Şehitlerimiz İçin Kan Ağlamaya Devam Ediyoruz

0
63

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Birlik ve beraberlik içinde olunca ancak iyi olabiliriz mi diyorsunuz? Doğru, Cumartesi gecesinden beri bütün Türkiye birlik ve beraberlik içinde teröre lanet şehitlerimize saygı için. Tek vücut tek ses olduk. Ancak bu güzel şey insanı sevindirmiyor, sevindiremiyor, neden illa bir şeyler olacak, gencecik yüzünü görmediğimiz, sesini duymadığımız, yalnızca kıyafetlerinden başlarındaki kasklardan, tanıdığımız daha 22’sine bile gelmeden bebeğini kundakta sevdiğini, uzakta bırakan vatan evlatlarımız on değil, yirmi değil, son söylemlere göre kırk dört  şehit olunca mı birleşmemiz gerekiyor?

Oysa bundan öncede birleşmiştik. Reyhanlı’da, Suruç’ta, Ankara garında, Sultanahmet’te… Ama ne oldu, aradan zaman geçti, yine ayrıyız, yine gayrıyız. Şimdi Beşiktaş’ta, yine birlik ve beraberlik içindeyiz. İlla bedel mi ödeyeceğiz birlik ve beraberlik içinde olmak için? Ne yazık ki öyle, yarın bir gün herkes yine eski hayatına dönecek, giden gitti, geri gelmeyecek, ateş düştüğü yeri kavuracak. Ve yine lanet edilecek teröre, yine kanları yerde kalmayacak denecek, yine misli ile onlara bedel ödeteceğiz denecek. Ama giden geri gelecek mi, ya da yattığı yerde memnun mu olacak, bebesini, sevdiğini, düşlerini, hayallerini geri alacak mı? Hiçbir şey olmayacak. Bu yüzden artık yeter bunca acı yetmedi mi, diyoruz

İsyandayız! Kızgınız! Kırgınız! Üzgünüz!

Gülmeyi unuttuk. Şarkı söylemeyi de… Yaslı olduk, yaşlı olduk yaşımız bine vurdu… Oysa biz gençtik, umutlarımız gençti… Hayallerimiz vardı… Ne oldu gençliğimize, ne oldu umutlarımıza… Ne uğruna kaybettik onları, hangi bedeli ödemek için düştük toprağa? Vatan sağ olsun şehit olduk. Eğer bir gün yurtta sulh cihan da sulh olursa ancak bedel ödenmiş olur.

Ve sevgili okuyucularım bütün şehitlerimize ağlıyoruz. Birde kendi şehidimize… Daha 27 yaşındaydı İlker Uylaş… O da Beşiktaş Arena’da şehit oldu, yaralıydı ama ağırdı yaraları kurtulamadı. Daha beş ay önce evlenmişti, görev yeriydi İstanbul. Polis olmayı seçmişti. Mesleğini seviyordu. Ama ne oldu? Doyamadı, severek tercih ettiği  mesleğine, izin vermedi hain terör, doyamadı eşine, ailesine, arkadaşlarına… Paylaşacak daha neler vardı neler oysa! Yarım kaldı başlamadan bitti çoğu!

“Lanet olsun teröre, isyan etmek doğru değil” diyor kuzeni “zalimler elbet cezasını bulacak” dilerim öyle olsun? Bütün polis camiasının ve bütün şehit yakınlarının başı sağ olsun. Her zaman polis kardeşlerimizin yanındayız. Vatan sağ olsun, onlar sağ olsun. Nur içinde uyusun, sevgili İlker ve diğer bütün şehit kardeşlerimiz. Yüreğimizde ateş olacak, kalacaksınız… Mekânınız cennet olsun. “Yurtta ve Dünyada Sulh” diyoruz her zaman ancak acınız o zaman diner.

Ve sevgili okuyucularım her zamankinden daha çok sağlık ve sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız. Bütün hainlere inat… Yase

& & & & &

Yaşamdan Hızlı Geçmek

Zengin bir adam Mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü. Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi.

Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve: “Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin?” diyerek bağırmaya başladı.

Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk: “Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiç biri durmayınca, sizin arabaya taş attım” dedi.

