Sevgilerimize Sahip Çıkalım

0
74

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Referandum tarihi netleşti sesler biraz daha yükselmeye başladı. Sanki seçim var? Buna çok dikkat etmek gerekiyor. Oyumuzu partiler ya da şahıslar için kullanamayacağız. Sistem değiştiriyoruz yani Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçiş oylanacak. Yani cumhuriyet ve kazançlarını kaybedeceğiz bu seçimle ya da kaybetmeyeceğiz! Artık o, kullanacağımız oylar ve koyacağımız irade ile belli olacak.

Her ne kadar “hayır” kullanacaklar terörist olarak suçlanacak olsa da biz halk olarak teröristin ne olup olmadığını bilecek yaşta başta ve kafadayız çok şükür. Ve vicdanımız çok rahat. İftiralara, suçlamalara sessizce ama vicdanımızın rahatlığından aldığımız güçle karşı koymayı iyi biliriz. Bizler her zaman birlik ve beraberliği ilke edinmiş, demokrasiden, Atatürk ilke ve inkılâplarından ödün vermeden, laiklik ve cumhuriyetin kazançlarını savunanlar olarak sistem değişikliğine sıcak bakmıyoruz. Ve “evet” diyeceklere, “hayır” diyenlere atılan terörist iftirasını atmayacağız. Bizim anlayışımız özgürlüktür, saygıdır, sevgidir. Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyi başkasına yapmayız. Ve iftara atmaktan Allah’a sığınırız.

Şu an Meral Akşener, Çanakkale’de konuşuyor. Yoğun bir kalabalık var ve konuşması çok etkileyici doğrusu. Konuşmanın ilk yarısı karanlıkta ve megafonla gerçekleşti ancak toplantının sonuna doğru elektik geldi? Ve artık bütün liderlerin birbirini suçlayıp kendilerini akladıkları hamasi konuşmalara tanıklık yapacağız. Ve kim bilir daha nelere!

& & & & &

Ve sevgililer gününü kutlayacağız yarın. Şehitlerin arka arkaya geldiği, evlere ateş toplarının düştüğü, işsizliğin, kapanan mekânların ve ödenmeyen borçların tavan yaptığı, akademisyenlerin yerlerde sürüklendiği, cübbelerin ezildiği bir zamanda sevgilerimize daha çok sahip olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Ve bütün sevdiklerimin gününü kutluyorum, ayrımsız, gayrımsız. Bir tatlı söz, bir dal çiçek, bir gülümseme, hediyelerin en güzeli olur diye düşünüyorum. Tabi parası olanlar, piyasaların canlanmasına katkı ağlayabilirler, mantık sınırlarını aşmadan yani ona da açığız!

sevgiye sahip çıkmak ile ilgili görsel sonucu

Ve sevgili okuyucularım valla hayat her şeye rağmen akıyor. Hiç birimiz güvende değiliz. Vahşileştik sanki… Kadın cinayetlerinde birinciyiz, kitap okumakta ve eğitimde sonuncu. Şimdi sevgililer gününde sevdiklerinize kitap alın dersem çok doğru bir şey yapmış olmaz mıyım? Şahsen öyle yapacağım.

Ve sevgili okuyucularım, sağlıkla sevgiyle kalalım, sağduyu ile ayrımsız gayrımsız her zaman oyumuzun rengi ne olursa olsun birlik ve beraberlikle. Yase

& & & & &

Yaşam Nedir?

Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden… Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan… Mutluydum rüzgarla birlikte  maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken…  Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde… Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin peşinde… Bazen bir kuşun kanadına karışır, uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.

Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana… Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında… Sığınırken bir kaya kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce… Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için… Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim… Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden… Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için… Yaşam olabilmek için…

Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış… Sıcaktı toprak, gökyüzünün olamadığı kadar… Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle… Sevdim onu… Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte… Toprağın derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim… Zaman geçtikçe büyüdüm, çoğaldım… Yerimde duramaz hale geldim…

Güneşi özledim… Yıldızlara merhaba demek istedim…. Terk ettim toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü gördüm yeniden… Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür…

Aktım, gittikçe büyüyerek… Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım… Nereye gittiğimi bilemeden… Sadece yaşamı öğrenebilmek için aktım… Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı delicesine… Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana yaşam nedir diye sorduğumda… Büyümek istedim… Daha hızlı akmak, denize kavuşmak istedim… Aktım gökyüzünün görünmediği ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına … Başakların rüzgârla dans ettiği ovalara geldiğimde duruldum…

