Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Her sabah bunu soruyorum bu beylik bir soru değil artık biliyorsunuz; alıştığım için de sormuyorum… Gerçekten ilgilendiğim için soruyorum. Şimdi diyebilirsiniz “nasıl olduğumuzu söylesek sen duyar mısın?” Duymam, belki ama anlarım ve önemli olan birilerinin birilerine “günaydın nasılsın” diye sorabilmesi… Bu ne kadar tatlı bir sorudur aslında kendimden biliyorum. Şu sıralarda bana kimse böyle bir soru sormuyor dikkat ettim. Yalnızca Berke unutmuyor telefonu açar açmaz “Gül nasılsın iyi misin?” diye gerçekten içten sorarak başlıyor konuşmasına. Ne kadar hoşuma gidiyor anlatamam. Tabiî ki “çok iyiyim bebeğim” diyorum ve bu yalan olmuyor çünkü o anda algıladığım tek duygu olağan üstü iyi olduğumdur. Belki telefon kapanınca yine eski durumuma döneceğim. Ama biliyorum ki yüzümde sürekli aydınlık bir tebessüm dolaşıp duracak. Bu da az buz değildir sanırım? Sahte duyguların yaşandığı bu dünyada?
İşte bu yüzden bende soruyorum her zaman nasılsınız iyi misiniz? Eminim şu anda ya “teşekkür ederim” diyorsunuzdur, ya da kendinize soruyorsunuzdur “nasılım gerçekten iyi miyim?” Aslında kendimize bu soruyu pekte sormayız? Aslında sormamız gerektiğini de anımsatmak istiyorum ve herkesin birbirine bunu sormasını istiyorum. Çünkü soru en azından, karşımızdaki ile ilgilendiğimizi gösterir ki, bütün insanlar canlı ya da cansız birilerinin kendileri ile ilgilenmesini şu ya da bu şekilde ister. Her an beklemese de ister. Herkes kendini sorgulasın bakalım, böyle bir soru ile karşılaşınca sevinmiyor mu ya da hafif bir hayret karışımı hoşuna gitmiyor mu? “Hayırdır bana günaydın dedi, hatırımı sordu ne güzel ama şaşırdım!!!” diye dudak bükenlerimiz bile vardır yanılıyor muyum? Sonuçta ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan iletişimini güçlendiriyor. Yalnızca iki sözcükle… Ve iki sözcük ile kurmaya çalıştığımız iletişim çorap söküğü gibi ilerleyebilir.
Geçenlerde arkadaşımla birimize yabancılaştığımızı konuşuyorduk ve sırf bir iki sözcük söylenemiyor diye bunca yabancılık diye yakınıyorduk. Oysa çok kısa ve çok değerli iki sözcük. Ancak bazen çok cimri olabiliyoruz, bu sözcükleri saklıyoruz içimizde. Yani gerçeği söylemem gerekiyor, bazen gerçekten ağzımdan çıkamıyor “bir günaydın, bir nasılsınız” kafam doluysa şununla bununla ve sözler donmuşsa dudaklarımda. Çok şükür sık olmuyor ama olunca da, işte o zaman bir günaydın, bir merhaba demek bile dünyanın en zor işi oluyor ve ağzımdan çıkmıyor, çıkartamıyorum… Çok, çok ısrar edersem kuru kupkuru bir şey çıkıyor ki çıkmasa daha iyi olur.
Ve böyle olunca ortada donuk suratlar dolaşıyor ve ben öyleysem herkeste böyle oluyor?! Bu da tuhaf ya! “Sen bugün suratsızsın ama ben değilim seni neşelendireyim” diye düşünen çıkmıyor? Bu yüzdende yine iş düşünenlere düşüyor ve düşünenler düşünemeyenlere her zaman düşünmeleri için fırsatlar yaratmalılar. “Aa ben neden düşünemedim ne kadar kolay bir şeymiş” dedirtmeliler. Çoğu zaman kendimden nefret ediyorum, çünkü kendime yeniliyorum, duygularıma yeniliyorum, oysa benim ve benim gibilerin bunu yapmaya hakkı yok. Her zaman örnek olacak davranışlar içinde olmalıyız, ailemize çevremize karşı diye düşünüyorum.
