Ne de Olsa El Elden Üstündür

0
148

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah?  Seçim çalışmaları bütün hızı ile başladı. Anayasa reformunu oylayacağız yani başkanlık sistemini. Vallahi de billahi de bendeniz bir şey anlamıyorum bu işten. Birilerinin beni ikna etmesi gerekiyor, şöyle aklımda hiçbir kuşku kalmasın! Ama bu nasıl olur bilmiyorum. Yani MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli bu sisteme karşıydı öncelerde hepimiz duyduk, okuduk. Allah’a şükür okuduğumuzu duyduğumuzu anlayacak akla ve yeterliliğe sahibiz ama bir zamanlar zehir zemberek karşı olduğu şeye şimdi “evet” diyor. Yani bu durumda bendenizin kafası karıştı ne yapayım. Ve ikna olmak istiyorum.  Birileri bendenizi ikna etsin kardeşim! Bir sanatçı ve basit düşünen bir ev hanımı olarak…

Kocaman bir ülkede tek adam yönetimi bendenize garip geliyor. O tek adamın kimliği önemli değil. Kim olursa olsun derdimiz kişilerle, şahıslarla değil kesinlikle ama biz kalabalık bir ailede büyüdük ve sokakta yani kalabalıkları ve renkleri severiz. Ebru yapıyorum, bin bir rengi katıp, nefes kesen bir karışım elde ediyorum. Yağlı boya resim yapıyorum, örneğin bir manzara resmi, bir tek renk eksik olsun ya da tonu uymasın o tablo eksik kalıyor. Yemek yapıyorum, baharatını, tuzunu, yağını tam kıvamında koymasam onun da tadı olmuyor. Siyah beyaz bir tablo yapsam bile tonları tayin edebilmek için çeşitli katkı maddeleri kullanmak zorundayım. Yani “tek bir çiçekle bahar gelmez” demiş atlarımız. Ya bendenizde tek bir renk ve malzeme ile ne resim yapabilirim ne de yemek. Bu yüzden bendinizin ikna edilmeye ihtiyacı var. İkna edici bendenize tek malzeme ile nasıl güzel bir yemek ya da güzel bir tablo yapılabilir onu öğretsin. Gerçi şu yaşıma geldim, böyle bir şey yapılabilecek olsaydı kendim yapardım ya neyse. Ne de olsa el elden üstündür değil mi?

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım sokağımız nihayet asfaltlandı, nerdeyse kayarak geçiyor araçlar tabi emek takdir edilmeli her zaman, özelikle o yol işçilerinin sıcak asfaltı küreklemeleri, dağıtmaları yok mu valla içim gitti onlar için. Her işin zorluğu var kabul ancak bu iş direk ciğerlere işliyor. Muhakkak bunun için önlem alınmalı ki bu adamlar her gün bu sıcak asfaltın kokusunu ciğerlerine çekiyorlar. Bu kadar kahraman olmaya gerek yok kesinlikle kendini korumayanı korumak gerekiyor. Diye düşünüyorum. Ve kesinlikle maske zorunluluğu getirilmeli.  Bunu her yazımda yineleyeceğim. Ve kocaman teşekkür bütün çalışanlara… Gerçi az canımızı sıkmadı, az yazı çizmedik ama sonunda oldu. Ancak biz bencil olmadığımız için çok sevinemedik. Bizim sokağın bir de garipler çıkmazı var ki o sokağa bir şey yapılmadı. Her tarafı kırık dökük… Ve şimdi tali sokak yükseldi, orası alçak kaldı, zaten normal yağışlarda bile orası göl oluyordu. Vıcık vıcık çamur ve fareler orada cirit atıyor. Valla 21. yüzyılda o fareleri kuşlarla yarışır biçimde görmek düşüncelerimizi ortaçağ vebasına kadar götürüyor!

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım önceki gün Çarşamba günü Ayna Kültür ve Sanat Derneğinin konuğu sayın Kemal Düz ve M. Ziya Ünsel’in sevgili kızı sayın Nermin Ünsel Ekin idi. Konu 1939’tan sonraki sevgili İskenderun. Konu İskenderun olunca akan sular durur. Rahmetli Ziya Ünsel  1941 yılında öğretmen olarak İskenderun’a tayin edildiğinde  denize ve  dağlara, yeşile, maviye, aşık olduğu için İskenderun’u çok sevmiş. Ve İskenderun’unu bir gezginci gibi gezip notlar düşmüş tarihe. Ancak onları gün yüzüne çıkarmak, Kemal beye kısmet olmuş. Bildiğiniz gibi Kemal Düz İskenderun’da Ferda Kitapevinin sahibiydi. Ancak sevgili İskenderun elindekine sahip olamama gibi bir kusurdan dolayı onu da kaçırdı ve o İstanbul’da sahaf oldu. Gerçi her işte bir hayır var derler, Ziya Ünsel’in İskenderun ile ilgili kitapları bu sayede ortaya çıktı. Çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik iki üç saat boyunca.

ayna kültür3

Ziya  Ünsel’in İskenderun hakkında yazdığı “Mutlu Güney” adlı kitabını  birlikte geçirdikleri güzel günlerin  anısına Doktor Şaban Örnektekin’in en son İskenderun’da bırakmış olduğu aziz hatırasına ithaf etmiş. Kitapları okuduğumda sizlerle paylaşacağım. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle, hep birlikte kalalım, ayrımsız gayrımsız. Yase

Günün Şiiri

Fetih Marşı

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;

Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın ?

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden….

Senin de destanını okuyalım ezberden…

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın…

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini…

Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?

Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.

Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.

Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın

Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan !

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ….

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin !

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın…

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın ?

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Arif Nihat ASYA

Günün Fıkrası

Aslan, kurda seslendi: “-Hey kurt! Gel sohbet edelim.”

“-Olmaz. Beni yersin sonra.”

“-Yemem. Bak inanmazsan pençelerimi, ağzımı bağlayayım.” Aslan, pençelerini, ağzını bağlayınca kurt heyecanla yaklaştı. “-İyi ama dedi, aslan… Neden bu kadar heyecanlanıyorsun ki?”

Kurt cevap verdi: “-Neden olacak? İlk defa bir aslan yiyeceğim de…”

Günün Sözü

Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.

GOETHE 

Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.

Bernard SHAW

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here