Hukuk İlkeleri Herkese Gerekebilir…

0
77

Değerli Okurlarım, günümüzde hukukun çiğnendiği, adaletin kamburlaştığı bir ortamda yaşıyoruz ama öyle bir an gelecek ki, ima etmeye çalıştığım insanlar “Keşke dürüst olsaydık, hukuka saygılı olsaydık” diyeceklerdir ama o zaman da iş işten geçmiş olacaktır.

Bütün canlılar için hava, balık için su, ateş için oksijen ne ise, insanlar için de hukuk odur. Hukuk olmayan bir yerde insanın yaşaması mümkün değildir.

Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınan, kanunlarla somutlaşan ceza yargılaması kuralları keyfi olarak uygulanır ise, Hukuk Devleti ortadan kalkar. Hukuk Devletlerinin olmadığı yer de kişi hak ve hürriyetlerinden, yargı bağımsızlığından, yargı güvencesinden, adil yargılanmadan, kişi güvenliğinden söz edilemez.

Suçluluğu kesin hükümle sabit oluncaya değin herkes suçsuz kabul edilmek zorundadır. Suçsuzluk karinesi, anayasamızın ve yasalarımızın güvencesi altındadır.

Yasama, yürütme ve yargı organları, kişilerin suçsuzluk karinesinden yararlanma hakkını korumakla yükümlüdür. Hiç kimse kesin hükümle mahkûm olmamış kişileri toplum gözünde suçlu ilan edecek söylemler yapamaz.

Bireylerin savunma hakkı kısıtlandığında, Hukuk Devleti giderilmesi olanaksız biçimde zarar görür. Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ederler. Avukatların, yargı görevi yapanlar kapsamında ifade edilmesi, avukatların bu gücünü kuvvetlendirmek amacını taşır.

O nedenle de, yasadaki yargı görevini yapanlar deyiminden, hâkimler, cumhuriyet savcısı ve avukatlar anlaşılır. İddia görevi ne kadar “yetki” ise, savunma görevi de, o derece “Hak”tır. Bu sebeple, avukatların görevlerini yapmaları engellenemez.

Avukatlara görevleri sırasında çıkarılan her zorluk, Hukuk Devletinin önünde bir engeldir.

Hukukun ülkeler arasında hakim olması için öncelikle her toplum kendi içinde hukuku hakim kılmalıdır. Bireyler birbirine karşı, bireyler idareye, idare bireylere karşı daima hukuka uygun davranmalı ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmelidir. Hukuka aykırılığı belirten bir mahkeme kararı hem birey ve hem idare tarafından saygı ile karşılanmalıdır. Bir gün hukuk herkese lazım olacaktır. Hukukun, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamdan soyutlanmaması gerekir.

Ülkemizde avukatların birçok sorunu vardır. Yeni çıkartılacak yasalar ile bu sorunların çözümü ve avukatların bu konudaki sıkıntılarının giderilmesi, hukukun işlerlik kazanması ve hızlanmasına katkı sağlayacaktır. Bütün siyasi partilerin “savunmanın güçlendirilmesi ve sorunların güçlendirilmesi” adına düzenleme yapmaya katkı sağlamasını istiyoruz. Çünkü çağdaş hukuk kuralları ve evrensel hukuk ilkeleri herkese gerekebilir.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Haykırıyorum, Duyuyor Musunuz?

Değerli okurlarım, biz millet olarak ‘ağlamayı, sızlanmayı’ sevdiğimiz gibi, hazır yiyiciyizdir. Neden böyle olduğunu kesin olarak bilemiyorum ama çocukluk yıllarımda bütün yaşlılardan hep aynı şeyleri duyardım. Onlarda, çocukları da hayatta değil şu anda. Yine de rahmetle anıyorum.

Şöyle söylerlerdi: ‘…Şunu yapma, bunu yapma günahtır. Attığınız adım bile günahtır, vs. vs…’ Öyle beynimize işledi ki, her şey günah ama sevap sayılacak bir şey yok. Ders çalışmakta günah, top oynamak zaten günah… Beynimiz öyle doldu ki, her günümüz suçluluk duygusuyla geçiyordu. Özellikle kadınların çalışması günahtan da öte, onlar fahişeydi, maazallah…

ocal-sanat-19

Benim anlatmak istediğim tamamıyla bunlar değil. Bilinen şeylerin altını çizmiş oldum o kadar. Fakat tembelliğimizin günahlardan kaynaklandığını samimi olarak belirtmeliyim. Yıllar geçti, devir değişti, (Ata ele isteyi..) diyenler de toprak oldu, bugünlere geldik. Günümüzde de günah var, olmaz olur mu? Kasımpaşalı dostum diyor ki; “ Kılıfına uyduracaksın” öyle söylüyor.