Ve siz sevgili okuyucularıma, ah ya görüyor musunuz nasılda çözülüyorum, zaaflarımı nasılda sizlerle paylaşıyorum bazen “bir Günaydını” bile kendinden esirgeyen abus biri olabildiğimi anlatıyorum. İstersem olmadığım biri gibi de yazabilirdim ama size dürüst olmasam, kendime hiç olamam, bunu da biliyorum ve sonuçta ölümlü insancıklarız, zaaflarımız olacak tabi herkes gibi, onları kabul etmemiz ve mümkünse onlardan kurtulmamız gerekir. Kurtulamıyorsak onları törpülememiz ve onlara barışık yaşamamız gerekir ki o da çok zor bir şey ama olanaksız değil. Aksi takdirde suratsız olmak alışkanlık yapar ve tarihe suratsız kazınır görüntümüz. Şaka bir yana iyi anımsanmak istiyorsak, güler yüzümüz ince ve anlayışlı davranışlarımızla sevgi dolu yüreğimizle anımsanmalıyız.
Ve bugün ders veriyormuş gibi oldu yazım affınıza sığınırım, ders vermek haddim değil tabi. Ve dersimize burada son verelim… Konumuzu toparlarsak, insanlarla ve bütün canlılarla iyi iletişim içinde bulunmalıyız, bazen kendimize yenilme lüksümüz olsa da bunu alışkanlık yapmamalıyız. Ondan kurtulmak mümkünse atalım kurtulalım canım, kim kötü görünmek ister ki? Ben çok çirkinleşiyorum valla kötü olunca ya siz? Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım sevgili okuyucularım. Yase
Merhaba sana güzel insan
Hiç kimse sana söyledi mi?
Ne kadar özel bir insan olduğunu
Etrafına yaydığın ışığı
Bir yıldızın ışığı kadar
Hiç kimse sana söyledi mi?
Diğerlerinin hisleri için ne kadar önemli olduğunu
dışarıda biri gülümsüyor.
ask için o kadar gerçek olan
Hiç kimse sana söyledi mi?
çoğu zaman onlar üzgünken
Senin emailin onları biraz olsun güldürürdü
ve onları memnun ederdi.
bir şeyler göndermek için harcadığın zaman için
Ve bulduğun şeyleri paylaşmak
teşekkür etmeye kelime yoktur
ama birisi senin iyi olduğunu bilir
Hiç kimse sana söyledi mi?
Seni ne kadar sevdiklerini?
neyse benim en sevgili arkadaşım
bugün sana şunu söylüyorum ki
umarım bu emaili geri alırım
inanıyorum ki arkadaşsız geçen zamanlarda kaçırdığın şeyler çok fazladır.
& & & & &
Arkadaşı ve tanıdığı birbirine karıştırmayın aralarında bir fark vardır.
Bu Arkadaşlığın Elidir!!
Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.” “Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.” “Hem sıkıldık, hem yorulduk…”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir..
Günün Şiiri
Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
Uzaktaki şehir
Uykuya dalmıştır şimdi.
Düşündüm bir bir
Kardeşlerimin ne yaptıklarını
Nihat
Uyumuyor olmalı.
-Nefis bir şarkı
Söylüyor yandaki odadaki kız
Bir Rus
Halk şarkısı.
Ve şimdi koroyla
Başladılar-
Nihat düşünüyordur
Karanlıkta.
-Sanırım
Bir saatten sonra
Hapishanede
Dışardan söndürüyorlar ışıkları-
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
İnsanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar.
Çağdaş şarkılar
Gerekli onlara
Hem Hayatlarının
Derinliklerinden söz eden
Gerçekleştirilmiş
Gerçekleştirilmemiş duygularından,
Hem
Kavgayı ateşleyen
Somut
Anlaşılır
Akıllı şarkılar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.
İnsafsızlık
Vahşet
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor-
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın
Yağdı mavi bir nehre
Saçlarıma yağdı
Otobüslere
Ağaçlara
Evlere.
İçimden okşadım onu.
Kelebek adımlarını
Yanımdan geçen kızın.
Herhangi bir kız
Hayalleri olan.
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
İnsanca
Bir kaygı.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
Ataol BEHRAMOĞLU
Günün Sözü
İyiliği Başa Kalkan Kimsenin Kusuru Ödülünden Büyüktür.
İnsanların En İyisi, İnsanlara İyilik Edendir.
Hz. Muhammed