İskenderun Hakkını İstiyor

0
377

Doğup büyüdüğüm, gençliğimi verdiğim ve hala yaşamakta olduğum kent İskenderun… Hayatımın bir bölümünü İstanbul ve Ankara’da geçirdim. İstanbul’da bir yıl kaldım. 1968’de Ankara’ya geldim. 1980’e kadar kaldığım Ankara’da ilk olarak Ulaştırma Bakanlığında başladım, memuriyet hayatıma. Daha sonra bir süre öğretmen ve sendikacı olarak hayatımı sürdürdüm. Eşimle Ulaştırma Bakanlığında tanıştık. İki çocuğum Ankara doğumlu.

İlk olarak içerisinde Hacı Bayram Veli’nin türbesinin de bulunduğu ve Hacıbayram Camisinin hemen arkasında bulunan bir evde ikamet ettik. Daha sonra Aydınlıkevler Türk-İş Blokları ve son olarak ta Bahçelievler’de oturduk. Buradaki evimiz ulu önder Mustafa Kemal’in anıt kabrine bakıyordu ve benim için orada bulunduğum süre çok anlamlıdır. 1980 yılının 16 Ağustos’unda memleketim olan ve çok sevdiğim İskenderun’uma tekrar kavuştum. Çok şükür hala burada yaşıyorum. Çok şükür diyorum çünkü büyük şehirlerde yaşamayı sevmiyorum. Ve tekrar toprağıma döndüğümde ayaklarımın yere değdiğine inandım.

Aslen Abacılı’yım. Abacılı bugün Bekbele, Bitişik, Kavaklıoluk ve Akçayın da içinde olduğu bölgenin adı… Abacılılar, başbakanlık arşivlerinde adı geçen eski adıyla Larende, yeni adıyla Karaman olan ilden Maraş’a göçen, 1690-1700 yıllarında ise şu anda bulunduğu, yukarıda bahsettiğim yerleşim bölgesinde yaşayan hatta Kırıkhan’ın Delibekirli, Yılanlı, Karataş, Telbizek, Karaçağıl v.s. de yaşayan insanların çoğunu içine alan ve bugün nüfusu 45-50 bini bulan cemaatin adıdır. Abacılı adı bugün yaşadıkları bölgeye verilmiştir. Bu cemaatten olmadıkları halde sonradan bölgeye gelip yerleşen ailelerle kız alıp verme nedeniyle akraba olan aileler de bugün kendilerini  “Abacılı” olarak kabul etmektedir.

Şehrimizin 1950’lerde nüfusu sanırım 30-35 bin civarındaydı. 1970 yılında kurulan demir-çelik fabrikasından sonra ilçemiz süratle göç almıştır. Nüfusu bugün tabelada 280 bin civarında gözüküyorsa da, gündüzleri bu nüfus eminim 350 bini rahatlıkla buluyordur. Belen ve Arsuz daha yakın zamana kadar İskenderun’a bağlı birer belde idi.

Güzel şehrimiz il olmayı çoktan hak etmişse de ne yazık ki politik nedenlerle bir türlü hak ettiği  statüye kavuşamamıştır. 1950’lerden beri il olma mücadelesi verilmektedir. Ama benim de yakından tanıdığım içimizden çıkan bazı siyasiler ve vekiller ne hazindir ki hakkımız olan il olma mücadelemizde hakkımızı ‘kendi siyasi ikballeri açısından’ savunamamışlardır. Çünkü Hatay ilinden toplanan vergilerin % 75’i bu ilçeden devşirilmektedir.

O nedenle bu şehre “sahipsiz” dediğimizde kimse alınmasın. Alınıyorsa da (umurumuzda değil) sahip çıksın..!

Gelelim günümüze; şimdi artık Sayın Cumhurbaşkanımızın talepleriyle aday olan bir belediye başkanımız var. Eminim kendilerini de çok seviyorlar. Sayın Fatih Tosyalı İskenderun için bir şanstır. Bu şansı iyi kullanmak ta onun elinde…

Bir zamanlar merhum Demirel, merhum Özal, hatta Çiller “İskenderun’u verin ili alın” dediler ama İskenderun hep iktidara ters düştü, belediyeyi vermedi ve il olamadı. Gerçi reisten İskenderun için böyle bir söz duymadık ama iki dönemdir belediyeyi kendilerine verdik. Şimdi isteme sırası bizde diye düşünüyorum. Artık elimiz de güçlü… Sayın Erdoğan’ın isteyerek aday yaptığı insanı İskenderun halkı olarak belediye başkanı yaptık. Bu hususta siyasi bir ayrım yapmadan halkı, yazarı, çizeri, işçisi, memuru, sanayicisi ve işadamı olarak arkasında olacağımıza eminim. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek başkanımızın arkasındayız.

İktidarın geçirmekte olduğu şu zor zamanlarda İskenderun’umuzun “il olması haberi” AKP için bir doping olacak, halkımız da bunu unutmayacaktır. Sayın Tosyalı’ya inanıyor, güveniyoruz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here