kedi köpek pislikleri önce onu sordum, bisikletine atlayıp sokakları geziyor mu? -bu arada aldığım duyumlara göre bisiklet yolu çalışmaları bir sürü olumsuzluğa neden olduğu için şahsen şahidim bu olumsuzluklara durdurulmuş…-

Evet geziyor. Ve sözünü ettiğim yerlerin ayrımında, peki bu konuda ne yapıldı? Çok kolay belediye ekiplerine haber verilmiş, çocuklara saldıran ki çok var sokakta aç, susuz dolaşan hayvanları barınaklara götürmek için ekipler gelmiş ancak mahalle sakinleri öldürülecek diye tepki vererek yetkililerin işini engellemiş. Hayvan sevmek bu değildir aslında, bizim karşımızda apartmanda iki köpek var ve bu hayvanlara içim acıyor, sanki vicdan azabım olsun diye oraya taşındı sahipleri, bütün gün balkonda, soğukta, yağmurda, yazda, güneşte oradan oraya dolaşıp sokaktan geçenlere havlıyorlar. Ya bu hayvanları sevmek için, korumak için evinize almıyorsanız neden tutsak ediyorsunuz? Bari barınağa bırakın, en azından hemcinsleri ile olurlar. Sokaktakilerde öyle valla bir sahile çıkın her yer köpek ve köpek pisliği, insanın canı sıkılıyor ancak daha çok nerede sıkılıyor biliyor musunuz sahibinin yanında allı pullu dolaşan köpeklerin yanına yaklaştıklarında aldıkları tepki, o zaman içim tırmık tırmık oluyor valla… Bu hayvanların barınaklara gitmesini istemeyenler aslında doğru yapmıyor, hayvanlarında onuru var, onları zengin köpeklere ezdirmek doğru değildir yani. Ve sevmek aslında vazgeçmektir. Muhtar beyle bu konuda aynı fikirdeyiz. Kaldırımlara gelince… Belediye asfaltlama ve kaldırım yapma işlemlerine ta tepelerden başlamış yavaş yavaş bizim mahalleye doğru geliyorlarmış. Doğrusu azıcık sabır! Bunu duymak güzel inşallah olur.

“Tevfik bey, dedim, mahalle de zor durumda olan insanlar var onlar için neler yapıyorsunuz?”

Adreslerini alıp onlara erişiyoruz, neye ihtiyaçları varsa onu tespit ediyoruz, sonra olanlarımız dahilinde ve çok şükür yardımseverlerimiz çok onlara söylüyoruz onlarda ihtiyaçlar doğrultusunda yardım ediyor, evsize ev, hastaya doktor, aşı, ilaç, kumanya sağlıyor her türlü yardım yapılıyor. Öğrencilere maddi, manevi destek veriliyor. Bendenizde tanıdığı üç çocuklu, kanser hastası bir hanım var. Yalnızca kaymakamlığın verdiği para ile geçinmeye çalışıyor, kirası, elektrik, su, ısınma, barınma ihtiyaçları çok. Kemoterapi gördüğü içinde iyi beslenmeye de tabi, dedim. Bizler elimizden geleni yapıyoruz ama yetmiyor dedim siz ne yapabilirsiniz? Hemen telefon, adres aldı. Ve bugün az önce  arayıp yardımların gittiğini söyledi.

Ve korona hanımı unutmayalım. Biz konuşurken muhtar beyin telefonuna bir mesaj geldi. Her olaydan haberleri oluyor müthiş bir haberleşme sistemleri var. Hemen hastayı aradı, durumunu sordu, yardıma gereksinimi olup olmadığını. Yardıma ihtiyacı olanların, ihtiyaçları kapılarına dek geliyor. Doğrusu bu kadarını bilmiyordum. Bizim apartmanda vardı bir vaka –evet- dedi aynı işlemleri onlara da yaptık ve hastalık geçince apartmanı ilaçladık bunu hep yapıyoruz.