Ve gözyaşları içinde, kenarda devrilmiş duran bir tekerlekli özürlü arabasını ve o arabadan düşerek yerde yatan birisini göstererek: “Ağabeyim yürüyemiyor, onu tekerlekli arabası ile gezdirirken, kayıp devrildi. Ağabeyim yere düştü, kaldırmaya gücüm yetmedi, gelen geçen kimse de yok, siz onu yerden kaldırıp tekerlekli arabasına tekrar oturtmama yardım eder misiniz?” dedi.

yase-yasam1

Zengin adam, ne diyeceğini bilemeden, boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalışarak, yerde yatan çocuğun yanına gitti, onu kaldırıp tekerlekli arabasına oturttu ve cebinden temiz bir mendil çıkararak bacağındaki kanları sildi.

Küçük çocuk abisini tekerlekli arabasıyla alıp giderken, hiçbir şey söyleyemeden arkalarından bakakaldı. Arabasına döndüğünde, çocuğun attığı taşın, arabasının kapısında bıraktığı oyuk şeklindeki DERİN İZİ gördü. Ve zengin adam, bu derin taş izini hiçbir zaman tamir ettirmedi. Arabadaki bu taş izini şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:

Hiçbir zaman, yaşamın içinden, birilerinin seni durdurmak ve dikkatini çekmek için TAŞ ATMAYA mecbur kalacağı kadar HIZLI geçme.

Allah, ruhumuza fısıldar ve kalbimize konuşur sesi dinlemek için vaktimiz olmadığında ise, bize TAŞ FIRLATMAK zorunda kalır.

İster fısıltıyı dinle, ister taşı bekle… Seçim senin… Yaşamın içinden son hızla geçerken, bir an durup, kendi hayatımızda da bize bazı şeyleri hatırlatmak için atılan TAŞLAR olup olmadığını bir düşünelim…

Günün Şiiri

Bir Memet Daha

Topraktan mı çıktı, yarı toprak bir yaratık,

Gökten mi indi, yarı gök bir kartal.

Bir Memet daha var oldu o sıra,

Tepenin doruğunda, kalpağı al.

Bir Memet olduğu besbelli,

Saçları başakta, gözleri çiçekte.

Elleri ayakları öylesine kocaman,

Yüzü altı Memet’in yüzüne öylesin benzemekte.

Vardı üç adımda masalcana,

Ağzı duman tüten makineliye, dev.

Kabzayı kavrar kavramaz bastı tetiğe

Fışkırdı namludan sonsuz bir alev.

Allah Allah, şaştı bütün dağlar, bütün gök,

Şaştı dost düşman.

Bu kimdir, bu kaçıncı Memet’tir,

Ölülerde dirilerde dondu kan.

Görsen efsane, görmesen efsane,

Duysan efsane.

Uzak mıdır bayraktan düşen,

Yakın mıdır ne?

Bir parıltı, bir parıltı tarihten,

Tanrıca dik.

Yurdun, ulusun kutsal gücü,

Bu yedinci Memet, Memetçik…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Bizim Polis

Vatan aşkıyla yüreği dolup taşarken

Görev boyu onca engelleri aşarken

Bilinmez sıkıntılar içinde yaşarken

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Evden çıkmadan helallik ister eşinden

Kimle karşılaşır, ayyaşından, keşinden?

Aylarca iz sürer şebekenin peşinden

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Düşman kesilir hırlısı, hırsızı ona

Her olaya ilk sıra der atamaz sona

On nisan bin sekiz yüz kırk beş’ten bu yana

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Siper eder göğsünü huzurumuz için

“Vatan Sağ olsun” der ya… Gerisini geçin

Anlaşılmayan; Neden hor görülür, niçin?

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Asayişi korur her an görev başında

Kanı var vatanın toprağında taşında

Nice can şehit düştü gencecik yaşında

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Siz görev yaptıkça dik durur bizim başlar

Ancak vatan haini olan sizi taşlar

Görürde bu hali durur mu gözde yaşlar

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Başka milletlere örnektir cesaretin

Kahramanlığın; düşmanıdır esaretin

Yücelerde uyanıklığın, basiretin…

__Yapar görevini gece gündüz demeden

__Kazanır rızkını haram lokma yemeden

Halil MANUŞ

Günün Sözü

Gözlerinin gördüğünü yüreğinin gördüğüne değişiyorsan eyvallah! Yüreğinin gördüğünü gözlerinin gördüğüne değişiyorsan eyvah, eyvah!

Mevlana

Ey yiğit! Yazgıya bahane bulma,

Yükleme kendi suçunu başkasına.

Suçunu gör, dönüp de etrafında kendinin.

Kendindendir, gölgeden değil çektiklerin.

Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin?

Ne ektin de ektiğini biçmedin?

Eylemlerin ruhundan ve bedeninden doğar.

Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.

Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here