“Karayolları Yeşil Kalsın” Dedik… Ve…

0
93

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün “Karayolları yeşil kalsın” diye ufacık bir basın toplantısı vardı. Kimseye hakaret edilmeden, kimseyi suçlamadan, yalnızca olası bir fikir değişikliğine karşı yine de tedbiri elden bırakmamak için ki, herkes biliyor fikir değişiklikleri her zaman, her yerde karşımıza çıkıyor örnekleri çok. En yakın örneği sahildeki o aptal AVM. Sayın Kimyon’un defalarca mahkemeye verdiği, canla başla olmaması için uğraştığı ve bizimde destek verdiğimiz ki yazılarımızda sabittir merak eden o günkü yazılarımızı okuyabilir. Yeşil alana defalarca söz verildiği halde sonunda yine de AVM ve yüreğimize kilometrece öteden bile hançer gibi saplanan  otel  yapıldı.

Sevgili -bizi şovmenlikle itham eden- arkadaşlar ve yetmedi hakaret eden “birilerinin dürtmesi” arkadaşlara bir şey demek istemiyorum; yalnızca yazıklanıyorum onlara nasıl bu kadar rahat hakaret edebiliyorlar diye üstelik  olayı bir parti meselesi yaptılar ve başkanla sözde bizi karşı karşıya gelmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu hoş görülecek bir şey değildir. Bizler yalnızca dikkat çekmeye çalışıyoruz, insanları kırmaya, incitmeye, ayrım, gayrım yapmamaya özelikle önem veriyoruz. Ancak bu sevgili arkadaş açık ve net olarak ayrım gayrım yapıyor. Taraf olabilirsiniz tabi neden olmasın ancak biz tek bir şeye tarafız; doğruluğa, dürüstlüğe ve birbirimize saygıya.

Biz partizan değiliz, bizim desturumuz; eline, beline, diline sahip olmaktır. Herkese tavsiye ediyorum özellikle dile. Çünkü dil  çok incitiyor, çok kalp kırıyor, çok iftara atıyor. Ve sonra sizi zor duruma düşürüyor. Şimdi aslında anlamadım neden bu arkadaş bu acayip yazıyı kaleme aldı neden rahatsızlık duydu? Neden başkanı savunma gereği duydu? Başkanın buna ihtiyacı yok ki?

Ve şimdi hep birlikte yaşıyoruz ve göreceğiz bakalım verilen sözler nasıl yerine getirilecek? Kendi hesabıma çok kuşkuluyum ve sonunda yine de akıllarındakini yapacaklarına inanıyorum.

Dünkü yazımı ‘lütfen belediye betonlaşmaya izin vermesin diye noktalamıştım.’ Bu günde aynı şeyi söylüyorum ancak biliyorum ki bazı durumlarda başkanda çaresiz kalabiliyor. Dilerim böyle bir şey olmasın. Ve o sevgili arkadaş bilsin ki başkan yalnız onun başkanı değil, bütün İskenderun’un seçilmiş başkanı, ondan öncekiler gibi, kimse damdan düşerek gelmiyor o makama… Seçilmişlere doğru ve adil oldukları sürece hangi partiden olursa olsun saygımız daimdir. Sahili bozan AVM de zaten onun zamanında yapılmadı. Karayollarından alınan ağaçların korumaya alındığını da  biliyoruz. Ancak şimdi oraları bir inşaat alanı ve dilerim sonunda o ağaçlarımıza yeniden kavuşuruz.

Ve tabi  Ziraat bahçesindeki  söylentilere karşıyız ve başkanın bütün verdiği sözleri biliyoruz ve inanmak istiyoruz. Eğer kuşku duyarsak bu da bizim kabahatimiz değil, sevgili arkadaşım; eminim Seyfi başkan bu yazınızdan çokta hoşlanmamıştır. Benim tanıdığım Seyfi başkanın kimsenin onu savunmasına ihtiyacı yoktur çünkü.

Ve bazı nazik durumlarda kolun kırılması ve yen içinde kalması gerektiğine de inanırım. Ancak nazik durumdan geçtikten sonra hesap verilmesi gerektiğine de. Tansiyon yüksekliğine kimsenin ihtiyacı yok şimdi zaten hepimiz gerginiz.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle, hayırla ve hayırlısı ile kalalım her an ayrımsız gayrımsız. Doğru bildiklerimizden şaşmadan… Yase

& & & & &

Farklı Yaklaşımlar, Farklı Sonuçlar

Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayınlanan aşağıdaki yazısında, gülünç bir yanlış anlamanın kişide nasıl tümüyle farklı bir yaklaşım duygusu oluşturabileceğini anlatmaktadır. Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu: Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde… Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz… Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor.

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımına üstlenmek isteyip istemediklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylediler. Ruskin, kendisinin bunun büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başladı. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıydı.

& & & & &

Ön Yargılar

Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı. Kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmazdı. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmıştı. Birkaç ay sonra kadının çocuğu doğdu. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak oldukça zordu. Günler geçti. Kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı. Aradan biraz zaman geçti ve anne eve geldi. Gelinciği ve kanlı ağzını gördü. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırdı ve oracıkta öldürdü hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne odaya yöneldi ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü.

& & & & &

KORKU

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.

Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için.

Günün Şiiri

Akşam Erken İner Mahpushaneye

Akşam erken iner mahpushaneye.

Ejderha olsan kar etmez.

Ne kavgada ustalığın,

Ne de çatal yürek civan oluşun.

Kar etmez, inceden içine dolan,

Alıp götüren hasrete.

 

Akşam erken iner mahpushaneye.

İner, yedi kol demiri,

Yedi kapıya.

Birden, ağlamaklı olur bahçe.

Karşıda, duvar dibinde,

Üç dal gece sefası,

Üç kök hercai menekşe…

 

Aynı korkunç sevdadadır

Gökte bulut, dalda kaysı.

Başlar koymağa hapislik.

Karanlık can sıkıntısı…

“Kürdün Gelini”ni söyler maltada biri,

Bense volta’dayım ranza dibinde

Ve hep olmayacak şeyler kurarım,

Gülünç, acemi, çocuksu…

 

Vurulsam kaybolsam derim,

Çırılçıplak, bir kavgada,

Erkekçe olsun isterim,

Dostluk da, düşmanlık da.

Hiçbiri olmaz halbuki,

Geçer süngüler namluya.

Başlar gece devriyesi jandarmaların…

 

Hırsla çakarım kibriti,

İlk nefeste yarılanır cigaram,

Bir duman alırım, dolu,

Bir duman, kendimi öldüresiye,

Biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,

Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.

Ve dışarda delikanlı bir bahar,

Seviyorum seni,

Çıldırasıya…

Ahmed Arif

Günün Fıkrası

Bir İngiliz doktor diyor ki: “-Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.”

Alman doktor diyor ki: “-Bu hiçbir şey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada savaşa hazır hale getiririz.”

Amerikalı doktor da diyor ki: “-Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksas’tan bir beyinsizi aldık ve beyaz saraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.

Günün Sözleri

Üzülme Can! Doğruysan Zarar Gördüm Deme. Bil Ki İyiler Mutlaka Kazanır.

Mevlana

Kimse Kimseyi Küçümseyecek Kadar Büyük Değildir. Bilmelisin Küçümsediğin Her Şey İçin  Bir Gün Gelir Önemsediğin Bir Bedel Ödersin.

Lev Tolstoy

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here