İskenderun Yaşanmaz Halde!

0
232

Yaşamımızda gerekli olan pozitif enerjiler, son günlerde kopma noktasında. Bu sefer ki seçimlerde çıkan sonuçlara saygı var. Seyfi Dingil ile birlikteliğimiz devam ediyor. Biz vatandaşlar birbirimizi kırmadan geçen giden hayatımıza devam etmek zorundayız. Güne başlarken kamuoyumuz yeni haberlerle çalkalanıyor. Kulaktan dolma bazı serzenişler kişilere göre değişik mizaç katmalarıyla, derhal fırına servis ediliyor. Yaptıkları çeşniler ister pişsin, ister pişmesin, önemli olan bir şeyler yaptım nidalarıyla ortalıkta olanların fink atmaları, sanki yaptıkları değişik bir tarz gibi…

Her gün gördüğüm insanlar; bazen bana yabancılaşmış gibi geliyor. Sabah selamlarını dahi zoraki alır gibiler. Dünyaya küskün bir çehre ile sohbetten uzak yanımdan öylece akıp giderler. Dur dersin durmazlar, sanki acı bir telaşın içerisinde kaybolmuşlar. Her birinin dertleri çoğalmış, taşmış. Yeni bir günün neşesi onlara bir türlü adapte olmuyor. Şehirde dolaştığımda; esnafların bana ilk sorusunun altında yatan sıkıntıları anlıyorum. İşyerime uğrayan kişilerin yakarışlarını dinliyorum. Yine en büyük sorun ‘ekonomik’ ve onun yanında en önemlisi şehir içinde şuursuzca akan acı bir trafik sorunu…

Şu yaşa geldim şehir içinde bir türlü tamamlanamayan sorunlarla bitap düştüm. Bir zamanlar altyapı ile yollar allak-bullak oldu… Derken su hatları dendi, yine yollar param parça… Şimdi enerji hattıyla yine ne yol kaldı ne cadde… Şu yaz ayının ortasında nefes aldığımız havanın yarısı toz! Nefesle soluduğumuz toz ayrıca evleri de işyerlerini de tamamen zehir zembereğe çeviriyor. Konutlarda ailesine görev yapan hanımlarımızın durumları tamamen içler acısı… Evi her gün baştan sona silseniz dahi bir süre sonra yine aynı kir!

Hayırlısıyla bu enerji hatları bitse de kurtulsak derken; önümüzde yine dert rüzgarları esecek. Telefon hatları sırada! Havai hatlarda bulunan telefon hatları yer altına alınacak. Yine yolların altı üstüne gelecek. Bugün yaşadığımız dramları yeniden yaşayacağız.

İskenderun bence bitmiş bir şehir. Belki kırk sene sonra her şey düzelecek ama bizler o değişmiş şehri göremeyeceğiz. Hâlbuki bu işler planlı yapılsa idi ne güzel olurdu. Bir anda altyapı, enerji, su irsaliye hattı ve telefon kabloları yeraltına alınsaydı bu sorunları şimdi yaşamazdık. Ne yazık ki bu konuları düşünecek beyinlerden uzağız.

Haber ve yorumların başlarında; İntihar, Aile dramları, Trafik kazaları en baş sırada… Tüm bunların yanında altın-döviz ve borsa beni korkutur halde… Tıpkı koptu kopacak iplik gibiler. Ya şu FETO’cu denilen kişiler orduyu ele geçirseydi. O zaman bugünleri mumla arasak bulamazdık. Allah’a şükür milletin sayesinde tehlike erken fark edildi ve şu an çok rahatız. Komşu ülkelerde baş gösteren savaş ve sonuçlarında insanlık dramları… Adamlar memleketlerinden kaçarak gördükleri her boş yere memleketleri gibi yerleştiler. Bunca mülteciyi karşılayacak güç var mı bizde? Gece sokaklardan yürüyemeyen insanların feryatları gittikçe güçleniyor. Kendi memleketlerinden kopup gelen bu insan seli ne olacak diye toplumsal düşünce içerisindeyiz. Bizlerin ekonomik durumu yetmezmiş gibi bir yük de onlardan geldi üstümüze.

TRT bağırıyor aman mültecilere yardım edelim diye.. Ana arter caddelerimizde bulunan ticari alanların çoğu onların, tabelaları okudukça acaba başka ülkede miyiz diye hayretler içerisinde kalıyoruz.

Peki, bize kim yardım edecek? Bizim ülke insanı asla vatanını toprağını terk etmezdi. Ölür toprağına serilirdi. Kendi vatanından kaçıp gelen bu insanlar nasıl insanlar? Onları gördükçe insanlığımdan utanıyorum. Ülkemizin ekonomisi karşısında ise Allah’a şükür ediyorum. Karınca kararınca geçimini sağlamaya çalışan halkımız, bunca sıkıntıları rahatlıkla göğüsleyebilir mi? Demek ki göğüsleyebiliyorlar. Sıkılan kemerler sıkıldıkça sıkılıyor, tokanın bir iki diş gevşetilmesinin zamanı bekleniliyor. Bu günleri aratmayacak gelişmeleri hükümet vatandaşlara sağlamalı.

Kapı komşuluğumuzu özledik! Aynı apartmanda oturuluyor ama kilometrelerce uzaklarda gibiyiz. Komşu kapı çalınmadıkça, yaşamanın tadı olur mu?

Vatandaşlar keşmekeş trafikten dolayı normal yollarda yürüyemiyor. Yanlarında çoluk-çocuk varsa telaş içindeler. Belli yaş sınırını aşan ihtiyarlar, engelliler, çocuklar, sokaklarda düşe kalka gidecekleri yere doğru gidiyor. Kaldırımların üstünde de araç var. Söyleyin bana nasıl rahat şekilde yürüsün bu insanlar? Ne şekilde bir yerden bir yere gitsinler? Ambulans İtfaiye veya acil bir durum karşısında nasıl önlem alınır!  Belediyenin karşısı dükkanların önü tenteneli, oradaki bir yerleşim birimlerinde facialar ne şekilde sonuçlanır düşüne biliyor musunuz?

Dükkânımın önü 24 saat kapalı… Camilerde cenaze varsa “Allah” dersiniz. Trafik bir birinin üstünde karma karışık. Düşünüyorum, belediye buna nasıl çare getirsin. Yılların gelişimiyle sıfırı tüketmiş vaziyetteyiz. İşyerime geldiğimde, baştan sona çift sıralı araçlar yüzünden ofise giremez olduk. Kargodan bir araç gelse yüzlerce metre öteden malzeme geliyor. İskenderun büyüdükçe sokakların genişliği değişmedi aynı kaldı. Apartmanlar gökyüzüne yükseldikçe taban nokta gibi.

Eskiden mahallelerde çocuklar bula bildikleri ufacık topla mini futbol maçları yaparlardı. Şimdi korkuyorlar sokağa çıkmaya… Her an her saniye bir trafik kazası, boyunlarının kütüğünde. Bunca kötümserliklerin karşısında iyimserlikler de pekâlâ oluşur.

İskenderun çarşısı öyle ahım şahım büyüklükte değil. Zaten AVM denilen yerler esnafımızı tam köreltti. Kimse esnaflardan alış-veriş yapmaz oldu. Anlayacağınız ve anladığımız kadarıyla, İskenderun’un şehir içi trafiği canımızdan bezdiriyor! Trafik şehir içinde allak-bullak gün geçtikçe bu sorun çözüleceği yerde çözümsüzlükle karşımızda…

Ne olur derdimize bir çare! Hikâye gibi yaşantımızda bizler de hikaye gibiyiz. Anlat, yaz boş…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here