İğneyi Kendine…

0
265

“İğneden ipliğe” her konuda kendi bildiklerinin tek doğru olduğu dayatmasıyla, “Ben konuşayım sen dinle” monologu içinde “yanılmazlık” adına yoz nutuk çeken birileriyle ne zaman karşılaşsam, gelir dilimin ucuna “MFÖ” üçlüsünün, “Peki peki anladık” şarkısı..

Bireysel sesler nizamında, birlikte nefes alemiyle tümleyerek söylediklerini düşünürüm şarkılarını “Mazhar Fuat Özkan” üçlüsünün.. Tez anti tez sentez diyalektiğinin soru cevapla yeşeren sufi duyarlığını algılarım üçüz tekillikte.. Bu bağlamda yazabilirim C. Rumi’nin, “Yağmurun yağması yere soru, toprağın yeşermesi göğe cevaptır” sentezli sufi cümlesini..

Kendi kof sözlerinin bilimsel olduğundan dem vuranlar pek hazzetmez sufi duyarlıktan.. “Sofistike sözler bunlar” der burun kıvırırlar.. Rolünü oynadıkları tiyatroda, senaryo yazarının ağızlarına vurduğu gem “sufleyle” karıştırırlar sufiliği.. Sufi duyarlığın içsel sesine karşı hoşnutsuzlukları, “suflöre” olan bilinçaltı tepkilerin dışa vurumudur aslında.. “Yanılgıları yenilgiyle” sübuta erse de, sürekli başkalarını eleştiren narsis kompleksli megaloman monologcuların sözlüğünde, “özeleştiri” de bulunmaz zaten.. Bu nedenle olsa gerek olası yanılgılarını açığa çıkartabilecek münakaşalı ortamlarda “Peki peki anladık” sözlerindeki mecazi eleştirinin iğne etkisi yapması.. Öte yandan ‘iğne atsan yere düşmez’ ortamlarda, “Her şeyi en iyi sen bilirsin! Her şeyden sen anlarsın!”  gibi takdimlerden, alaysı da olsa “Sen neymişsin be abi!” gibi takdirlerden de hoşlanırlar..

Türk fikir hayatının büyük sentez ustalarından Cemil Meriç’in iğnelemesiyle, üç beş cümleye sıkıştırılabilecek faraziyelerini bir kâhin edasıyla tekrarlayan” bu tür kişilerin “yanılgıları yenilgiyle” sübuta erdiğinde, davranışı bloke edilen birey örneği, kendisini lümpen bir gerginliğin içinde bulması, kendi egosuyla bohem bir çatışma içinde olması tabiidir.. Dolayısıyla “gerçek yaşamı yeniden üretme” anlamında diyalektik sorgulama içinde olamayan bireylerin; davranışlarına akla yatkın sebepler bulmaları, sorumluluğu üzerinden atarak başkalarına yüklemeleri, kendi düşünce ve davranışlarını bastırarak veya yücelterek savunma mekanizmalarına sarılmaları da, eşyanın tabiatından olsa gerektir..

Son tahlilde yazabilirim, Necip Fazıl’ın; “Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe ulaşmayan mızrak utansın!” dizelerini kendi adıma ve özeleştirinin diyalektiği anlamında..

Buraya kadar yazılanları, başlıkta yarısı yazılı atasözümüzle ilişkilendirip okumayı bırakabilirsiniz! Ve fakat ben, münakaşa ortamlarında, “elinde saçılacak tohum, dilinde ulaşılacak hedef olmadan; dilinde kıraç toprak, elinde kırık mızrak” ya da çuvaldızla gezenlere  atıfla devam etmek istiyorum..

“Nakış” köklü “münakaşa” kelimesinde gizlidir iğnenin mecaz anlamı.. Muhatabımızı iğneleyerek düşüncelerimizi nakşetmek isteriz münakaşalarımızda.. Ve fakat kendi sökülen düşünceleri, yıpranmış fikirleri için iğneyi kendine (bırakalım batırmayı) dokundurmadan, hemen her tartışma ortamında, hep başkalarının eksiğini gediğini gören (ve kimin yok ki) bulanlara karşı gelir yerini bulur atasözümüz: “İğneyi kendine, çuvaldızı ele!”

Çuval; seyrek dokunmuş torbaların adı, “duz” eki ise Farsça terzi anlamında.. Kimse kendisinin çuval gibi görülmesini istemez.. Ve fakat kendisinin iyi işlenmiş bir dokuma olduğu hüsnü zannıyla, (hüsnü kuruntusu demek daha doğru olur aslında) herkesi seyrek dokunmuş çuval gibi görme suizannını birleştirip elinde çuvaldızla gezenleri de görmek istemez çevresinde..  Zira tartışma ortamlarında bu tür kişiler, muhatabının gömleğini dikmek için değil, göğsüne dürtmek için alıyorlar çuvaldızı veya kalemi ellerine.. Sadece karşı tez üzerinden oluşturdukları tez bile denemeyecek yoz nutukları var bu “gömleklerinin ilk düğmesini yanlış ilikleyen” zatı muhteremlerin ve karşı tezlere tahammülleri de yok.. Dolayısıyla gelişimin doğasındaki senteze de muhalif olanlar, bu tür kişiler.. Oysa hayatın, “aminoasitlerin proteinleri sentezlemesiyle” (topraktaki tuzsal parçacıkların su ile birleşmesi yani) oluştuğunu, geliştiğini ve sürdüğünü söylüyor biyokimyacılar.. Ve “her sentez, yeni bir tezdir” diyor sosyologlar da..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here