Rüya, Kâbus Ve “Don Kişot!”

0
540

Eskiden eğitim denilince aklımıza, “beşikten mezara kadar” (ki güncelleştirilmiş şekli ‘yaşam boyu öğrenmedir’) çocuklarımızın toplumsal yaşamın barışına mesleki katkı yapılabilecekleri beceri ve yetenek kazanımlı rüyalar gelirdi.. Ya, şimdi? “Rekabetin olduğu dünyada” (ki bu, ‘altta kalanın canı..’ diye başlayan cümlenin güncelleştirilmiş şeklidir) çocuklarımızın TEOG, YGS, LYS türü, rekabeti körükleyen sonuç odaklı sınavları kaybetme kâbusu!

Rüya, kâbus paragraflarını birer konuşma cümlesi olarak sarf ettiğim bir sohbet ortamında,“Eğitimin dev gibi sorunları varken, TEOG, YGS, LYS türü sınavları dev zannediyorsun” dedi bir arkadaşım.. Don Kişot geldi aklıma.. Sanço Panza’nın: ‘Yel değirmenlerini neden dev zannediyorsun?’  sorusuna Don Kişot’un: ‘Peki ya sen neden devleri yel değirmeni zannediyorsun?’ yanıtını aktardım önce.. Devamında “-Don Kişot’u gördüm rüyamda!” dedim ve ekledim: “Bir öğrencime benziyordu yüzü.. Kaleme benziyordu elindeki mızrak..Yel değirmenlerine benziyordu mücadele ettiği test kitapçıkları!”

“Yarışmacı sistemin baskısıyla bilinçaltında uyuyan düşüncelerinin düşlerinde uyanması” tefsiriyle yorumladı toplumcu(!) bir öğretmen arkadaşım rüyamı ve ekledi: “Don Kişot da zaten, bilinçaltında uyuyan bir çocukluk rüyasıdır Cervantes’in..” Arkadaşımın bu yorumunu; “Don Kişot, çocukların düşlerinde uyanan büyüklüğün adı mı; yoksa biz büyüklerin düşüncelerinde uyuyan çocukluğun tadı mı?” sorusuyla karşıladım önce.. Ve sonrasında anlattım “Köy Enstitülü” sistem rüyamı.. Öğretmen arkadaşım; “Bugünün toplumsal gerçekliğiyle bağdaşmayan, gerçekleşmesi mümkün olmayan, eskimiş gençlik rüyası bunlar!” tabiriyle yorumladı bu rüyamı da.. “Eskimiş” sözcüğü, söz konusu arkadaşımın “gençliğinin toplumcu derinlikli rüyasında boğulup; şimdiki zamanlarında yüzeye çıkan “bırakınız yarışsınlar, yaşasın kazanan birey!” türü sığ ‘lümpen’ liberalliğin sahillerine vurduğunun göstergesiydi aslında.. Zira o, zaman içinde başkalaşım geçirmiş, bireycilik kibriyle toplumcu düşüncelerine çoktan yabancılaşmıştı..

Don Kişotluk kavramını zihinlerimize resimleyen Cervantes, “İnsan eğitimle doğmaz fakat eğitimle yaşar” diyordu.. Eğitimi yaşamdan, yaşamı eğitimden ayırmayan emeği yücelten, çalışmayı kutsayan özgürleştirici eğitim anlayışı vardı köy enstitülerinde uygulanan eğitimin özünde.. Uyandırabilmek Köy Enstitülü rüyalarımızı.. Taşıyabilmek bu rüyamızı mekan ve zaman içinde oluşan değişimin diyalektiğiyle; “Tarihte belirleyici etken gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir” türü yorumlarla bugünün gerçekliğine..

Kimileri ütopik idealler karmaşası olarak yorumlar rüyaları.. Bu anlamda, ütopyanın karşıtı distopik kargaşa bağlamında yorumlanabilir kâbuslar da.. Cemil Meriç, ‘Sosyoloji Notları’ adlı kitabında, ütopya üzerine düştüğü notlarda (s.213); “Reybaud, sosyalizm maddesine şöyle başlar” der ve aktarır: “Sosyalizm insanın gördüğü son büyük rüyasıdır.” İnsanın gördüğü son büyük rüyası sosyalizm, ütopik idealler karmaşası anlamında yorumlanıyorsa şayet, bu halde  ütopyanın karşıtı distopik kargaşa bağlamında bir kâbustur kapitalizm.. Türk düşünce dünyamızın yüz aklarından biri olan Meriç, Reybaud’dan aktardığı cümleler sonrasında şöyle der: “Her ideal bir ütopyadır, her büyük fikir adamı, bir parça Don Kişot’tur!” Nazım’ın, “Don Kişot” adlı şiiri; “Ölümsüz Gençliğin Şovalyesi,” dizesiyle başlar ve “ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına / fethine çıktı / güzelin, doğrunun ve haklının / önünde mağrur, aptal devleriyle dünya” diye devam eder..

Rüyalarımız! Uyurken gördüğümüz ilgisiz gölgeler akışı mı yoksa uyanıkken gördüğümüz ışıkların zihnimize nakşı mı? Işığın nakşı tanımını kabul ederim ben.. Rüyalarımızı yorumlamamıza anlam kattığını düşünürüm çünkü.. Öte yandan uyuyan bir zihinde görülen gölgeler akışı, rüyanın değil kâbusun tanımıdır bana göre.. Kaldı ki “rüyalarımızı gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır” gerçeğinden hareketle ışıklar nakşında gördüğüm bir rüya olarak düşünürüm ben hayatın anlamını.. Dünyasal ve ötesindeki yaşamı kâbusa dönüştürmemek için elbette..

Her insanın, ışıklar nakşında gördüğü bir rüyası vardır mutlaka.. Yoksa da olmalıdır.. Gerçek körlük, sağırlık, dilsizlik, yaşarken rüyasız kalmaktır çünkü.. Herkes okusun, yeteneği olanlar daha çok okusun” yorumlu; ‘Köy Enstitülerinde’ gördüğüm ışıkların zihnime nakşı rüyamın gerçekleşme umudu nerede? Çocuklarımızın rüyalarını kâbusa dönüştüren bireyci, benci, bencil yarışmacı eğitim anlayışına karşı mücadelede..

Her insanın özünde var olan yetilerini, yeteneğe dönüştürebilme fırsat ve imkanlarının sağlanabileceği, her tür ayrımcılıktan arınmış eşitlikçi ve adaletçi eğitim ortamlarında..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here