Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Düşündükçe geçen yıl 15 Temmuz gecesi yaşananları, doğrusu insan bu kadar da olmaz yani diyor. Sen kendi ülkende doğ, büyü, din, iman sahibi olduğunu düşün ve sonunda kendi vatanında kendi milletine, hatta ailene, komşuna, arkadaşına topla tüfekle saldır! Olacak şey değil ama oldu? Hıyanetin aklı mantığı yok! Çok şükür ki Allah hainlerin tuzağını boşa çıkardı. Demokrasiyi Atatürk ilke ve inkılâplarına, cumhuriyete sahip çıkmak için kendi irademiz ve sayın cumhurbaşkanın tavsiyesi ile sokaklara çıktık.
Şimdi düşünüyorum da eğer darbe başarılı olsaydı biz ne durumda olurduk? Kuşkusuz, gerçek bir felaketin içinde debeleniyor olurduk şu an. Ve tekrar-tekrar şunu söylemek istiyorum en kötü demokrasi darbeden milyonlarca daha iyidir. Bizler darbelerin canlı tanıkları, bunları tekrar-tekrar yaşadık biliriz. Ve hiç kimsenin, darbecilerden başka darbeye sevineceğine inanıyorum.
15 Temmuz Şehitleri Anma ve Demokrasi etkinlikleri gerçekten görkemli geçti. Yüzlerce, binlerce kişi sabahlara dek demokrasi nöbetti tuttu. Şehitlikler açıldı, Ankara’da izlediğim kadarı ile gerçekten muhteşem olmuş ve 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmek isteyen darbeci Tuğgeneral Semih Terzi’yi öldürerek darbenin seyrini değiştiren Ömer Halisdemir’in heykeli çok anlamlı ve çok can yakıcıydı, özellikle olay yerinde akıttığı kan özel bir şekilde muhafaza edilirmiş ya artık gönlümüzce haykıra-haykıra ağlayabilirdik ve ağladık. Ve haksız yere katledilen bütün şehitlerimize ağladık ve lanet ettik neden olanlara, kardeşkanı akıtanlara, milletin meclisine bomba yağdıranlara…
Evet, biz aslında şimdi oturup düşünmeliyiz artık. Hatalarımızı, eksiklerimizi ihmal ettiklerimizi ve ilk başta kendimize dürüst olmalıyız ki bir kez daha bu yaşananlar gelmesin başımıza, eğer yaşananlardan ders almazsak yaşananların hiçbir değeri olmaz ve boşa yaşanmış olur. Kayıplarımız ve yürek ağrımızla kalırız.
Darbe yaşadık, hem de kanlı, hem de vahşi, keşke yaşamasaydık, keşke o gece bir rüya olsaydı, keşke ter kan içinde uyansaydık ama yaşandı ve bitti. Millet sokakta el ele vermesini biliyor, amaçları için yollara dökülebiliyor. Ancak liderler birbirleri ile anlaşmıyor sürekli bir huzursuzluk, sürekli bir atışma oysa yan yana gelip bir durum değerlendirmesi yapmaları gerekmez mi? Millet için, devlet için, demokrasileri için? Kendi kişisel davalarını unutup yan yana gelemezler mi?
Bizler yani sokaktaki insanlar güzel vatanımızda güzel yaşamak istiyoruz artık, kavgasız, gürültüsüz, güven içinde, en önemlisi kendimizi güven içinde algılayamıyoruz artık uzun bir zamandan beri. Liderler bunu biliyor mu acaba?
Ve sevgili okuyucularım şehitlerimize ve bugün ve dün şehit olan bütün canlara Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyoruz, vatan sağ olsun. Sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım. Ayrımsız gayrımsız aynı “Yeni kapı” ve “Adalet” yürüyüşündeki gibi. Yase
Günün Şiirleri
Bir Günün Sonunda
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki bu akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ahmet HAŞIM
Şafakta
Dönsek mi bu aşkın şafağından,
Gitsek mi ekalim-i leyale ?
Bizden daha evvel erişenler
Ağlar bugün evvelki hayale…
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek
Düştüyse gönüller bu melale!
Bir eldir ufuklardan uzanmış
Zulmet bizi çekmekte visale…
Ahmet HAŞIM
Tahattur
Bir Acem bahçesi, bir seccâde,
Dolduran havzı ateşten bâde…
Ne kadar gamlı bu akşam vakti…
Bakışın benzemiyor mu’tade.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar…
Dalmış üstündeki kuşlar yada;
Bize bir zevk-ı tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada!
Ahmet HAŞIM
Sonbahar
Bir taraf bahçe, bir tarafta dere,
Gel uzan sevgilim, benimle yere,
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düşüncelere
Ahmet HAŞIM
Parıltı
Ateş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından,
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi…
Yıldızlar, onun gülüdür elinde…
Ahmet HAŞIM
Merdiven
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…
Ahmet HAŞIM
Kalbim
Benim bir ormandı,
İsimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerinde revan
Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi
Dağıtırken sükutu bihude,
Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman
Girecektin o kalb-i mes’ude?
Ahmet HAŞIM
Günün Fıkrası
Avlu Karanlık
Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşuları: “Hayrola Hoca Efendi” demişler “Bir şey mi yitirdin?” “Mühürüm düştü de…” “Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim” “İçerde düşürdüm, avluda.” “Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?” “Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum.”
Günün Sözü
Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönül’e giren gözden ırak olsa ne olur.
Mevlana
Yaşadığın dünyaya bak; Yüce Tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?
Mevlana