Kitap Okuma Krizi

0
174

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Siz hiç okuma krizine girdiniz mi? Garip mi geldi bu soru? Neden garip olsun ki, mali krize girebiliyoruz, şeker krizine girebiliyoruz, madde bağımlıları krize girebiliyor, bizde kitap okuma krizine girmiş olabiliriz değil mi ya. Tam içinde bulunduğumuz korku verici durumu düşünürken şiddetle ve aniden “ah, ah kitap okumam lazım lütfen bir kitap! Şöyle sarıp sarmalayacak neredeydi ya?” diye aramaya başladık ya işte kriz başladı demektir. Gazete dergi okumak kesmez illa şöyle kocaman kitap olmalı elimizde ya basımdan yeni çıkmış dört gözle beklediğimiz bir kitap, ya da sayfaları elimizde ufalanacak kadar eski, zamanın kokusu sarı yapraklara sinmiş dokunan parmakların izi kazınmış! Huşuyla elimize alabileceğimiz bir kitap.

Ve biz dün arkadaşımla kitap okuma krizine girdik. Çoktan beri hem kendimizin hem de kitapların dışında dolaşıyorduk. Aslında -çok tehlikeli bir şey- içinde bulunduğumuz korku, acı, kan ve yoksulluk dolu günlerin sıkıntısı ile ne havuz ne de deniz keyfinden bir haberiz ağır bir depresyon geçiriyor gibiyiz? Bir sürü bilmem ne, yok, bilmem ne, bir sürü bilmem nelerle doldurmuşuz masamızı ama bizi gerçekten doyuracak. Bir bardak sıcak çay bir simitle üçgen peyniri koymayı unutmuşuz. Ve dolanıp duruyoruz bütün bilmem nelerin arasında.

yase-kitap

Bir yerden kalkıp bir yere kaykılırken “bir şey var ben onu arıyorum ama neydi aradığım bilmiyorum diye tv’de korku filmi gibi haberlere bakarken kriz geliverdi. Yalnızca bir haftacık kitap okumamışız. Ve hemen kısıtlı olanakları olan Gazipaşa’da bir kitap yetişti imdadımıza “oh” çektik derinden. Açlıktan geberiyorken doymak gibi, sokakta kimsesiz kalmışken aile bulmak gibi, annenin serin parmaklarının temasını alnında hissetmek gibi bir şey oldu. Nefes alışverişimiz hızlandı, bakışlarımıza can geldi. Ve kitap bitince, bütün bedenimiz şeker krizinden kurtulup dinginliğe ermiş ağırlıklardan kurtulmuş gibi oldu. Ve derin bir uykuya daldık. Çoktan uyumadığımız gibi.

Ve güne başlar başlamaz arkadaşım aradı “Ne dersin kitapçıları dolaşalım mı bugün?” Krizimiz devam ediyor. “Hemen” dedim atladık arabaya başladık kitapçıları dolaşmaya, aradığımız kitaplar yoktu, sipariş verdik bir iki tanede aldık. Arkadaşım uyardı aman hadimi aşarsam uyar çünkü kendimi aşmak istemiyorum. Benim içinde geçerli ya bu. Ve mantığımızı zorlamadık, alışveriş yaparken ödemeye gelince kasaya peşin ödemek zorunda değilmişiz parayı. İlk duyuyoruz bunu çok şaşırdık. Hatta taksit yapabiliyoruz dedi kasadaki hanım. Bu da bize ekstra güzel geldi. Bence korsan kitap satanlara bu yöntemle karşı konabilir.

Ve sevgili okuyucularım en az kitap okumak kadar şiir okuma krizindeyiz de bu günlerde arkadaşımla. Bu yüzden sayfamda bugün birkaç şiire birden yer vermek istiyorum. Sağlık ve sevgiyle, birlik beraberlikle kalalım, hep birlikte her zaman ayrımsız gayrımsız inadına inadına… Yase

Günün Şiiri

VENI, VIDI, VIXI
Değil mi ki o derin acılarımla şimdi
Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum
Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum
Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle
Anlamalıyım artık : yaşadın yeterince!

Değil mi ki ilkbahar kuşatınca her yanı
Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı
Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum
Değil mi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum
Duyarak o en gizli kederi her şeydeki

Değil mi ki ruhumda umudum yenik düştü
Değil mi ki bu güller, kokular mevsiminde
Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde
Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var
Madem ki öldü kalbim, yaşadım yeterince!

Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim
Arığım işte orda, burada başak demektim
Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim
Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında
Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim

En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi
Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet g*türdüm!
Sonra acılarıma güldüklerini gördüm
Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm
Anarak çalışıp çektiklerimi

Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde
Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde
Diğer tüm kölelerin alayları içinde
Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp
Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse

Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende
Ötesi darmadağın acılı gömütlerde
Dönüp de baktığım yok çağıran olsa bile
Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum
Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce

Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi
Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum
Canımı sıkıp duran o en günücü ağza
Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana
Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha!
Victor Hugo

Bulut Mu Olsam

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım Hikmet

Sakız Ağacı 

O bir sakız ağacıydı, alelade;
Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi,
O zaman bu zamandır memnun yerinden;
Seyreder bulutları, göğü, denizi.

Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları;
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından,
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece,
Motor sesleri duyulurdu uzaklardan.

Tanrı adın işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye

Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde,
Yaşamak dururken düşünmek niye?

Anmadı geçenleri bir defa bile;
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali, günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.
Can YÜCEL

Deliler

Birinci deli kara sevdalı
Elinde kağıt kalem
İri memeli, geniş kalçalı
Kadın resimleri yapıyor
Buruşmuş bir mektup avuçlarında
Hem ağlıyor, hem öpüyor

İkinci deli Tanrıya küskün
Çıkmış dinden, imandan
Küfrediyor bütün gün
Kocaman kocaman elleri var
Bir tutuşta parçalayacak gökyüzünü
Bıraksa gardiyanlar

Üçüncü deli zavallının biri
Bakışları bomboş
Cam gibi mavi gözleri
Bir yangında dört yıl önce
İki çocuğu yanmış cayır cayır
Çıldırmış, karısı da ölünce

Dördüncü deli bir eski zengin
Düşmüş, namerde muhtaç olmuş
Bir dilim ekmek için
Hala rüyasını görür geçen zamanların
Sekiz silindirli otomobillerin
Dağ gibi apartmanların

Beşinci deli aklı başında
Besbelli hayli dirsek çürütmüş
Büyük ümitler peşinde
Deli demeğe bin şahit ister
Beğenmemiş gidişini dünyanın
Deli demişler.
Ümit Yaşar Oğuzcan

Günün Fıkrası

Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Yoğun bakımda. Ailesi, aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği halinde görevini yapması için çağırmış. Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred’in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş. Papaz, anlayışlı bir şekilde, Fred’e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş. Birkaç gün sonra, Fred’in cenazesi sırasında, Fred’in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce, Papaz ileri çıkarak: “Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum” demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş: “Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!”

Günün Sözü

Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah’ı kullanırlar.

Giordano Bruno (Italyan filozof)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here