Onları seyredebilmek için yavaşladım… Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı… Rüzgarla dans mı diye?.. Cevap vermediler bana… Denizi aradım uzaklarda, görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için. Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm… Gördüm orada canlılığı, başkaldırmışlığı, hasreti… Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak istedim… Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi… Sevişmek istedim onunla… Yaşamı istedim ondan… Dokunduğumda denize, balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize… Bir oldum onunla… Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum, okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım… Derinliğin sessizliğinde güzellikleri buldum…

Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize? Cevap alamadım… İnsan olmak istedim… Yaşamın ne olduğunu öğrenirim diye…Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda… Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle… Büyümeye başladım içinde olduğum insana fark ettirmeden… Büyüdüm, büyüdüm… Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur verdi… Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim… Güneşe sarılmak istedim… Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim… Yaşamı insanlara sormak istedim… Işıkla tekrar kavuştuğumda özgürlüğümü hissettim yeniden… Küçük bir su damlasıyken gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi…  Büyüdüm zamanla… Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte…  Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler…

Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime… Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak, bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini… O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR… SADECE SEVGİ.

Günün Şiiri

Dinle İnsan

Ey insan! Dinle, sana sesleniyor gönlüm.

Kıpırdamaz ağzım,

Ağzıma kilit vurmuş gönül bülbülüm.

Dinle! , haykırır içimden bir can.

Sonudur belki ömrümün bu feryat, belki bir figan.

Gökyüzü bir topraktır bana nicedir.

Şu kara topraktan daha temiz, daha ferah.

Ne haşere var, ne kırkayak.

Benzemez hakikaten şu kara ile şu mavi toprak.

Biz ki asırlardır bir kara toprağa ölmüş, bölünmüşüz.

Hangi akıldan geçmiş mavi bir ölüm.

Ölüm bu kadar bedbaht, ölüm riyakâr, ölüm zulüm mü?

Yahut pençesi sivri bir aslan kadar mı zulmü?

Şu mavi topraklar hâlbuki ne yücedir.

Ölümü müjdeler, selamlar ölümü.

Bereketi sonsuz, bereketi yüce…

Ne yılan var, ne haşere

Zehra Nur ÇETİN

Kültür Kadınındır

Acizlik, satandır kadını paraya.

Acizlik, boyun eğmektir satana.

Kadınlık, ayıptır sokakta.

Kadınlık, ayıbı yıkandır.

Feministlik boş, palavra…

Feminist, yumruğunu bastırandır masaya.

Kültür, bir milletin, bir kadının

Yahut kadınlar topluluğunun…

Kültür, kültürlü kadınların kültürüdür bu vatanda.

Zehra Nur ÇETİN

Günün Fıkrası

Üzüntü

Temel’in babası vefat eder… Cenazeye gelen bir aile dostu Temel’e sorar: “Nasıl oldu?” Cevap: “30. kattan aşağı düştü…” Adam: “Vah vah, desene çok feci ölmüş…” Temel: “Yok yok, öyle ölmedi; tam yere düşecekken manavın tentesine çarpıp tekrar yükseldi…” Adam: “Vah Vaah! Daha şiddetli çakıldı o zaman.” Temel: “Yok! Karşıdaki kasabın tenteden zıpladı bu sefer karşı binanın çatısına…” Adam: “Demek çatıya çarpıp öldü.” Temel: “Yok ya! Çatıdan yuvarlanıp elektrik tellerine gitti…” Adam: “Deme ya! Çarpıldı o zaman…” Temel: “Yok canııım, teller yaylandı babamı 200 metre yukarı fırlattı.” Adam: “200 metreden yere çakıldı, öyle mi? Yazık…” Temel: “Yok ya, yine en baştaki bakkalın tenteye…” Adam: “Orada mi öldü?” Temel: “Yooo… Oradan da yine kasaba…” En sonunda bunalan adam Temel’e bağırarak sordu: “Ulan nasıl öldü bu adam?” Temel, “baktık ki durmuyor, vurdik oni!”

Günün Sözü

Hiçbir Şey için ‘benimdir’ deme Sadece de ki ‘yanımdadır’ Çünkü ne altın, ne toprak ne sevgili, ne hayat, ne ölüm, ne huzur, ne de keder daima seninle kalmaz.

D.H.Lawrence

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here