Unutulmayan Amigolar (1)

0
72

(Eski Açık, Sarı Desene)

Değerli okurlarım, konuyla ilgili anılarıma başlamadan önce, rahatsızlığı nedeniyle bir süredir tedavi gören, Galatasaray tribünlerinin değişilmez ismi Sezgin Özcimbomlu’nun vefatını üzülerek duyurmak isterim. Futbolu oynayarak efsane olmuş ve halen yaşamına devam eden ünlüleri yazmamaya kararlıydım. Genel arzu üzerine bir kez (Lefter Küçükandonyadis) yazmaya kalktım, halen pişmanım. Makalem yayınlandıktan yedi ay sonra Ordinaryüs’ü kaybettik. O’nu da rahmetle anıyoruz.

Sezgin Özcimbomlu’ya tekrar döneceğim. O’nun yaşam felsefesini, renk aşkını bildiğim kadarıyla sizlere sunmaya çalışacağım. Öncelikle, amigoluk bir meslek değildir ve amigoluğun bir okulu da yoktur. Böyle olmasına rağmen amigolar, taraflı tarafsız sporseverlerin yakından tanıdığı, itibar ettiği insanlardır.

Kendimi bildim bileli futbolla iç içeyim ve hatta futbol benim yaşam biçimim de diyebilirim. Azıcık futbol da oynarım. Genç yaşta yediğim bir tekme beni futboldan uzaklaştırıp bu günlere getirdi. Futbola başlayanlar “bu işi sonuna kadar götüreceklerdir” diye bir kayıt yok bir yerlerde. Her spor dalında olduğu gibi (futbolda biraz daha fazla) bu oyunda da her türlü olumsuzluklar mevcuttur. Bunlardan birisi sizi ziyaret ettiğinde her şey bitiyor.

Konumuz bunlar değil ama yaşamımı ters yönde etkileyen ve beni mutsuz eden ve hoş olmayan anılarımdan biri olduğundan yazma gereği duydum ve ayrıca futbola yeni başlayan gençlerin çok dikkatli olmakla beraber bir sorun yaşadıklarında fazla üzülmemelerini saplamak için bu paragrafı düştüm. Bu dilek ve temennilerden sonra tekrar konumuza dönelim…

Küçüklüğümden beri bu ismi duyardım, yani amigoluk vardı. Futbol maçlarına gitmeye başladıktan sonra resmen tanıştım onlarla. Amigoluk! Amigolar! Amigolar halk arasından gelen birisidir. O, takımın tartışmasız en sağlam taraftarıdır. Uyanıktır ve biraz da gözü karadır. Tribünlerin hakimi olup, bir anda slogan üretirler, yakın çevresiyle iletişim içerisindedir.

Ankara 19 Mayıs Stadı’nda iki kez amigoluk yapmıştım. İkincisi Trabzon-Galatasaray Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı idi. İki kez bile olsa bana çok şeyler öğretti. Tezahürat ettireceğiniz kişiler arasında yabancıların olduğunu hemen fark ediyorsunuz. İşte o maçta taraftarlar arasına iki Trabzonlu düşmüş istemeyerek. Herkes bağırıyor ama onlardan ses çıkmıyor. Benim olduğu kadar çevredekilerin dikkatini çekmiş olmalı ki, “Amigo, bu iki kişiyi gönder” dediler.

“-Kardeş Trabzonluların yanına gidin” dedim.

“-Gitmeyruz…”

“-Kardeş Trabzon tribününe gidin, sizleri koruyamayabilirim!”

“-Gitmeyrum uşağum…”

Bunlar, benim amigoluk anımdı. Sezgin Özcimbomlu bakın bizi nerelere getirdi? Erken gitti, mekanı cennet olsun! Amigoluğa yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here