III. Milli Kültür Şûrası

0
119

“İçindeki içindedir!” Bu cümle de başlığa dahildi.. Başlıktaki söz konusu olan Milli Kültür Şûrasının ilki 1982, ikincisi 1989 yılında toplanmıştı.. Üçüncüsü ise, açılışına Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın katılımıyla 3-5 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi..

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyleydi:  “Çağımızın en büyük sorunlarından biri kültürel sığlaşmadır. Günlük üretilip, günlük tüketilen işlerle kültür ve medeniyet inşa edilemez. / Sosyal medyanın, televizyonun kültürümüzü yiyip bitirmesine göz yumamayız. Medya alanındaki faaliyetlerimizin de ölçüsü bilmekle anlamak arasındaki farkı ifade eden kültür ve irfan kavramları olmalıdır. İrfandan yoksun bir kültür hamallıktan başka bir şey değildir. Ahlâktan yoksun bir kültür anlayışı bizi ancak yozlaşmaya götürür. Oysa sanat ve kültürün amacı insanın akli ve ahlâki kemale ulaştırmaktır.  / İyinin, güzelin, doğrunun peşinde koşan bir sanat ve kültür anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. / Kültürel yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine karşı yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel dille yeniden keşfetmeli, yeniden inşa etmeliyiz. / Bir kültür ürününün formunun yerli ve milli olması, onun manasının ve mesajının evrensel olmasına asla engel değildir. / Medeniyetimizden koparsak her şeyimizi kaybederiz. Kültürümüzü kaybedersek yok oluruz. Kimliğimizi, kişiliğimizi, özgürlüğümüzü terk edersek yılların içinde kaybolup gideriz.”

Yazar Alev Alatlı’nın şurada yaptığı konuşmasından satırbaşları ise şöyleydi “Türk kültürünü dünya kültürlerinden ayrı değerlendiremeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kazanımlarını yok sayarak, kültürel sorunları çözemeyiz. Bütünü görmek zorundayız. Türkiye, düz akımla anlaşılamaz. Hiçbir kültür, boşlukta oluşmaz ve hiçbir kültür yoktur ki dönemin hakim ruhuyla iletişim ve etkileşim içinde olmasın. / Batı dünyasının hemfikir olduğu bir gerçek var ki o da şudur; kültür değerli olmaktan çıkıyor. Bizde de durum budur. Kültürün bir araç olarak kullanılmaya başlandığı, kültürel alanda yaygın olanın doğru sanıldığı bir dönemi yaşıyoruz. / Kullanılan dilin gelişmişliğinin dahi alay konusu olduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkçe, saygı kavramları olan bir dildir. Ne zaman ‘sen’ veya ‘siz’ dersiniz gibi kuralları olan bir dildir ve dil, kültürü yansıtır. İstersek bin tane şura toplayalım, kültür erozyonuna ‘dur’ diyemezsek, tedbirler alamazsak, biz bu işin içinden çıkamayız.”

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın, şuranın son gününde yaptığı konuşmasının son paragrafı da şöyleydi: “Çocuklarımızın, gençlerimizin, ailelerimizin ve toplumsal dokumuzun maruz kaldığı yıkıcı saldırılara karşı korunması, yeni bir bilinci, yeni bir dikkati ve yeniden dirilişi gerektiriyor. Devletin ve milletin bekası, aile değerlerinin yaşatılmasına bağlıdır. Bireyciliği ve bencilliği bir norm haline getiren modern hayat biçimine karşı çocuklarımızı, gençlerimizi millî ve manevi değerlerimizle donatmalıyız.”

A.Soner Alpan,  bireyciliği ve bencilliği bir norm haline getiren modern hayat biçiminin kavramsal adı olan “modernleşmeyi” irdelediği makalesinde, modern toplumun, ‘kapitalizmin’ bir ürünü olduğunu belirtmiş ve eklemişti: “Modernleşme, temelde, daha yaygın tabirle altyapıda gelişen kapitalist üretim ilişkilerinin, toplumsal formasyonun değişik veçhelerinde (siyasal, ideolojik, kültürel, ahlaki vs.) meydana getirdiği dönüşümün tamamına verilen isimdir.” (Gelenek, Kasım 2012)

III. Milli Kültür Şûrasının komisyon çalışmalarına katılan S.Seyfi Öğün, dönüşümün tamamında oluşan durumu eleştirdiği bir makalesinde;“Kapitalizm geldiği aşamada hayatı sadece düzleştirmiyor; aynı zamanda hızla sığlaştırıyor” diye tanımlamış ve eklemişti: “Günümüz uygarlığı bir “light” ya da “soft” biçim ve biçemler ağı. Bu kültürel ağa takılmayan neredeyse hiçbir insanlık durumu yok.” (Yeni Şafak, 3.5.2012)

Nedenler bağlamında özetlersek, kapitalizmin; “geleneksel, doğal, klasik ve maruf insani değerleri inkar ederek”  tasarladığı modern dünyalarda, önce kendi denetimine aldığı medyalar aracılığıyla kültürel sığlaşma ve / veya yozlaşmalara kitlesel talep oluşturduğunu; devamında oluşturduğu bu tür toplumların tüketimine arz etmek üzere tamamen kâr amaçlı “modern, yapay, tek tip, sığ ve / veya yoz münker popüler kültürler” ürettiğini söyleyebiliriz.

Kültürel yozlaşma ve / veya sığlaşma krizlerine karşı ne yapabiliriz? Son tahlilden hareketle ben, insani maruf yaşamın kültürel değerleri yanında elimizle, dilimizle, kalbimizle saf tutarak “Marufu emr, münkeri nehyedebiliriz” diye düşünüyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here