Ve konudan konuya geçiyoruz… Anıt alandaki kaldırımlar ve rögarlar. Bir yağmurda su altında kalıyor devasa alan, kaldırımlar delik deşik. Tuzak gibi. Bu işler kimin sorumluluğunda, belediyenin değil mi, bunları bildiriyor musunuz?

-Evet tabi ancak 20 metreyi geçen kaldırımlar ve alanlar Atatürk büstünün oradan deniz müzesine dek olan kaldırımlar ve alan büyük şehir belediyesinin sorumluluğunda, onların yapması gerekiyor, onlara bu bildirildi ayrıca. Büyükşehir belediyesinin projesi tamamlanmış, Aslantaş barajından gelen içme suyunu getirmesini de bekliyoruz dedi aynı zamanda- sözlerinde bir sitem vardı. Evet, bekliyoruz HADO’yu beklediğimiz gibi olmaz inşallah, dedim.

-Benim, dedi, bir projem var, İskenderun’a bir taziye evi yaptırmak. Şahane dedim. Şu çağdışı çadırlardan kurtulmak harika fikir… Soğukta donarsınız, sıcakta fenalık geçirirsiniz. Tıkanan trafik cabası… Peki yer tespitiniz var mı? Eli çenesine gitti -valla yok- dedi.

Peki bizim şehir kütüphanemiz dedim yeniden düzenlenecek mi?

Hayır dedi. Buradan müjde vermek istiyorum sevgili okuyucularım. Deniz müzesinin yanı başında hani şimdilerde otopark olarak kullanılan mekan, oraya tam teşekküllü kütüphane yapılacakmış, projesi falan çıkmış, imzalar atılmış. O zaman dedim şimdiki  kütüphane yeri taziye evi olamaz mı?

-Çok iyi olur valla dedi neden ben düşünemedim ki bunu yetkililerle paylaşacağım inşallah olur. O güzelim yer, kütüphanesi, konferans salonu olan, tam teşekküllü, bir taziye evi olur, şehrin tam ortasında, her tarafa eşit mesafede!

Ve sevgili muhtarımızı bu fikir çok heyecanlandırdı, bendinizi de tabi ancak bendeniz kuşkuluyum madem kütüphane o mekânda olmuyor bir düşündükleri vardır zahir? Dilerim utanırım yani utandırırlar düşündüklerimden. Ve son olarak öğretmen evi dedim. Yıkıldı ve öylece duruyor.

Orası da yapılacak, yakında çalışmalara başlar müteahhitlerle anlaşma yapılmış. Valla ne yalan söyleyeyim muhtar bey bendenizi çok sevindirdi ancak bizler azıcık kuşkucu ve kötüyüz, hep her şeyin tersini de düşünürüz. Bu yüzden diliyorum ki bizi utandırsınlar. Ve belediye başkanı Sayın Tosyalı belli ki muhtarla uyumlu bir çalışma sergiliyor gördüğüm kadarı ile. Ayrım gayrım yapmayan, doğru düzgün çalışan, hangi inanç, hangi partiden, hangi düşünden gelirse gelsin başımızın üzerinde yeri vardır.

Ve muhtara bilgisayar armağan etmiş bu bapta -şimdiye dek hiçbir belediye başkanı böyle bir şey yapmadı.- Bilgisayarlarını da kutlayıp kalkmak üzereyken gelen bir telefonla yeniden oturmak zorunda kaldık. Gelen 17. Sağlık ocağının çiçeği burnunda genç doktoru. Sıkıntıları vardı. Biliyorsunuz dedi. Yeniyiz ve yeterli hasta sayısına ulaşamadık, bu konuda yardımlarınıza ihtiyacımız var. Ve biz bir kez daha çakıldık. İdealleri olan bu doktorlar ve uğraşmak zorunda oldukları işler! Bu konuyu bir diğer yazıda ele alacağım. Şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım, ayrımsız, gayrım sız, her zaman, hep birlikte. Yase

Günün Sözü
Bilgisiyle kibirlenmek, cahilliğin ta kendisidir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here