Takvim Yapraklarında Güz!

0
341

“Biraz kül, biraz duman.. O benim işte.. Kerem misali yanan.. O benim işte..” diyor Ümit Yaşar, güzlü takvim yapraklarından kendinde kalanı şiirlerken..

Hani kapı aralığına sıkıştığında yanar ya parmağımız.. Hani tonlarca iğne batar ya arkasından.. Hani düğümlenir ya soluğumuz birden.. İşte öyle bir şey..

Düğümlenmiş bir yangın gibi sol yanımda tonlarca ağırlık hissi.. Ve mengenede parmağım.. Ve soluğum boğazımda.. Kriz, sekte, enfarktüs, spazm her ne ise adı, kırklı yaşlardan sonra  yoklar ince yalımlı bir alev gibi yürek yangısı.. Yoklar ve varlığını hatırlatır sağlığımızın.. Kalır bir süre yangın artığı kor, köz, kül sıcaklığı sol  yanımızda.. Yoklama  anından hatıramızda kalan “jilet” kesiği bir sızı..

Yıllar önce kalbimi yoklayan bir sızı sonrası “Yoklamayı Yoklamak” başlıklı tuzlu sulara böyle başlamıştım..  Bu kez sağ yanımda jilet kesiğiyle alınan parça biyopsisi sonrası kemoterapik bir sızıyla bu yazıyı kaleme alıyorum..

Miladi geçmişle Hicri gelecek arasında asılı duran ömür takvimimizden, birer birer düşmekte güzlü yapraklar.. Düşmekte ve savrulmakta ömür dediğimiz akıp giden hayat nehrimizin çağıltılı sularına..

Hayat nehriyle, hangi denizlere, hangi okyanuslara taşınır ömrümüz? Yoksa önüne çıkan çer çöp, dal odun, taş kaya ne varsa sürükleyerek, taşkın bir sel suyu gibi akıp giden hayat nehrinde, çer çöp kadar hükmü yok mu takvimden düşerek sefilleşen yapraklar örneği ömrümüzün?

Ziya Osman, “Kim Bilir” adlı şiirine; “İlk yağmur damlası düştü / Kuru yapraklarına güzün / Ardından kış kıyamet / Dert hüzün..” dizeleriyle başlar; “Alınyazısı hepsi.. Kısmet.. / Ha yazı ha kışı geceyle gündüzün,” diye devam eder.. Ve şair söz konusu şiirini;  “Kim bilir kaç günü kaldı / Ömrümüzün?” sorusuyla bitirir..

“Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına” der, A. Behramoğlu da, “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” adlı şiirinin son bölümünde.. Ve “Çünkü..” açıklamasıyla bitirir şiirini: “Ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır, Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana..”

Irmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına kimler  yaşamış hayatın armağanı kısacık ömrü içinde.. Mecnunlar elbette.. Ulaşabilmek için Leyla okyanusuna.. Peki, Mecnun ne zaman, nerede görmüş Leyla’sını? Bir halk türkümüzde “Kerpiç, kerpiç üstüne kurdum binayı, Binayı kurar iken gördüm Leyla’yı, Leyla başıma açtı türlü belayı..” diyor Mecnun bir halk ozanı Hak aşığımız.. Kerpiç kerpiç üstüne kurulan binanın adı? Ömür.. Ya kerpiç? Kerpiç; içine saman, çer çöp katılan toprağın, suyla karıldıktan sonra balçık halinde kalıplara  dökülmesiyle elde edilen çamurdan tuğlanın adı.. Gölgede bekletiliyor bir süre, sonra güneşe serilip kurutuluyor..

Kerpiçlerle ömrün sarayını inşa ederken Leyla’yı gören Mecnun, niçin çöllere düşüyor? Kerpiçleri kurutmak için mi, yoksa un ufak ederek kumlara karıştırmak için mi? Ah, ömrü Leyla okyanusunda dalgalanırken çölde sanıyoruz Mecnunları.. Mesela? Mesela Yunus.. “Çıktım erik dalına, Onda yedim üzümü, Bostan ıssı kakıyıp, Der ne yersin kozumu?” Erik dalında üzüm yiyemeyenler, nereden bilecekler ağacın ceviz, Leyla’nın da çölde olmadığını.. Yunus da biliyor çer çöpten sıyrılamayanları.. “Dilsizler haberini, Kulaksız dinleyesi, Dilsiz kulaksız sözü, Can gerek anlayası.” Ve fakat Yunus, erik dalında üzüm yerken, gönül sofrasındaki “dil” yemeğini tadının ceviz olmadığını da tarif eder arifane zarif bir dille: “Kerpiç koydum kazana, Poyraz ile kaynattım, Nedir diye sorana, Bandım verdim özümü.”

Duyumsadığımız etkiyle yöneldiğimiz yerleşkelere doğru şaşmadan akarken zaman; yapraklarını birer birer kopardığımız hayat takvimlerimizin yeri tam da burada olmalı..

Fazıl Hüsnü’nün, “Söyle sevda içinde türkümüzü, Aç bembeyaz bir yelken, Neden herkes güzel olmaz, Yaşamak bu kadar güzelken?” dizelerini, “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı / yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin..” diyen Nazım’ın dizeleriyle yaşama sevinci ve direnci içinde olmak, olabilmek..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here