Okullar Kapanırken

0
61

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yeni konumuz petrol zengini kendisi minnacık, parası kocaman, aklı (?) onu bilmiyorum ama adı Katar. İlerde daha çok duyacağız adını kuşkusuz. Dilerim konu bize dönmez. Zaten her gün gelen şehit haberleri ile alt üst olmuş durumdayız şimdi birde Katar karası ile uğraşacağız gibi?

Valla İslam âlemine Ramazan ayı gelmiş gidiyor ama  kimsenin haberi yok gibi. Ortalıkta bir damla huzur ara ki bulabilirsen… Herkes birbirinin yuvasını yapmaya çalışıyor. Kuyusunu kazıyor. Ramazan demek iftar sofrası demek sanki artık, birde o olmasa zaten kimse anlamayacak Ramazan ayında olduğumuzu. Gündüz birbirimizin kuyusunu kazmakla uğraşıyoruz gece gösterişli iftar sofralarında boy gösteriyoruz! Allah kabul etsin.

Ve okullar bugün yaz tatiline girdi.  Mezuniyet telaşı aldı hemen bütün okulları. Bizim burada mezuniyetler bir başka kutlanıyor anaokulundan üniversitelere kadar. Yürüyüş yaparken görüyoruz Yelken kulübü her gün başka bir okula ev sahipliği yapıyor. Çocuk yaşta gençler rengârenk giysileri ile bahar gibi ortalığı neşelendiriyorlar. Güzel görüntüler ama benim içim hep “çız” ediyor bu abartılı bulduğum gecelerde. Neden mi? Bendeniz, bayramlarda, mezuniyetlerde, okul gezilerinde ve her türlü sosyal faaliyetlerde  okul çocuklarının eşit şartlarda, eşit kulvarlarda olmadığını bildiğimden her zaman çok üzülmüşümdür ve bu faaliyetlere maddi durumları elveremediği için katılamayanları görünce, ilkokuldan başlayarak bende onlarla birlikte olmayı tercih etmişimdir. Birisi eğlenirken diğeri maddi durumu elvermediği için bakmakla yetiniyorsa o eğlencede olmak bendenize de her zaman haram olmuştur.

Bu   kulüplerde  baya bir maddiyata neden olan bu  eğlenceleri ve yemekleri öğrenciler arasında ayrıma da neden olur  diye düşünüyorum. Bu yüzden çokta sevmiyorum. Genç çocukları ve bahar görüntülerine bayılıyorum ama istiyorum ki bütün çocuklarda orada olsun ve biliyorum ki yarısına yakını katılamıyor maddi olanaksızlıktan dolayı. Bu tür eğlenceleri okullarında gerçekleştirseler herkes kendi olanağı ile katılsa ve hep birlikte eğlense doğrusu bu olurdu ama tabi bu bendenizin doğrusu olurdu. Ve bendeniz yaşadığım ortamı hep unutup böyle sanırım herkes eşit herkes kardeş diye. Oysa aynı karından olan kardeşler bile kardeş olmayı beceremez duruma getirildik. Birileri sürekli siz kardeş değilsiniz siz şusunuz busunuz diye parçalamaya çalışıyorken. Ancak biz inanıyoruz ki eninde sonunda  kardeş olmayı becereceğiz ya da yok olup gideceğiz. Bütün sevgili öğrencilere hayırlı olsun tatiliniz diyorum. Bol bol  ama zamanınızın çoğunu kitap okumaya ayırsanız bendenizce çok iyi olur, derslerinizin ağırlığından, sınavlardan bir türlü okuyamadığınız kitapları alın önünüze şimdi ve başlayın okumaya. Kütüphaneden ve isterseniz benden kitap takviyesi yapabilirsiniz. Ve şimdi sağlık, sevgiyle, hep birlikte kalalım diyoruz her zaman ayrım gayrım ön yargı olmadan sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Ayeti Kerimenin İndirdiği İftar

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçük yaşta hastalanırlar. Hz. Ali ile Hz. Fatıma çocuklar iyi olunca, ikisi de oruç tutar. Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek, iftar etmeden, ikinci günün orucuna başlarlar. O akşam iftarlığını da, yine o saatte kapıya gelip, (Allah için bir şey verin!) diyen fakir ve miskinlere verdiler. O gece de, iftar etmeden, üçüncü günün orucuna başladılar. O akşam dahi, kapılarına gelen esirleri boş çevirmemek için iftarlıklarını bunlara verdiler. Bunun üzerine, Ayet-i Kerime indi. Ayet-i Kerimenin Meal-i Alisi şöyledir: “Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. Biz bunları, Allahu Teala’nın rızası için yitirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz dediler. Bunun için, Cenab-ı Hak, onlara Şarab-ı Tahur içirdi.” (insan, 7-9, 21)

& & & & &

Borcun var mı?

Bir ramazan günü III. Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet’e hitaben: “Senin de borcun var mı Haşmet?” diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır: “Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş…”

Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu: “Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?”

Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış: “Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur.”

Günün Şiiri

Bulut mu Olsam

Denizin üstünde ala bulut

yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık

dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam

durmuş düşünür.

 

Bulut mu olsam,

gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

yosun mu yoksa? ..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum,

bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım HİKMET

Şaşırıp Kalmak

Sevebilirim,

hem de nasıl,

dile benden ne dilersen,

canımı, gözlerimi

 

Kızabilirim,

ağzım köpürmez,

ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında,

devenin öfkesi, kinciliği değil.

 

Anlayabilirim

çoğu kere burnumla,

yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak

ve döğüşebilirim,

doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum herşey için, herkes için,

yaşım başım buna engel değil,

ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.

Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni.

Yazık.

Nazım HİKMET

Günün Fıkrası

Ramazan Kırk beş

Hoca merhum, köyün imamı iken Ramazan ayı geldiğinde günleri şaşırmamak için her gün çömleğe bir taş atarmış. Hocanın bir de küçük kızı varmış. Bu çocuk babasının her gün çömleğe taş attığını görünce, kendisi de tutmuş bir avuç taşı çömleğe doldurmuş.

Ramazanın sonuna doğru gelmişler (yirmi – yirmi beşi olduğu sıralarda) cemaat hocaya:

-Ramazanın kaçı? diye sormuşlar.

-Eve kadar gidip – geleyim, size Ramazanın kaçı olduğunu söylerim, demiş ve eve gidip taşı saydığında, çömlekten tam 115 taş çıkmış. Hoca düşünmüş-taşınmış… «Ramazanın 115’i dese hepten ayıp olacak kırk beşi demeye karar vermiş

Cemaatin yanına gelince:

-Kaçı olmuş hocam? diye sormuşlar. Hoca:

-Kırk beşi, diye cevap verince. Oradakiler:

-İnsaf be hoca. Ramazan kırk beş olur mu? demişler. Hoca:

-Siz bana dua edin, yoksa iş çömlekten çıkan taşa kalsaydı, Ramazanın 115’i olacaktı, demiş.

Günün Sözü

Hayatta Her Şey Olabilirsin; Fakat Mühim Olan Hayatın İçinde “İNSAN” Olabilmektir.

Şems-i Tebrizi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here