Hortumculuk yapacaksın, vergi kaçıracaksın, hayali ihracat yapacaksın, inkâr edeceksin, sesini yükselteceksin, ormanları da tahrip edeceksin. Yollar yapıyoruz diye, geceleri ormanları katledeceksin. Bunlar pek günah sayılmıyormuş. Bu büyük işleri yapanlardan kimseler hesap sormuyor, muhtemelen soramıyor, onların da yanına kalıyor. Ne güzel bir ülke değil mi?

“Benim memurum işini bilir” diyenler çoğaldıkça, faturası ödenmiş olan bu ülkenin iki yakası bir araya gelir mi? Göstermelik yollar, köprüler yapıldıktan iki ay sonra çökerse, Özel hastaneler milletin canını yakmaya başlarsa… Çimento yerine kum doldurulan apartmanlar çökerse, Meşrutiyet rejimi getirilip, polis devleti oluşturulursa… İntikam almak için ordunun tüm paşaları süresiz hapsedilirse, AB yerine, Arap Birliğine yöneltilirse, Çevremizdeki ülkelerle can düşmanı olunursa… Bazı bürokratlarmillete ‘G…’ diyecek kadar ileri giderse, Ayakkabı kutuları (o da nereden çıktı şimdi) ortalıklarda gezinirse, Ülke insanları “Onlar” ve “Bizler” olarak ikiye bölünürse… Bunlar saymakla bitmiyor. Hepsi de doğru.

Hepsi de tamamen doğru ama bu millet hala ağlıyor, sızlıyor ve bir poşet nohut ve bir torba dumanı bol kömüre eyvallah diyor. Bakalım en yakın seçimde de aynen“EYVALLAH” diyecek mi? Doğruyu söylemem gerekirse, bu asil milletin onuru satılık değildir. Hiç kimse onları satın alamaz. Bu kez ders verecektir. Biraz rötarlı da olsa, ayakkabı kutucularının (kutulardan çok söz ettim. Bu konuda beni aydınlatan olursa sevinirim…) hakkı verilir.

Avrupa Birliği’ne girebilmek mi? Önce koşulları yerine getireceğiz, şaibeden kendimizi arındırmalıyız. Çıkarılan herhangi bir kanunla aklanmak, paklanmak olmamalıdır. Şaibesi önce “İSTİFA” etmeyi bilmeli. Kendin için kanun çıkararak oturduğun yerde tertemiz olamazsın. Yemezler!

Mal varlığını hemen bildireceksin, bundan ürkmeyeceksin. Gerçekten kimseyi dolandırmadıysan, yani namuslu isen “Yüce Divandan” korkma. Neden hem kanun çıkarıyorsun ki. Bir dostumun yüzün giden spor bakanına acıyorum. Artık onu kimse kurtaramaz, ben bile kurtaramam. Yakında Bir Kurtarıcı Samsun’a Çıkacaktır!…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Ozan’dan

Yaşamak İstiyorum

Herkes gülerken ağlamak neden?

Anladım ki, yaşanmaz sevmeden

Olmadan ruhum cansız bir beden

Yaşamak istiyorum artık ben…

Yaşamaz bir bitki su vermeden

Açmaz çiçeğini güneş görmeden

Yaşatalım canlıları incitmeden

Doğmuş gibi oluruz her gün yeniden

Bir ömür geçiyor farkında olmadan

Daha güllerin kokusuna doymadan

Sevda çanları bizim için çalmadan

Göçüp gideriz belki bu topraktan

Yaşamak istiyorum ben hala

Dolmasın kalbimiz kin ve yalanla

Çıkmışız üç günlük şu yola

Doldurmayalım onu da günahlarımızla

Emel AYDINALP-Etlik/Ankara

Günün Sözü

Delilik Ne İse Aşk da Odur!

Öcal’dan İnciler

Aşık Olmanın da Ceremesi Vardır

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here